18. Bölüm / Ölüm Koşusu

97 13 6
                                    

Çoktan gece yarısı olmuştu ama ben hala parktaydım, Bulut'un elbet geleceğine inanıyorumdum ama artık geri dönmeliydim. Ayaz ve Demir gibi değer verdiğim insanlar olmasaydı arkamda asla buradan ayrılmazdım. Aksine buraya bir çadır koyar ve hayatıma burada devam ederdim ama hayatımda artık bu kadar değersiz görecek kadar yalnız değildim. Bana aile olan insanlar vardı. Bir yandan ortada bulmamız gereken bir katil vardı.

Bu katil hakkında emin olduğum tek şey Ayaz'ın onunla ilgili bir şey bildiği ve katilin benle bir hesabı olması. Benim öldürmüyor ama dolaylı olarak tehdit ediyordu. Ortada Deniz'de vardı. Katil her kimse Deniz ile ortaktı, onu temizlemede kullanıyordu belkide.

Deniz geri döneceğini söylemişti. Ben ona yardım etmiştim. Kendimi tehlikeye atmıştım ama o beni resmen öldüreceğini söylemişti bana.

Kerem katili biliyordu ve şu an ortalıkta yoktu. Belki de şu an yaşamıyordu ama yaşamalıydı çünkü katili bilen tek kişi belkide oydu.

Zehra'yı biri kaçırmıştı ve o kişide bariz bir şekilde katildi. Belki oda katili biliyordu ama ona sorabilecek bir durumda değildik.

Katil herkesi öldürürken sadece Ayaz, Demir, ben, Kerem ve Zehra'yı öldürmüyordu. Peki neden öldürmüyordu? Belkide bizle özel olarak ilgilenmeyi düşünüyordu.

Belki de hepimizin bir bağı vardı ve katil hepimizle ilgileniyordu. Bilmiyordum hiç bir şey bilmiyordum.

                                                🔪

Eve geldiğimde sanırım uyumuşlardı. Ne ses ne de bir ışık yoktu. Normalde gidip odalarına bakardım ama şu an düşündüğüm tek şey midemde ki açlık hissiydi.

Mutfağa gittiğimde hemen dolabı açtım. Geçen gün fazlasıyla yaptığım soslu makarna duruyordu. Tencereyi aldım ve zaten içinde bir tabaklık kalan makarnayı ısıtmaya başladım.

5 dakika sonra yeteri kadar ısındığına emin olmuştum. Hemen tencereden tabağa aldım ve salondaki küçük sehpaya koştum. Tabağımı koydum ve hemen bir kaşık alıp ağzıma atıcakken kapı çaldı. "Ya bir yemek yiyeceğim ne kadar zor olabilir?" Hemen kaşığı ağzıma attım ve çiğnerken bir yandan kapıya koştum. Sanırım kaşığa makarnayı fazla almıştım çünkü yutamıyordum bir türlü.

Kapıyı açtığımda gördüğüm kişi zaten zar zor çiğnediğin makarnanın boğazımda kalmasını sağladı. Ben öksürürken o beni ittirerek içeri aldı kapıyı kapattı. Ben hala olayın şokunu yaşarken sehpanın üstünde bıraktığım bir bardak suyu alıp bana getirdi. Suyu içtiğimde sonunda yutmuştum ve konuşmaya fırsatım olmuştu.

"Zehra ama sen neredeydin? Nasıl geldin buraya?" Gözlerim bardağımı elinde tuttuğu ellerine kaydı. O sırada bileklerindeki morluklara ve kurumuş kan lekelerine takıldı.

Şimdi daha iyi incelemiştim. Bilekleri berbat hallerdeydi. Saçları kirlenmişti. Göz altları morarmıştı. Göz içleri kararmıştı. Yüzü nefes alamıyormuş gibi beyazlamıştı.

"Ayla bana yardım etmelisin. Ben bir çukurdayım ve tek başıma değilim hepimiz aynı çukurdayız." Tamam bu korkunç bir yere gitmeye başlamıştı.

"Bak sana bildiğim her şeyi anlatıcam ama önce kimsenin bizi dinlemediğine emin olmalıyız. Evde biri var mı?"

"Ayaz ve Demir uyuyorlar sanırım." Dediğimde kaşları çatıldı.

"Burası senin evin değil mi? Onların ne işi var burada?" Sanırım buranın sahibinin ben olduğumu düşünüyordu. "Burası onların evi bir sorun çıktığı için ben onlarda kalıyorum." Kaşları şüphe ile çatıldı. İnanmamış gibi duruyordu ama konuyu kapattı.

Beklenmeyen ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin