Kurs saatiydi. Ben dersi bugünlük dinlememeye karar vermiştim. Alttan alttan kitap okuyor bazen de Meryemle konuşuyordum. Teneffüs zili çaldığında dışarı çıktık. Meryem, Eco, Yaren ve ben. Yine her zaman ki gibi bahçeyi turluyorduk. Nurcan teyze balkondaydı ve bize bakıyordu. Onu fark ettiğimde kocaman bir gülümsemeyle ona el salladım.
"Kursun mu var canım?" dedi bana bakarken.
"Evet Nurcan teyze ama dışarıdayız. Hoca ders erken bitince voleybola çıkarttı. Siz ne yapıyorsunuz?"
"İyi bende civcivim, çamaşır asıyorduö işte" dedi gülümseme ile beraber. Sonra biraz telaşlı olduğumu fark ettim. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Annesiyle bile konuşurken kalbim bu kadar hızlanıyor yani siz düşünün gerisini."Boşsanız arkadaşınla birlikte bize gel civciv" dedi. Evet işte o an kalbim atmayı bıraktı, akciğerlerim oksijeni reddetti, beynim düşünme yetisini yitirdi, ama aynı zamanda hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçerken ben hala cevap vermemiştim.
"O olur Nurcan teyze ama rahatsız etmeyelim?" dedim üstümdeki tonlarca ağıtlıktaki gerginliğimle.
"Yok civcivim ne rahatsızlığı gelin hadi bekliyorum sizi" dedi sevecenlik ile. Ah Nurcan teyzeee,yaktın beni haberin yok valla...Ecrin bile bana "şimdi sıçtık" ifadesiyle bakıyorsa harbi sıçmışızdır. Meryem ve Yaren nereye kayboldularsa şanslılar. Ben ise cidden bittim.
Gergin gergin apartmana doğru yürürken eğer o gelirse ne yapacağımı düşünüyordum. Allah kahretsin, hiç bir çıkış yolu bulamıyordum! Cenazeme gelir miydi en azından?
Kapıyı tıklatmama gerek kalmadan kapı açıldı ben daha ne olduğunu bile anlamadan. Kardeşi Mert eve giren yabancı cisimlere bakarken bizi o kadar da garipsememiş gibiydi. Kapıda Nurcan teyze tüm içtenliğiyle bize sarıldığında ben de ona tüm içtenliğimle sarılmıştım. Anama bile sarılmadım bu kadar ya. (Ben temas sevmem o yüzden).
İçeri girdiğimizde evin ne kadar minimalist ve şirin olduğuna hayranlıkla baktım. Salonda en çok dikkatimi çeken şey duvardaki fotoğraflardı. Üç kardeşin de fotoğrafları vardı. Abisi Bora ve kardeşi Mert'i neredeyse hiç tanımıyordum diyebilirim. Ama onu çok iyi tanıyordum. Yani çok değilde, iyi işte...
Ben stresten parmaklarımla oynadığımı ve dudaklarımı biraz daha ısırırsam koparacağımın farkına vardığımda biraz daha sabit durmaya çalıştım. Ben mi çok abarttım bilmiyorum ama nefes bile almakta zorluk çekiyordum fazlasıyla. En son etrafı incelemeyi bırakıp Yunus'un 5.sınıf fotoğrafına bakakaldığımı bile fark etmemiştim. Ecrin beni dürtüklediğinde anca kendime gelebilmiştim.
"Size ne hazırlayayım civcivler? Sandviç yapsam yer misiniz?" dediğinde hala şoku atlatamamıştım ama zar zor cevap verdim.
"Bana uyar" dedim. Ecrin de onaylayınca sandviç hazırlamaya başladı Nurcan teyze. Ben aşırı derecede tok olmama rağmen belkide kusana kadar yiyecektim. 'Beste! O sandviç bitecek!' diye geçirdim içimden. Zorla da olsa bitirdim. Ve zaman su gibi akıp gidiyordu. Benim ise gelmemesini dilemekten başka çarem yoktu.Güneş batmaya başlamıştı. Saat 17.10 falandı herhalde. Şu ana kadar çokta bir şey olmamıştı açıkçası. Bende bundan memnundum. Mina (eniştem mami nin - econunki- küçük kardeşi) bizimle çok ilgilenmişti. Mert daha çok Mina ile oynamış bizle çok muhatap olmamıştı. Çekinir gibi bir hali vardı. Babası ve abisi de buradaydı. Ama onlar daha rahat görünüyorlardı. Biz Nurcan teyzeyle muhabbet ediyor bir yandan da Nurcan teyzenin verdiği yemekleri yiyorduk. Midemi hissetmiyordum.
Tam o sırada kapı çaldı ve Mert kapıya koştu. O gelmişti kesin. Çünkü tüm aile buradaydı ve onun da artık akşam olduğu için muhtemelen eve gelmesi gerekiyordu. Kısacası bittim ben. Kapı açıldığında bizim gelmemizi beklemiyor olacak ki (normal olarak), biraz şaşkın biraz rahatsız bir ifadeyle "Selamun aleyküm" dedi ama sırıtmıyordu. Gülmüyordu. Hiç görmediğim kadar ciddiydi hatta. Bu beni baya bir üzmüştü. Bizim oturduğumuz koltuğun karşısına geçip oturdu. Ben ise kısa kısa ona bakıyor, rahatsızlığından rahatsızlık duyuyordum.
Yine iç sesimle baş başaydık. Ortam sessizken çoğunlukla beni ziyarete geliyor ve git desemde gitmiyordu. O her zaman çok sert ve tamamen duygusuzdu. Ben ise iç sesim gibi olmak istemedim hiç bir zaman. Hep daha duygu dolu yaşamak istedim. Bende öyle diyordum Beste... Çok önceden...
Yunus kadar kırıcı olmak zorunda mıydı? diye geçirdim içimden. Bu kadar sert bu kadar duygusuz olmamalıydı. Rahatsız mı oluyor? Benim yüzümden mi? Eğer ben burda olmasaydım rahat mu olacaktı? Ben ona ne yaptım ki? Ama haklı... Okulda ona aşık olan kız, sapık gibi evini basıyor... Nasıl rahat olabilir ki zaten? diye düşündüm.İç sesimi dinlemek istedim bu sefer. Bu sessizliği değerlendirmek istedim. Boşluğu doldurmak istedim. Duygularımla savaşmak değil bu sefer duygularıma yenilmek istiyordum. Savaşa gerek kalmadan. Çünkü çoktan bunu yapmıştım, iç sesimi dinlemem zaten beni yıkan şeydi. O çok kaba ve duygusuzdu. Onun söylediği her kelime tüm gerçekliğiyle yüzüme sertçe çarpıyordu. Yine enerjim düşmüştü.
Zaman su gibi akıp gitmişti. Annem aramıştı ve eve dönmemi istemişti. Evden çıkmıştık ve çantalarımız okulda kalmıştı. Okul da kitlenmişti. Neden tüm uğursuzluklar beni buluyor acaba?
Eco ve dedesi ile eve doğru giderken bana iyi geleceğini düşünüp yolu uzatmaya karar verdim. Onlar eve gittiklerinde sahile doğru yavaş yavaş yere bakarak yürüyordum. Yürümenin bana iyi geldiğini söyleyebilirim. Daha hava tam kararmamış, güneş tam batmamıştı.
Ama ben batmıştım...
Onu rahatsız ediyorum...
Herkesi ettiğim gibi...
Ona göre bir fazlalığım...
Herkese göre olduğum gibi...Sahil yürüyüşümü tamamladığımda eve döndüm. Zayıf tarafım bu zamanlarda daha ağır basıyordu.
Tıpkı kalbimin de beynimden daha ağır bastığı gibi...Eve girdiğimde yemeğimi yiyip direkt odama çıktım. Sığınağına... Evet iç ses, sığınağıma. Odama geçip ışıkları kapattım. Kalbini de ışık gibi kapat Beste, böylece saçma duygularına esir düşmezsin. İnan ki olayın duygularımla alakası bile yok. Onun senin gibi olan duygusuzluğu sorun. Benim duygularım değil. Bir gün ne dediğimi anlayacaksın ama iş işten geçmiş olacak... SUS ARTIK SUS! Bıktım sürekli olarak duygularıma laf etmenden! Sana kalsa kimseyi sevmemeliyim değilmi?! Ailemi ve arkadaşlarımı bile! Ben sen değilim tamam mı sus artık! Beni üzebilecek tek kişi sensin, o da duyguların değil kendine çektirdiğin eziyetler Beste! Kendini birilerine çok yaslıyorsun! Eğer bir gün, yaslandığın kişi çekilirse düşmenden korkuyorum. Sana her zaman gerçekleri göstermeye çalıştım. Herkes her zaman yanında olamaz. Hatta herkes seni bir anda da bırakabilir, sana sadece bunu anlatmaya çalışıyorum! İstemiyorum... İstemiyorum!
Göz yaşlarım durmak bilmiyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlasamda kimse duymuyordu. İç ses haklıydı bir yönden. Çünkü son zamanlarda ciddi anlamda zorlanıyordum. Ailemle yaşadığım tartışmalar, geçmişteki iğrenç anılar, arkadaş arası çatışmalar, öğretmenler tarafından azarlanmak, Yunus Emre tarafından nefret edilmek... Hepsi tek başına bile iğrençti ve... Hepsi birlikte dayanılmaz bir hal alıyor, gün geçtikçe beni daha çok boğuyordu. Destek olmasını beklediğim, beni anlamasını beklediğim herkes teker teker beni bırakıyordu karanlığa. Gün geçtikçe daha çok ölüyordum. Kimse görmüyordu, kimse fark etmiyordu. Ölmeyi sadece ceset olarak düşünüyorlardı ama ruhumun öldüğünü görmüyorlardı.
Hıçkıra hıçkıra ağlamıştım saatlerce ama en kötüsü bu değildi. Daha kötü ağladığım oldu. Bu sefer kendime de az zarar vermiştim. Sadece ellerimin üstü tırnaklanmış, her tarafı çizik içindeydi. Geçen sefer ise kanatana kadar durmamıştım. Isteyerek yapmıyordum önceden. Şimdi ise kendimi cezalandır gibi yapıyorum bunu. Bana zarar verenlerin acısını da kendimden çıkarıyordum. Yine ağlayarak sızdığın bir gece... Hiç dinlemiyorsun sözümü, halbuki dinlesen çok daha rahat edeceğiz ikimizde. Buna alışmak çok zor olacak ama alıştığın zaman herşeyi çok daha kolaylaştırmış olacaksın. İyi geceler Beste...
OYLAMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN AŞKLARIM <3
Bu bölüm daha uzundu ama daha kötüydü biliyorum ama zorlandığım bazı şeyleri yazmak iyi gelir diye düşündüm. İşe yaradı mı bilmiyorum ama en azından döktüm içimi biraz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansızlıkların içinde açan bir papatyayım...
Genç KurguBenim mini hayatım #üzücü de 10. Olmuşum bu hikayele siz anlayın neler yaşadığımı hehehe #zorhayat da 115.Olmuşum(14 temmuz 2023)