MERHABALAR!!! bölüme başlamadn önce belirtmek isterim ki bu özel bölümdür ve hikayenin gidişatından bağımsız yazılmıştır. öpüyorum, iyi okumalar 😚😚
-"bu süsleri kaldırmayacak mıyız taehyung?"
yılbaşını seviyordum.
yeni bir yıl, yeni başlangıçlar demekti. geçmişi geride bırakıp bembeyaz bir sayfaya, sayfanın sağ üst köşesine yepyeni bir yılın tarihini atmak demekti. yeni yılın uğur getirdiğine inanıyordum ve inanılmaz bir motivasyonla doluyordum. üstelik her yerin renk renk ışıklarla süslenmesi, evlerin çatılarının, arabaların üstlerinin bembeyaz bir örtüyle kaplanması, kalın çorap ve kazakların giyilmesi ise bana ayrı bir keyif veriyordu.
"o süsler için ne kadar uğraştığımızı bile bile bu soruyu sormanı biraz tuhaf buldum jungkook," dedi taehyung iki eliyle sıkı sıkı tuttuğu tatlı tabağını yemek masanın bir köşesine dikkatle koyarken.
evet bu süsler, özellikle de ağaç için çok uğraşmıştık.
sanırım noelden üç hafta önceydi, şehrin tam merkezinde olan büyük alışveriş merkezlerinden birine gitmiş ve büyük bir ağaç almıştık. gerçekten o kadar büyüktü ki ne kadar uğraşsak da arabaya sığdıramamış, aldığımız yerin nakliyat arabasıyla eve götürebilmiştik. neredeyse iki buçuk metre boyundaki ağaç için metrelerce uzunluğunda led ışıklar, her dalı için farklı renkteki süsler ve kocaman bir yıldız almıştık. daha sonrasında taehyung'un sonu gelmek bilmeyen ısrarları sonunda ağacı ve evin farklı yerlerini dekore etmek için kozalak toplamaya gitmiştik. tamam, kozalakları kendisinin toplamak istediğini duyduğumda bunu gerçekten aşırı saçma bulup hiç düşünmeden reddetsem de, sonrasında gerçekten onunla yaptığım her işten keyif aldığımı fark etmiştim.
ağacın son halinden memnundum. ne eksik ne fazla, tam da olması gerektiği gibi duruyordu ve dibinde noel akşamından kalma açılmamış birkaç kutu hediye paketi duruyordu.
"tabii çok uğraştık ama... bilmiyorum hyung ne zaman kaldıracağız?"
taehyung boş ver dercesine elini salladıktan sonra ona hem yılbaşı hem de doğum günü hediyesi olarak aldığım pikapın yanına yaklaşıp yeni bir plak yerleştirdi. bunu alalı da iki hafta olmuştu, çünkü erkenden vermem için o kadar ısrar etmişti ki, karşımda resmen hediye için yalvarırken daha fazla dayanamamıştım. aldığım ilk günden beri noel şarkıları çalıyordu.
bir keresinde kışı değil ama noeli sevdiğinden bahsetmişti. renkli ışıklar ve ruhu onu da mutlu ediyormuş. küçükken ailesiyle birlikte her yıl mutlaka bir organizasyon yapıp kutlarlarmış.
orta sehpa üzerinde duran tabaktan taehyung'un iki gün önce yaptığı zencefilli kurabiyelerden birini ağzıma attım. son dört ayda kendini yemek konusunda fazlasıyla geliştirmişti ve buna şaşıyordum. aldığı hazır rameni bile pişirmeye üşenen adam her gün yemek pişiriyor, haftada bir kere mutlaka tatlı yapıyor ve dahası da, inanılmaz bir şekilde lezzetli oluyordu.
şimdi de akşam gelecek olan misafirlerimiz için masa hazırlamakla meşguldü. seçtiği kırmızı mumlar, altın rengi işlemeli şarap kadehleri ve hatta masa örtüsüyle uyumlu peçetelere kadar her şeyiyle kendi uğraşmıştı. ortada koca bir hindi, çeşit çeşit mezeler, kesme tahtası üzerindeki peynirler ve hatta fasulyeden yaptığı... garip bir şey vardı.
şey, ben de oturup onu izliyordum.
mutfaktan elinde bir tane daha yemek tabağıyla gelip onu masaya koyduktan sonra çalan şarkının ritmiyle yavaşça sallanıp yanıma geldiğinde dean martin'le aynı anda mırıldandı. "gosh, your lips are delicious," ve ardından çenemden tutup dudaklarıma ıslak bir öpücük bırakıp yine dans ederek mutfağa ilerledi.