Pamuk Şeker

791 111 88
                                    

Bu bölüm daha bir karşılıklı konuşma havasında olacak
İyi okumalarr
—-

Elindeki pembe pamuk şekere neşeyle bakarak gülümsüyordu Jeongin. "Teşekkür ederim." diyerek Hyunjin'e kocaman sarıldı.

Hyunjin sıkı sarılmalara alışmıştı artık, kollarını Jeongin'in beline dolayıp o ayrılana kadar ona sarılmaya devam etti.

Jeongin sonunda ayrıldığında "Banka oturalım mı?" deyip cevap almayı beklemeden en yakındaki denize bakan banka yerleşti.

Ellerini ceplerine koyup yüzüne vuran güneşe karşı gözlerini kıstı. Jeongin de elindeki pamuk şekerden küçük ısırıklar alarak yanına yerleşti.

Kafasını Hyunjin'in omzuna yaslayarak engin denizlere çevirdi bakışlarını. "Korsan olmak isterdim."

"Neden?"

"Tüm hayatım boyunca denizlerde kimseye bağımlı olmadan yaşamak..." Derince iç geçirdi. "Çok güzel olurdu. Seni döven ve kumar borçlarını ödemek için seni kullanan bir baba yok, sadece sonsuz maviler var..."

"Baban kötü birisi miydi?"

"Senin için değildi."

"Nasıl?"

"Sizin gibi birisiydi. Sana pek yabancı şeyler değil."

Kaşları çatıldı. "Bizim gibi mi?"

"Evet. Adam öldürür, birilerine karşı hep kötüdür ve daima kavga eder."

"Senin gözünde böyle miyiz gerçekten?" Şaşırmıştı. Her ne kadar ev içindeki durumların farkında olsa bile her zaman iyi davranıp alışmaya çalıştığı çocuğun böyle bir şey demesi ağır gelmişti.

"Kötü biri olmak istemiyorum. Sizi sevsem bile siz kötü adamlarsınız ve sizin gibi olmak istemiyorum."

"Bu bizim işimiz Jeongin." Kolunu Jeongin'in omzuna atmasıyla sıçrayan Jeongin ile aklına gelen soruyu sordu. "Baban kumar borcunu ödemek için seni mi kullandı?"

"Altından kalkamayacağı işler... Parasını harcamak zorunda kalmamak için on beşinde bir çocuğun oyuncak olmasına izin vermek..."

"Özür dilerim."

"Neden?"

"Babanı öldürdüğüm için. Bu hayatı yaşamak istemezdin ve resmen seni sokaktaki bir yavru kediyi kandırır gibi tutup bu akıl hastanesine getirdim."

"Babamla olan hayatımı da yaşamak istemezdim. Sanırım babamı öldürmen beni o kadar üzmedi."

"Ağlamıştın Jeongin."

"Silahlardan korkuyorum."

"Bazen keşke babamın yanında kalmaya devam etseydim diyor musun?"

"Bilmiyorum." İştahla yediği pamuk şekerin çubuğuna yapışmış yerleri ısırıyordu. "Babamın yanında sadece ağlardım. Şimdi en azından gülümseyebiliyorum."

"Chan ile konuşurken neden ağlamıştın?"

"Muayene etmek istedi, ona bazı şeyleri göstermeye hazır değildim." Hırkasını hafifçe kaldırıp sol göğsünün altında kalan keskin bir dikiş izini çıkardı açığa. "Bunun gibi."

Şaşkın tavrıyla bakışlarını Jeongin'in dikiş izine sabitledi Hyunjin. Aynı zamanda vücudunun her yerinde duran kızarıklık ve morluklar da dikkatini çekti.

Jeongin'in her detayı özenle işlenmiş bir heykel kadar mükemmel bir vücudu ve o mükemmel vücudu gizleyen yaraları vardı.

"Bu nedir?" dedi dikişi işaret ederek. Bir yandan da gözleri güzel vücudunda mekik dokuyordu.

"Babamın geçirdiği öfke nöbeti sırasında kurşun girdi, ameliyatın izi."

Jeongin'in hırkasını indirmesiyle gerçek dünyaya geri döndü Hyunjin.

