Tüm Kapılar Kilitli

201 162 8
                                    

Kerem'in horlamasından dolayı uykum zehir gibi geçmişti. Kendimi yorgun hissediyordum. Bunun üstüne, benim ona trip attığımı zannediyordu! Belli ki hayatında hiç trip görmemişti. çünkü bu hayatta, ters yapmasını bekleyebileceğiniz son insandım.

"Anlat, ne yaptım yine?"

"Anlatmayı düşünüyor musun?"

"Bir şey diyeceğim, ben acıktım."

"Hani herkesin güzel yaptığı bir yemek vardır ya, senin de öyle bir şeyin var mı?"

"Cevap verecek misin?"

"Niye küstün?"

"Daha çok küstün mü?"

"HEY! Küs müyüz?"

"Dünkü havuz olayını dert ediyorsan özür dilerim.."

****

Ne demişti o? Özür mü? Kerem kendinde miydi? Ben koltuğun üstünde, yorganın altında duruyordum. Kerem ise başımda dikilip sözde kırılan kalbimi onarmaya çalışıyordu. Bu hoşuma gitmiyor diyemem. Hatta kelimenin tam anlamıyla hoşuma gidiyor. Ama şuan gerçekten kendimde değildim. Kerem'e direkt söylemek yerine mesaj attım. işleri zorlaştırmayı seviyordum.

Mina: "Rahat bırak beni!"

Papağan: "Hayır, ne oldu?"

Mina: "Önemli bir şey değil. Şimdi git başımdan!"

Papağan: "Kahvaltı edecek misin?"

Mina: Yemek yemek istemiyorum! Beni salar mısın?!"

Aslında yemek yemememin istememekle bir alakası yoktu. Yiyecek durumda değildim. Kerem biraz daha kafamın etini yedi. En sonunda dayanamadım. Yavaşça yorganı üstümden çektim ve banyoya doğru ilerledim. Galiba çok hızlı ayağa kalkmıştım. Çünkü kalkar kalkmaz gözüm karardı. Dengemi az kalsın kaybediyordum. Hani çok uzun süre telefona baktıktan sonra ayağa kalkarsınız ya, onun aynısının tıpkısı. Gözlerim tamamen kendine geldiğinde, ilk önce kolumu tutup dengemi korumama yardım eden Papağanı fark ettim.

Kolumu yavaşça avuçlarının içinden kurtarma gereği duydum. Rahatsız ediyordu.

"Bence dün yeterince itip, kalktın. "

Aydınlanmış bakışları ve başının üzerinde birleştirdiği elleri bir şey anladığının belirtilerindendi.

"Ha, sen o yüzden... " hayır, yine yanlış anlamıştı. Tanrım! Anlaşılmak neden bu kadar zor?!

"İnan... " dedim sakince. Gözlerime hâlâ sorgularcasına bakıyordu.

"İnan, alakası bile yok. " canımı sıkan kısım, beni anlamaması değildi. Zaten beni kimse anlamıyordu. Gerçekten bazı şeylerden rahatsız oluyordum. Mesela.

İnsanlarda en sevmediğim özellik, kafalarında bir seneryo kurup sonuna kadar o senaryoya inanmalarıydı.

Hani derler ya "insan yapmadıklarından değil, yaptıklarından korkmalı... " diye.

Bazı kişiler bana Yapmadıklarımdan da korkmayı öğretti..

Kerem'de hoşuma gitmeyen şeyde tam olarak buydu. Kafasında kurduklarına sâdık kalmasıydı.

"Beni anlayamazsın, boşuna uğraşma. "

Bana baktı. Sırıtıyordu, artık sırıtmasından bıkmıştım. Boş boş, tek yaptığı buydu. Bu da beni germeye başlamıştı.

KayıplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin