Artık resmen karşımda Osmanlı Padişahı duruyordu ikimizi de inceledi yeniçeriler eğilmemiz için çelme takmıştı yeniçeriye sert sert baktım istemesem de yavaş yavaş Prenses rolüne bürünüyordum ayağa kalktım
“Bu ne hadsizlik ben Bizans Prensesiyim Gelecekteki Konstantinopolis varisiyim!”
Son sözümü vurgulamıştım Sultan mehmed gülümsemeye başladı
“Tabi biz feth etmeden önce değil mi prenses!”
“Size saygım sonsuz Sultan Mehmet ama aynı yaştayız ve aynı deneyime sahibiz bu düşleriniz boş olduğunu hatırlatmak isterim.”
“Prenses Ariel,siz de şunu unutuyorsunuz Osmanlı'nın Konstantinopolis dediğiniz yerden daha iyi siz paralı asker tutmuşsunuz çünkü yiğit cenk meydanında çıkabilecek bir komutanınız dahi yok!”
“Sultan Mehmet orda durun daha bugün bu gece paralı asker dediğiniz lord Giovanni yenildiniz! Bir çok yeniçerinizi kaybettiniz!”
Başım dimdik yaptım ilk defa lord Giovanni savunuyordum Fatih Sultan Mehmed iyice yaklaştı
“bizim bir atasözümüz vardır nedir bilir misiniz bilmem Abanın kadri yağmurda bilinir. Bu sözün anlamı da şudur her şeyin hayatta sahip olduğu değeri vardır ve bu değer ancak ona ihtiyacı duyulduğun da ortaya çıkar umarım ne demek istediğimi anlamışsınızdır prenses.”
Geri çekilmiştim Fatih Sultan Mehmed asla böyle hayal etmemiştim daha aklı başında birini bekliyordum Konstantinopolis almak için bu kadar hırslı ve saldırgan birini beklemiyordum..
“Ve şimdi asıl meselemize gelelim Neden Osmanlı'nın çadırı olduğu yere gizlice girmeye çalışıyorsunuz aynı bir ajan gibi prenses”
Tam konuşucakken Anna araya girdi
“Prensesimizin suçu yok! Benim peşime takıldı ve gördü lütfen onu bağışlayın!”
“Benim bağışlanmaya ihtiyacım yok ama eğer ölmezsem senin kelleni bütün Konstantinopolis gezdireceğim anna emin olabilirsin!”
Fatih Sultan Mehmed bu lafimdan etkilendiği belliydi
“SÖYLE SANA KİM AJAN OLMANI SÖYLEDİ HATUN !"
“Sultan bir ajan varsa onu bize ihanet etmiştir size değil bunu unutmayın bilgileri alan sizin içindem biri olabilir ama anna bizim içimizden biri bunu unutmayın!”
“Evet Prenses dediğiniz gibi sizden biri olabilir ama bana değil benim aramda ki birine ajanlık ediyor bütün kelamı onlara götürmediğini kimse bilemez”
“İzin verin ben konuşturayım hem de sizin önünüzde”
“Bunu neden yapacaksın ben bir kelamım dahi oraya götüren biri belki de size götürüyor nerden bilebilirim”
Ufak bir şekilde kahkaha attım Fatih Sultan Mehmed ciddi bir şekilde baktım
“Emin olun bana getirseydi bu saçmalık çoktan bitmişti.”
Çok iddialı bir söz söylemiştim ama bana götürüp götürmediğini bilmiyordum o yüzden kendimi tehlikeye atmıştım ve sözlerime devam ettim
“Haa şunu da unutmayın ajanımın kime çalıştığını öğrenirsem öldürmek benim hakkım Sultan Mehmet!”
“Tamam,Kabul.”
Kısaca tamam demesine şaşırmıştım derin bir nefes aldım anna doğru döndüm ona çok güzel bir Osmanlı tokadı attım dudağı kanamıştı yavaşça kolundan tuttum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~ Gelecekten Geçmişe
Historical FictionBir tarih öğrencisi Fatih Sultan Mehmed Dönemini araştırmak için yola koyulur ama hiç ummadığı bir şey yaşanır ve 1453'e zaman yolculuğu yapar.. *Tarih ile ilgisi yoktur, sadece kendimce kurguluyorum.*