Jeongin geriye sadece tahta parçası kalmış pamuk şekerini sonra çöpe atmak üzere kenara koyup söyleyecek bir söz bulamayarak gülümsedi.

"Yetişkin olmak istediğinden emin misin?"

"Hayır."

"Ama şu anda çok olgun davranıyorsun."

"Karşımdaki o anda kötü hissediyorsa olgun davranmak zorundayım." Tekrardan acı bir gülümseme sundu. "Çocukken asla çocuk olamadım, yetişkinken de yetişkin olamıyorum."

"Bu senin suçun değil."

"Minho haklı."

"Minho ne dediğini bilmiyor."

"İnsanlar kızgınken doğruları söylerler. Minho haklıydı. Asla iyi bir çocuk da olamadım, yetişkin de olamayacağım; hayal kırıklığı olarak yaşayıp hiçbir iz bırakmadan öleceğim."

"Ölmeyeceksin. Ben varken asla."

"Ölüm engellenemez Hyunjin. Ölüme karşı gelemezsin, sadece teslim olabilirsin."

"Annen neden öldü?"

"Hatırlamıyorum bile. Babamla kavga ettikleri bir gece gitti ve bir daha dönmedi. Ondan sonra babam değişti, kendini alkole ve kumara verdi, defalarca gözlerimin önünde kendini vurmayı denedi... Sonra beni sorumlu tuttu. Annem benim yüzümden gitmiş, o yüzden ölmüş falan..."

"Senin yüzünden mi kavga etmişlerdi?"

"Sanırım evet... Erken yaşta olgunlaşmamdan şikayetçiydi annem, babam ise beni elinden geldiğince erken büyütmek istemişti."

Gözlerinden damlayan birkaç yaşı sildi hızlıca.

"Bana güvenmeni istiyorum Jeongin. Ne olursa olsun." deyip elini kavradı Hyunjin. "Kötü birisi olabilirim ama kötülüğüm asla sana değmeyecek."

"Seninle ayrılmamız gerekirse?"

"Neden gereksin?"

"Kendime farklı bir yol bulursam..?"

"Neden bizimle kalmaktan bu kadar uzaksın? Beraber kalamaz mıyız?"

"Bilemiyorum Hyunjin. Size yardımcı olamıyorum ve yük olmak da istemiyorum artık. Bir an önce toparlanıp küçük bir sahil kasabasına yerleşeceğim." Uzaklara bakıp hayallere dalarken gülümsedi. "Bir kedi alırım, belki de köpek... Küçük bir kayığım olur, canım sıkılınca denize girerim."

Gitmeye olan bu isteğini anlasa da ona karşı gelmek istiyordu Hyunjin. Onun gitmesini istemiyordu. "Bizim yanımızdayken de mutlu olamaz mısın?"

"Olurum tabi de... Her an diken üstünde yaşamak zor bir şey."

Hyunjin, kavradığı güzel eli hüzünle bıraktığında "Hiç iletişimimiz kalmayacak mı?" deyiverdi öylece.

"Kalabilir de, kalmayabilir de."

Hyunjin dolmaya başlayan gözlerini kafaısnı geri atarak gizlemeye çalıştı.

Bir anda "Seni yetişkin gibi hissettirmemi ister misin?" dedi ağzından çıkan cümleye kendisi de inanamayarak.

"Nasıl olacak o?"

Hyunjin aklına gelen düşündeyi büyük bir hızla silip atarken "Bilmiyorum." diye geveledi ağzının içinde. "Belki içeriz falan?"

"Sevmem."

Kısa bir sessizlikten sonra Hyunjin göz yaşlarını ne kadar tutsa da kızarmaya başlayan burnunu gizlemek adına kafasını diğer tarafa çevirdi.

"Gidelim artık." deyip ayaklandı Hyunjin. Hemen ördek yavrusu gibi peşine takılan Jeongin'e bakıp içindeki ağlama isteğini bastırdı.

Yanyana yürürlerken bir anda kelimeler ağzından dökülüverdi.

"Seni seviyorum Jeongin."

—-
Oha huncin ne diyor😨

Little Kid , HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin