Aceleyle saate baktım.Saat tam olarak sabah 08.00'dı ve benim en geç 10 dakika içinde evden çıkmam gerekiyordu. Kısa bir süre hayranı olduğum ( sözde) güzel üniversiteme gitmeliydim.Dersim saat 8.30'da başlayacaktı fakat ben hala saçımı dalgalandırmakla meşguldüm. O sırada içimden kendime homurdanarak azarlayan bi ifadeyle seslenmeye başladım.
Ah aptal Göksel, ne diye geç kalkıyorsun ki? Ya yetişemezsen? O zaman nolucak gerizekalı kız.
İç sesime hak vererek bir karar aldım ve tempomu artırarak tez bir zamanda saçımla olan işimi bitirmeye çalıştım. Tahminen 5 dakika sonra artık tamamen saçım dalgalanmıştı ve hazırdı. Aynadaki görüntüme gururla baktım ve her zaman her sabah yaptığım gibi rutin bir rituel haline gelmiş olan öpücük hareketimi yolladım.
Ya sen hala kendinle aşk mı yaşıyorsun salak? Hadi acele et, yoksa hoca da sana çok güzel bi öpücük atacak bileeesssinnn.
İç sesime tepki olarak gür ve yüksek sesli bir kahkaha patlattım. Sanırım şu son zamanlar olanlar yüzünden iyice kafayı sıyırmaya başlamıştım. Tabi teyzemin her hafta yorulmadan izlediği Yalı Çapkını dizisinin de benim iç sesime yapmış ve yansımış olduğu etkisi çok da az sayılmazdı. Cidden bu kadın tam bir saykoydu.
Galiba an itibariyle kime çekmiş olduğunu bulduk he? Ben zaten şüpheleniyordum kızım o cırtlak karıdan.
Az önceki kahkaham yetmezmiş gibi bir de üstüne yine kahkaha attım. Evet evet sanırım biz sülalecek delirme yolunda emin adımlarla ilerliyorduk. Çünki iç sesimin de az önce belirtmiş olduğu üzere benim güzeller güzeli, baldan tatlı ama bir o kadar da cırtlak ve cadı olan teyzem de bu aralar kendi kendine sebepsizce gülüyor, saçma sapan hareketler yapmakla günümü şenlendiriyordu. Hatta bir aralar acaba bu kadın abayı mı yaktı yoksa kafayı mı yaktı diye düşünmeden edememiştim. Neyse ki teyzem her zamanki hep aynı kalan teyzemdi.
Tüm bunları düşünürken saate tekrar telaşlı ve aceleci gözlerle baktım. İnanamıyorum o da ne? Saat tam 8.14'dü ve ben hala tam bir işsiz gibi saçma salak düşünceler içinde kendimi kaybetmeye devam ediyordum. Bir hışımla kapıya doğru koştum ve montumu giyindikten sonra hızlıca ayakkabılarımı giyindim.Tabiri caizse evden uçarak otobüs durağına doğru 3 dakika boyunca durmaksızın koştum. Allahtan otobüs durağı evimize yakındı aksi takdirde akıl sağlığımı kaybettiğim şekilde ayak ve topuk sağlığımı da kaybedebilirdim.
Tam otobüs durağına yaklaşmışken bir otobüs durdu ve ben bilmem kaç hızla yine ve yine koşarak değil de uçarak otobüse hızlıca bindim. Sanırım bugün şanslı günümdü çünki her daim ve her zaman tıklım tıklım dolan, afrika tayfalarını andıran canım ciğerim otobüsüm bu sefer ne hikmetse bomboşdu. Neyse buna da şükür en azından ayaklarımızı kurtardık deyip yine ışık hızında yerime geçip oturdum. Herkesin bakışlarını üzerimde hissediyordum. Sanki tenimi delip geçmek ister gibi, hatta ve hatta abartmadan söylüyorum bana bir uzaylı ya da vatan haini bir teröristmişim gibi bakıyorlardı. Bu beni aşırı rahatsız ederken aklıma çok mantıklı bir fikir geldi ve bende içimden neden olmasın ki diyerek hemen çantamı açtım. Aradığım ve istediğim şeyi bulmak umuduyla hızlı hızlı ve aceleyle çantamı karıştırdım. Fakat ne kadar arasam da istediğim o güzelim kulaklığımı bulamadım. Benim de inadım inattır deyip pes etmeyerek iyice dibine dibine yoklayarak en ince detayına kadar her şeyi aradım ve bir anda pas bile demeden gol göründü. İşte bu dedim ve o harika kulaklığımı ellerime sanki değerli bir eşyaymış gibi aldım. Daha sonra kulağıma takarak müthiş bir müzik yolculuğuna başlamış bulundum.
10 dakika sonra
Otobüsten indiğim gibi yine hiç şaşmadan hızlı adımlarla üniversite giriş kapısına doğru koştum. İçeri girdikten sonra var gücümle odama doğru koşmaya başladım. Dersimiz 5.kattaydı ve maalesef üniversitemizin asansörleri neredeyse 1 haftadır bozuktu. E bizde doğal olarak kaderimiz böyleymiş deyip boyun eğerek eğitimimize kaldığımız yerden son sürat devam etmeye çalışıyorduk.Ama itiraf etmeliyim, asansörsüz okula gitmek, hele ki aceleyle koşmak çok kötü bir duyguydu.Resmen neredeyse her günüm kan ter içinde üniversitenin dört duvarları arasında koşarak dersime yetişmemle geçiyordu.Evet , evet farkındayım çok verimli bir gün geçiriyorum ama ne yapalım ben de böyle birisiyim işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÂŞİNÂ
ChickLit" Çok tuhaf " dedi genç kız kendi kendine.Karşısındaki genç adamın onu duyduğunu farketmeden.Adamın duymadığını zannetmişti. Fakat yanılmıştı. Çoğu zaman olduğu gibi. " Bu kadar çok tuhaf olan şey ne? " Diyerek yaklaştı bi adım daha. " Tuhaf olan se...