Bölüm II - Büyülü gözler

94 15 8
                                    

Efkan Seçkinoğlunun anlatımından~

🖤

Gökselin gözlerine bakmaya ve belinden tutmaya devam ederken, benim aklım hala az önce hayal ettiklerimdeydi. Ama yalan söylemeyelim şimdi, bu karşımdaki narin ve güzel kadının gözleri de kendisi gibi büyüleyiciydi. İnsan bakmadan edemiyordu. Kim bilir kaç erkek bakmıştır böyle güzel gözlere diye düşünmeden edemedim. Bunları düşünürken içimden kıskançlık hissi geçti. Kimse ama hiç kimsenin bu kadar güzel ve esrarengiz gözlere sahip bir kadına bakmasını istemezdim. Nedenini bilmesem de bu su götürmez bir hakikate çevrilmişdi. Ben bunları düşünmekteyken, Göksel bana anlamaz ve şaşkın gözlerle bakmaya devam ediyor, ne düşündüğümü anlamaya çalışıyor gibiydi. Daha fazla onu göz hapsime mahkum etmeden bu duruma bir son vermek kararı aldım.

- Kusura bakma, daldım bir an diyerek onu ellerimin ve gözlerimin hapsinden azad ettim. Bu yaptığım hareketle afallamış gibi gözükse de kendini hemen toparladı ve hafifçe utanır bir ifadeyle gülümsedi.

- şşeyy beni kurtardığınız için teşekkür ederim ama benim gerçekten de artık gitmem gerek Buğçe dışarda beni bekliyordur şimdi tekrar teşekkür ederim hoşça kalın diyerek koşarak yanımdan hızlıca uzaklaştı. Bende onun bu utangaç tavrına karşılık gülümsedim ve ardına bakmaya devam ettim. Bu sırada aklım hala az önce olanlardaydı. Ben bu anın etkisinden çıkmaya çalıştıkça daha fazla kendimi kaptırıyor, bu küçük kadının sonbahar gözlerine daha fazla hayran oluyordum. Ah onun o güzel gözleri, neler yaptırmıyordu ki insana. Benim bu üniversiteye gelmemin en büyük nedeni, aslında Göksel Öztürk'dü. Hoş, bundan onun haberi bile yoktu, şu an için olmasını da istemiyordum zaten.
Onu ne zamandan beri gizlice izlediğimin farkında bile değildi küçüğüm. Ama ben onu ilk gördüğüm andan beri unutamıyor, belki de unutmak bile istemiyorumdur. Bir anlığına aniden onu ilk gördüğüm ana döndüm ve onunla aramda yaşananları hatırlamaya başladım.

Flashback

17.04.2022 saat 18.08

Aceleyle arabamı son hızla sürmeye devam ederken, peşimdeki mafya bozuntularından kurtulmaya çalışıyordum. Bu koşuşturmacanın nedeniyse az önceki bu mafyaların mekanına yaptığımız baskından dolayıydı. Bu mafya grubunun lideri olan Savaş Taşkın'la ezelden beri kapanmayan bir muharebemiz vardı ve biz ne yaparsak yapalım hiç bir zaman akıllanmıyor, yaptıkları kötü işlere ısrarla devam etmekten hiç uslanmıyorlardı. Ben mafya lideri olmasam da babam bir mafya babasıydı ve vasiyeti de onun vefatından sonra benim bu pis işlerini devam ettirmek, kendi aklınca kötülere ve zalimlere ceza, dünyaya adalet dağıtmaktan ibaretti. Doğal olarak tabi ki bende onun bu teklifini kabul etmedim, fakat böyle şerefsizleri de cezasız bırakacak kadar korkak biri değildim. Ben zaten bu işlere korkak olduğum için değil, elimi kana bulamamak, boş yere başıma iş alıp şu an var olan itibarımı zedelememek amacıyla bulaşmıyor ve elimden geldiğince uzak durmaya çalışıyordum. Evin tek oğlu olduğum içinse babamın gözünde bu vazife için en uygun eleman bendim. Bu düşüncesinden dolayı ondan içten içe nefret ediyordum. Tüm bunlar kafamın içinde adeta bir dönme dolap gibi dönmeye devam edip dururken, ben son hızla aniden bi mahalle sokağına girmiş bulundum. Öyle bi hızla arabayı kullanıyordum ki, onların bana yetişmesi neredeyse imkansızdı. Bu sırada tam sol yandaki sokağa saparken, büyük bir kadın çığlığı duydum ve arabayı bu çığlığı duymuş olmanın verdiği heyecan ve korkuyla durdurdum. Yüzüme siyah maskemi geçirdim ve arabadan hızlıca indim. Bu sırada yerde yarı baygın yatan bir kız gördüm. Sanırım bu o az önceki çığlık atan kişiydi diye düşündüm. Hızlıca yanına yaklaştım. Bilinci yerinde olsa da sağ eliyle sol kolunu sıkıca tutuyor, acı içinde inim inim inliyordu.
Ben ona yaklaşırken bana korku dolu gözlerle baktı ve konuşmaya başladı.

ÂŞİNÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin