2

1.1K 123 91
                                    

Abisi tekrar odaya çekilince kapıdan Olivia elinde cips paketleri ve iki kutu kolayla girdi. Ben ağzım hala açık abisini düşünüyordum. Dur bir dakika, ben onu neden düşünüyorum ki? Başımı iki yana sallayıp olivia'nın verdiği kolayı aldım.

Televizyondan bir film açıp izlemeye başlamıştık. Yaklaşık yarım saat sonra tuvalete gitmem gerekti.

"Olivia, lavabo ne tarafta?"

Filme odaklanmış olduğu için birkaç saniye yüzüme boş boş bakıp kendine geldi.

"Mutfağın yanındaki koridordan ilerle uyarı levhası olan kapının tam karşısında."

"Uyarı levhası?"

"Abimin odası ve dekorları işte."
Bıkkınca söyledi, abisinin tarzını çok seviyor olmalıydı (!)

Teşekkür ederek tarif ettiği yeri aramaya başladım.

Uyarı levhası olan kapıyı ararken o kapının açık olduğunu gördüm. İçeride Olivia'nın abisi tüm küfürleri sayarak oyun oynuyordu. Ben onu kısa bir süre izlemeye koyulmuşken birden masaya vurarak sandalyesine yaslandı.
"Hay sikeyim! Tüm görevi ben yapıyorum sonra öldürüyorlar piçler!"

Hızlı nefesleri arasında gözünü açtığında ona baktığımı fark etti.

Siktir siktir siktir!!!

Gözlerimi büyütüp hemen tuvalete girmek için döndüm.

"Hey... neydi adın? Yuncin miydi?"

Durup içimden kendime küfürler ettim. Neden durup izledin amına koyayım???

Odanın kapısına geri döndüm.

"Im... Hyunjin, adım."

"A özür dilerim. Gelsene."

"Şey ben tuval- geliyorum."

Neden geliyorum dedim? Hayır ya ne yapıyorum ben.

Kalbim maraton koşarken ben odasına girdim.

Etrafı mor ledler ve karanlıkta parlayan posterlerle kaplıydı. Siyah perdeleri kapalı oda sadece ledlerle aydınlanıyordu.

"Az önce birşey mi yaptım, yani demek istediğim hiç cevap vermedin söylediklerime."

"Hayır, özür dilerim. Çok dalgındım."

"Anladım. Neden beni izliyordun? Sen de mi oynuyorsun?"
Hevesle soruşuna karşılık hayır demeyi inan hiç istemedim. Ama oyun hakkında hiçbir sikim bilmiyorum.

"Evet."

"Cidden mi?!  Bir el oynayalım mı?"

"Şey... Yani evet ama yeni başladım demek istedim." Gergince gülümsedim. Neden yalan söylediğimi sorguluyorum.

"Öğrendin mi?"

"Hayır, hiçbir bilgim yok henüz."

"Öğrenmek istersen buralardayım."

Bana gülümsüyordu. Bana. Bana gülümsedi. Çok güzel gülümsedi. Ama sadece bana çok güzel gülümsedi. Tanrım. Kalbim.

"Ben kolay öğrenemem ama."

"Sorun değil bu oyun için gece gündüz demiyorum. Sana öğretmek zor olmamalı."

Yanında duran büyük puf'a oturdum ve ellerimi yanağıma koydum.
"Seni izleyebilir miyim?"

Kocaman gülümsedi. Bu benim kalbim için zararlı.

"Tabii... Bu arada ben Felix."

Adı da çok güzel Delireceğim!

"Memnun oldum." Hem de çok.

O oyuna başlamış anlamadığım bir sürü hamle yaparken ben oyundan çok onun güzel yüzünü izliyordum. Çilleri hep sevmişimdir, hatta olivia'nın çillerinin hep tatlı olduğunu söylerim ama Felix... Çok ayrı bir güzel sanki.

Birşeyler anlatmaya başladığında onca kelime arasında sadece atak dediğini anladım. Gerisinde sadece kıvrımlı dudaklarını izledim.

Sanırım bu adamla daha çok zaman geçireceğim.

Sapık Felix de güzel olurdu ama neyseee

Sapık Felix de güzel olurdu ama neyseee

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
stacy's brotherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin