"Çocuk" parkı

1.2K 140 222
                                    

Güneşin tepede parladığı bir günde aralarına katılalı birkaç gün olmuş Jeongin'in zoruyla büyükçe bir parka gelmişti Changbin ve Hyunjin. Parktaki diğer ailelere kıyasla daha farklı göründüklerinin farkındalardı.

Siyah güneş gözlükleri, sıcak havaya aldırmadan giyindikleri simsiyah gömlekler ve takım elbiseler, çocuklarının yaptığı en ufak harekete gülümseyen ailelerin tersine ciddi bir ifadeyle aynı noktaya bakan yüz ifadeleri...

Changbin kendi kendine söylenirken Hyunjin ise gazetedeki manşetlere göz atıyordu.

Gazetedeki manşetler zaten alışıldık şeylerdi; siyaset, yeni zamlar, kadın cinayetleri, dolandırıcılar ve benzeri bir sürü ıvır zıvır...

"Yirmi yaşında bir çocuk resmen! Bunu nasıl alıp da yanımıza getirdin acaba!" dedi Changbin sinirle.

Hyunjin de bu konuda bir o kadar sinirliydi. "Nereden bilebilirdim böyle bir şey çıkacağını? Sanki ben çok meraklıyım bu velede!"

"Changbin, Hyunjin!!" diye bağırdı Jeogin sevinçle. Tırmanma ağlarının en tepesine çıkmayı başardığı için büyük bir gurur vardı üstünde. "Bakın ne yapıyorum!" Elinin birini bırakıp havaya kaldırıp sevinçli çığlıklar atmaya başladı.

"Tut şunu Hyunjin." deyip ittirdi yanındaki arkadaşını Changbin "Bir yerlerini kırmadan önce al şunu oradan."

"Hyung!" diye seslenerek mistik hareketler yapmaya devam ediyordu Jeongin. Birazdan düşmesi çok olasıydı.

"Ya baksanıza!"

Hyunjin ise devamlı araya giren neşeli sesten sıkılmış "Kapa çeneni Jeongin!" diye bağırdı.

Bir anda yüzü asıldı gencin.

Hüzünle tırmanma yerinden inerek kaydırak merdiveninden tırmanıp üstü kapalı olan kaydırağın tepesine oturdu.

Yüksek seslere aşırı duyarlı biriydi ve bağırılmaktan korkardı.

Eliyle kulaklarını sıkıca kapatıp gözlerini yumdu. Hyunjin'in yüksek ve derin sesi öyle korkunç gelmişti ki o an.

"Şimdi git ve onunla ilgilen Hyunjin." diyerek yanında hiç rahatını bozmadan gazete okumaya devam eden arkadaşını ittirip ayağa kalkmasını sağladı. "Git şunun gönlünü al, hiç çocuk ağlaması çekecek halde değilim."

"Ne yapayım Chang? Dört yaş çocuklar gibi oyun mu oynayayım?"

"Ne yaparsan yap. Yeter ki beni karıştırma."

Hyunjin tiksinerek bir bakış atıp oradan ayrılıp kaydırağın tepesinde kulaklarını tıkamış ağlayan gencin yanına gitti.

"Jeongin." dedi sert sesiyle.

Jeongin ise cevap veremiyor, sadece kulaklarını daha çok kapatıp soğuk soğuk terliyordu.

"Kalk."

"Ama vurmayacaksın tamam mı?"

"Vurmayacağım Jeongin, kalk şimdi."

"Söz ver."

Öfkeyle bir nefes verdi. "Söz."

Genç hafif korkak bir şekilde ayağa kalkıp başını önüne eğdi. "Özür dilerim."

"Neden çocuk gibi davranıyorsun? Sen yirmi yaşında birisin, hala hoplayıp zıplayıp tuhaf tuhaf şeyler yapıyorsun! Derdin ne?"

"Çocuk olmak çok güzel!" şeklinde mırıldandı.

Hyunjin bu belayı nereden bulduğunu sorguladı birkaç saniye boyunca. Hayatta en tahammül edemediği şey çocuklarken şimdi kendini çocuk sanan kocaman bir gence bakmak zorundaydı.

"Yetişkin olmak daha güzel."

Serçe parmağını uzatıp iddialı bir şekilde gülümsedi. "İddiaya var mısın? Kazanırsam dondurma ısmarlayacaksın."

"Ben kazanırsam beni sonsuza kadar çocuk gibi davranmayı bırakacaksın." deyip sırıtarak Jeongin'in serçe parmağıyla kendininkini birleştirdi.

Kaydırağın yanına çıkan merdivenlerden kaba ayak sesleri yükseldi. "İyi ki acele et dedim Hyunjin!" Bu kişi tabi ki söylenerek gelen Changbin'di.

Hyunjin aceleyle gencin elinden elini kurtarıp ciddi ifadesine büründükten sonra "Geldik merak etme." diye söylenerek payladı arkadaşını.

"Artık gitmemiz lazım, Chan aradı, yine iş çıkmış."

"Ne işi?" merakla sordu Jeongin.

"Önemli bir şey değil, akşam haberlerde görürsün." Cebinden arabanın anahtarını çıkarıp sallamaya başladı. "Yürüyün." Merdivenleri hızlıca inip arabaya doğru ilerledi.

Kapıyı açıp sürücü koltuğuna geçtikten sonra "Sonuçta burası bir 'çocuk' parkı." diyerek sözlerini tamamladı. Çocuk kelimesini özenle bastırarak söylemişti.

Bembeyaz ve sıradan bir aile arabası gibi gözüken havalı bir arabaydı bu, ekibin ikinci ve daha çok bir veya iki kişiyle gittikleri görevler için kullandıkları arabaydı.

Jeongin biraz mızmızlanmak ve parkta biraz daha kalmak istediğini söylemek istese de duyacağı söylenmeler ve yükselecek sesler için susmayı tercih etti.

Ama en azından bir şey rica edebilirdi.

"Pamuk şeker alabilir miyiz?"

—-

Eve vardıklarında Jeongin elindeki pamuk şekeri iştahla yiyor, diğer ikisi ise çok yorulduklarını belli eden yüz ifadeleriyle üstlerindeki kat kat kıyafetleri çıkarıyorlardı.

Jeongin ise biraz çizgi film izlemek için salona yönelmişti bile.

Uzunca koridordan geçerken odalara da göz atarak ilerliyordu, karanlık ama kapısı açık odanın önüne gelince içeriden bir şeyin fırlayacağı dürtüsüne engel olamadan adımlarını hızlandırdı.

Oturma odasında çok sevdiği Felix'i buldu. Hemen yanına gidip sıkıca sarıldı. Elinden yavaşça kumandayı kapıp hızla kanalı değiştirdi ve ilk gelen çizgi filmi izlemeye başladı.

Hayat çocuklara güzeldi.

—-
Yb'yi bu kadar beklettiğim için üzgünüm

Bölümü yayınlayana kadar 10 kere baştan yazıp silmişimdir herhalde

Ama neyse olaylar ilk bölümlerden sonra çözülmeye başlayacak yavaş yavaş karakterleri kendiniz tanıyacaksınız

Şimdilik görüşürüz o zaman JGSJÜOHSĞOSHÜSSHĞI

Little Kid , HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin