Her akşam olduğu gibi bir akşam yemeğiydi yine; ölüm sessizliğinin asla bozulmadığı, hiçbir zaman gülüşmelerin olmadığı bir masanın etrafına dizilmiş sekiz sandalye. Ortada büyük bir kasenin içinde her isteyenin çatalını batırdığı salata, yanında ise yemeğin ağır gelmemesi için doldurulmuş yarım kadeh içki...
Jeongin'in kadehinde ise su.
Önündeki kasede ise yemek başladığından beri bir yudum bile almadığı çorbasına daldırdığı kaşığının çorbada çizdiği desenleri izlemekle meşguldü Jeongin. Buralara neden geldiğini bilmiyordu, bilmek istiyordu ama ne zaman birine sorsa hep aynı cevapla karşılaşıyordu.
"Yetişkin olmayı başardığında anlarsın."
Yetişkin olmak neden bu kadar önemliydi ki onlar için? Çocuk olmaktan bu kadar nefret etmelerinin sebebi neydi?
"Yesene." dedi Minho kendi düşüncelerinde kaybolmuş Jeongin'i dürtüp. "Bunu yemezsen sabaha kadar aç oturacaksın."
"Çorba içmek istemiyorum." dedi Jeongin yüzünü avucuna yaslayıp.
Sinirlenmişti Minho. "Ya ne istiyorsun? Menüde hangi yemek varsa onu yiyeceksin Jeongin, seçme şansın yok." deyip bitirdiği çorba kasesini kenara koydu.
Jeongin artık bu soruyu tek tek değil de hepsine aynı anda sorması gerektiğini anlamıştı. Cesaretini toplayıp "Neden yanınıza aldınız beni?" diye sofradaki ölüm sessizliğini bozdu.
Sofradaki herkesin bakışları bir anda Hyunjin'i buldu. Diğerleri de bu sorunun cevabını merak ediyordu anlaşılan. Meraklı bakışların arasında Hyunjin ise bir şeyler söylemesine yardım edecek birisini arıyordu. Chan'a bakıp tek kaşını kaldırdı, ona "Biz de merak ediyoruz." diyen Chan'dan sonra ise boğazını temizledi.
"Seni normal sanmıştım çünkü Jeongin. Bize yardımcı olabileceğini düşünmüştüm."
"Ne konuda?"
Bu çocuklar ne saftı böyle!
"Önemli konularda."
"Felix bana sizin görevinizin temizlik olduğunu anlatmıştı. Temizlik mi yapacağız cidden?"
Hyunjin kenardaki kadehten bir yudum aldı. Bu biçimsiz yemek menüsü midesine dokunuyor olsa da başka seçeneği olmadığını biliyordu. Bu ucuz yalan için Felix'e sert bir bakış atıp "Sen katılmayacaksın." dedi.
"Neden?" dedi genç kelimenin son hecesini özellikle uzatarak.
"Yeterli değilsin."
"Babam da aynısını derdi." Sonunda önündeki katılaşmaya yüz tutmuş çorbadan bir kaşık alıp içti. "Hep beni bir yerlere bırakmak istediğinden bahsederdi."
Bu çocuğun ne yaşadığını bilmiyorlardı ama hiç iyi bir hayatı olmadığı belliydi.
Chan gözlüğünü düzeltip "Baban sana çok mu kötü davrandı Jeongin?" deyip masadaki herkesin ilgisini kendine çekti.
Jeongin ise her şeyi bir oyundan ibaret sanıyordu. "Bilmeeem..." diyerek gülmeye başladı.
"Ciddiyim."
"Bilmiyorum, benimle konuşmuyordu ki."
Changbin artık olaya el koyma ihtiyacı hissetmişti, Chan karşısındaki gencin onu asla ciddiye almamasına sinirleniyordu. "Yemekten sonra konuşmaya ne dersiniz Chan." diye uyarıcı bir ses tonuyla konuştu.
Chan bir psikiyatristti, zamanının çoğunu ağır psikolojik hastalarla geçirirdi ve asla yorulmazdı. Ya da o yorulmadığını düşünürdü.
Yemekten sonra bir konuşma yaşanmayacaktı çünkü Jeongin yemeğini bitirmeyecekti. Bu çorbayı beğenmemişti, soğuktu ve içinde samimiyet yoktu. Tıpkı Minho gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Kid , Hyunin
FanfictionHyunjin öldürdüğü düşmanının bir oğlu olduğunu öğrenir, genci yetiştirmek için kendi yanına alır. Ancak Jeongin'in Little Space sendromuna sahip olduğunu bilmemektedir. Little Space: kişinin yaşının aksine bir çocuk gibi davranması olarak tanımlanab...