(Zerichio Lera'nın Anlatımıyla)
28.05.2021
Lavinia ile hazırlanıp okula gitmek için metro istasyonuna doğru yola çıktık. "Lavinia, beni bekle!" , "Hızlı ol yoksa okula geç kalırız." Okula gitmek için metroya doğru koşuyorduk. Lavinia tam bindiğinde metro kapandı ve ben dışarıda kaldım. Metro hızla ilerlerken onun rüzgarıyla sendeleyerek raylara düştüm. Kafamı raylardan birine çarpmıştım. Kafamdan gelen yoğun kan ve kan kokusuyla bilincim kapanmaya başladı, gözümü kapatmadan hemen önce gördüğüm tek şey siyah kapüşonlu bir adamın bana doğru geldiğiydi ve sonrası karanlık... Gözümü açtığımda gece olmuştu ve ben hiç bilmediğim, kasvetli, dar bir sokak arasındaydım. Siyah kapüşonlu adam bana doğru yaklaştı ve "Yeteneğini göster." Dedi. Ne dediğini anlamamıştım ben benliğimi kullanmayı tam olarak öğrenememiştim bu nedenle ona "Bilmiyorum! Siz kimsiniz, çok korkuyorum." Diyerek bağırdım. Adam sırıttı ve sokak arasından ayrıldı. O gittikten sonra korkum biraz olsun azalmıştı. İnsanlar benim için her zaman bir tehdit oluşturdular. Onun gitmesinin ardından bir süre geçtikten sonra 4 kişilik bir genç grubu bulunduğum sokağa doğru girdiler. Korkudan hiçbir şekilde kıpırdayamıyordum ve kilitlenmiştim. 4 kişilik genç grubunun ikisi kız ikisi erkekten oluşmaktaydı. Kızlardan birisi bana sırıtarak eğildi ve şöyle dedi "Yazık, kayıp mı oldun? Buna çok üzüldüm." Dedi fakat söyledikleriyle mimikleri hiç uyuşmuyordu. Yüzünde acıma duygusu dışında her türlü korkutucu ifade vardı. Ağlamak istemiyordum eğer ağlasaydım daha çok acınası olurdum. Kız ayağa kalktı ve cebinden sivri, parlak bir bıçak çıkardı. Bıçağı görmemle hareketlenmeye ve kaçmaya çalıştım fakat birisi beni tuttu ve kız bıçağı bana geçirdi. Kafama aldığım darbeye eşlik eden bir acı daha... ardından tam dört bıçak darbesi daha aldım. Fakat bunları hissetmemiştim, ilk bıçak darbesinin ardından bilincimi kaybetmeye yakın her aldığım darbeyi bitmesi umuduyla saydım her darbe öncekini uyuşturuyordu. Dördüncü darbede gözlerim açıldı ve o dört gencin suratındaki sırıtmayı gördüm bu beni hayal edemeyeceğim kadar çok sinirlendirdi. Aklımdan istemsizce şu cümleler geçiyordu. "İblis çiçeği aç!" "İblis çiçeği aç!" "İblis çiçeği aç!" arkamda kocaman ağzı olan ve karadeliğe çeken bir bitki belirdi. Onun belirmesiyle beraber gözlerimin kanla dolduğunu hissettim ve ayaklandım. Dört gencin suratındaki sırıtma donuklaşmıştı tatmin edici acı haykırışlarını duymak beni gülümsetti. İntikam almanın tadına varmıştım. İblis çiçeğim onları karadeliğine çekmeden önceki acı haykırışları, ve kanlarının geceye karışmasını izlemek bana zevk vermişti.
Yolumdaki insanlardan birini devirerek ara sokaktan tekrar geçip ay ışığının altına çıktım. Dehşet çığlıklarını ve kanlı insanların bana doğru koştuklarını duydum. Ay gökyüzünde süzülürken yaptığım şeylerin çoğunu hatırlamıyorum. Sanırım beni çıldırtan şey kaybımın beklenmedik doğasıydı. Kendi türümden umutsuzca koparıldığımı hissettim. Bilinmeyen bir dünyada yabancı bir hayvan... kadere haykırıp bağırırken ileri geri gidip çıldırmış olmalıydım. Umutsuzlukla geçen o uzun gece korkunç tükenmişliğim hafızama kazındı: O imkansız yere bakıp mehtap altındaki harabeler ve siyah gölgeler arasında el yordamıyla garip yaratıklara dokunup ve en sonunda güvenli olduğunu düşündüğüm bir yerde yatıp mutlak bir sefaletle ağladım.Her geçen gün iblis çiçeğini kullanmayı öğrendim. Öğrendikçe insan öldürdüm, onların paralarıyla geçindim. Bu dünya adaletsizdi, bencildi bunları en iyi yaşayarak öğrenmiştim ve bunun üstesinden gelmek istiyordum. Her geçen gün daha çok oksijen israfını öldürüyordum ve bu bana daha çok zevk veriyordu.
Bir sokak arasında, ay ışığının altında yürüdüğüm gecelerden birinde bir çocuğa zorbalık yapıldığını gördüm ve zorbalık yapanları öldürmeden hemen önce gülümsedim. Siyah kapüşonlu adamın bana gülümsediği gibi, bu davranış bende bir alışkanlık haline gelmişti. Her gülümsediğimde zihnimde bir melodi çalıyordu ve ben bu melodiye gülümsüyordum. Gülümsemek aynı zamanda, öldürdüğüm kişilere gösterdiğim saygıydı. Daha on üç yaşında bir çocuktum... Dünya on üç yaşındaki bir çocuğu bu duruma getirecek kadar acımasızdı... Ben o günden sonra Kanlı Gece oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝒮İℛİ𝒰𝒮
Science FictionSirius, en parlak olarak bilinen o yıldız... Ya o yıldızın bir sırrı varsa? Ya sadece parlak olarak kalmıyorsa? . . . O gün bahar ayının bir gecesiydi. Edilia kendine çok güveniyordu Sirius'dan yararlanarak tarihe adını baş köşeye yazacağına inanı...