Bazı Hayatlar Durur

223 169 12
                                    

Sanki bu sabah evimde değil de, lüks bir otel odasında uyanmıştım. Son bir haftadır izin günü olmayan bir iş üzerindeydim. Normalde bugün izin günümdü. Onu bile yaşayamıyordum.

Yüzümü yıkamak için kalktım. Aynaya baktığımda -şuan görmek istediğim son insan olan- Damla'yı gördüm. Beline kadar gelen saçlarını at kuyruğu yapmıştı. Kerem'i yanında göremeyince merak ettim. Halbuki ben Kerem'i Damladan ayrı görmeyi beklemiyordum. Sonuçta ona baya düşkün görünüyordu. Onu bırakıp nereye gitmişti?

Aynadan gözlerimi ayırmadan sordum, yüzünü görmeyi tercih etmemekteydim. Çünkü yakında içimdeki sinirler bozulup her an patlayabilirdi.

"Kerem nerede? "

Elindeki kahvesinden bir yudum aldı. Demek sabah sabah kahve içenlerdendi. Böyle insanları anlamıyordum. İlla bir şey içeceksen çay iç kahve ne?

"Üstünü değiştiriyor... " o kahvesinin son yudumunu sakince içine çekti.

"Gelir birazdan ya. " boş kahve bardağına bakıp, mutfağa geri döndü. Boy aynasında kendime baktım. Benimde kendime bir çeki düzen vermem gerekiyordu.

Ama hatırlamam gereken bir şey vardı. Burası benim evim değildi.

Ben kendimle ayna karşısında ilgilenirken, Damla aynada görüş açıma girdi. Ellerini belinde kavuşturup duvara yaslandı. Beni inceliyor gibi gelmeye başlamıştı ve bu çok rahatsız edici bir durumdu.

"Şu üstündeki siyahlardan kurtulsan mı artık? " Dedi.

Bunu dedikten iki dakikadan sonra tekerlekli askılıkla geri geldi. Artık ona her ne deniyorsa ondan işte. Kıyafetlere baktı, birde bana. Bir şeyi mi beğenmemişti?

Uzattığı kıyafete baktım. Gerçekten benim tarzım değildi. bunu ona hatırlatmak isterdim.

"Ben sen değilim ama..."

Kurduğum cümle karşısında yıkılmamıştı. Bu kız niye bu kadar enerjikti? Oysa aynısı bana söylenseydi, biraz alınırdım. Damla alınmıyordu. Belki de beni ondan ayıran fark tamamen bundan ibaretti. Her şey ruh hali ile alakalıydı.

"Olsun, ben eminim. " onu kırmamak için denemeyi kabul ettim. Harbiden de olmuştu. Demek ki bu tür işlerde gerçekten yetenek sahibi biriydi.

" Damla Seni harcıyorlar. Senin acilen İstanbul'un bir yerlerinde mağaza açman lazım. müşteriyi dert etme..." derken göz kırptım. Amacım destek çıkıp, güven vermekti. "Elim kolum açıktır. Tanıdıkları yönlendirince dolup taşar orası. Ee, sende bu yorucu meslekten kurtulursun hem."

Bana küçümsermiş gibi bakmaya başladı. "Sen mesleğimizi yorucu diye mi adlandırıyorsun? "

Nedense o an "Evet öyle buluyorum." demek istemedi canım. Bu çok basit bir cevap olurdu. Daha da çok küçümsenmek istemiyordum. Kafamda kurduğum cümle mükemmeldi.

"Yani, herkes benim gibi izin gününde bile çalışmak zorunda kalmıyor. Sende haklısın." çok efsane bir ters psikoloji uygulamıştım. Aslında ilk defa oluyordu.

Ona bahsettiğim "izin günü" skandalını duyunca şok oldu.

"Bir dakika, dur bakalım. Bugün senin izin günün mü? Şaka yapıyor olmalısın!" Sinirden gülmeye başlamıştı. Acaba aynısını ona yapsalar ne hissederdi? Burada böyle konuşmak kolaydı.

Bana emir verir gibi konuşmaya başlamıştı. Ne kadar hoşuma gitmese de iyiliğim için dediğini biliyordum.

"Bugün izinlisin! Bu evden başını çıkartmanı istemiyorum! Anlaştık mı?" o sırıtıyordu. Ben ise gülerek "Anlaştık...." demiştim. Aslında Damla diğer arkadaşlarımın aksine daha sempatikti. Belki de hayatımda sempatik olan tek insandı diyebilirim.

KayıplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin