Telefonu kapattıktan sonra elbiseleri bi poşete koydum ve üstüme rahat bir şeyler giyip evden çıktım. Kulaklıklarımı taktım ve Sarahgile doğru yürümeye başladım. Aynı zamanda ya oradayken Rafe eve gelirse diye endişelenmemeye çalıştım. Evimiz Cameronların evine hiç uzak
değildi. Üç dört dakikalık yürüyüşten sonra koca beyaz ev daha doğrusu malikanenin önündeydim. Ev akşam için balonlar süslerle süslenmişti.Henüz kapıyı çalmadan Rose dışarı çıktı ve beni selamladı.
"Hoş geldin tatlım" dedi gülümseyerek. Elini sırtıma koyarak beni içeri aldı.Rose annem öldüğünden beri her karşılaştığımızda bana epey iyi davranıyordu.
O sırada bir merdivenlerden hızlı hızlı gülümseyerek inen Sarah'yı gördüm. Sarıldıktan sonra hazırlanmak için odasına çıktık."Ben bende olan elbiseleri getirdim. Onlardan birini giyeceğim." dedim.
Elbiseleri çıkarıp gösterdiğimde birini tutup "Bunu geçen yaz giymemiş miydin?" dedi.
"Evet giydim ve herkesin hafızasının seninki kadar iyi olmamasını umuyorum." dedim.
Kısa bir kahkaha attı ve "Hadi benim dolaptan bi şeyler seçelim sana." dedi dolabın kapağını açıp elbiseleri göstermeye başladı.
Yaklaşık yarım saat sonra ikimizde ne giyeceğimize karar verdik. Henüz giyinip süslenmek için erken olduğu için mutfağa gidip bir şeyler içtik.
Ben o sırada Rafe'in eve gelmemesini umuyordum.
Sarah düşüncelerimi okumuş gibi "Rafe ancak akşam gelir, Lydia. Ayrıca sen benim arkadaşımsın. Onun yüzünden çekinmene gerek yok." dedi.
"Çekinmiyorum, sadece karşılaşmak istemiyorum. Zaten akşam göreceğim." dedim.
Konuyu kapattık ve başka şeylerden konuştuk.
Hazırlanma vakti geldiğinde ben beyaz çiçekli zarif bir elbise ve krem rengi bilekli converse giydim. Sarah ise beyaz uzun bir elbise giydi.
"Hey, Topper'la nasıl gidiyor?" diye sordum hazırlanırken.
"Oh." "Aslında ben ondan ayrılmayı düşünüyorum." dedi.
"Ha. Peki. Seni üzecek bir şey mi yaptı?" dedim.
Çok soru sormak istemiyordum çünkü merak etmiyordum ama tamam diyip konuyu kapatırsam saçma olurdu.
Nedense Sarah'ya karşı biraz soğuk gibiydim. Sürekli kendime aslında gerçekten arkadaş olmadığımızı, sadece ailelerimiz yüzünden konuştuğumuzu hatırlatıyorum.
"Hayır hayır.Ben başka birinden hoşlanmaya başladım." dedi. Kim olduğunu merak ettim ama daha fazla soru sormadım ve konuyu kapattık.
İnsanlar gelmeye başladığında bahçeye çıkıp Timmy'i aramaya başladım. Bulduğumda bana sarıldı ve elbisenin yakıştığını söyledi. Beraber beklemeye başladık.
Bahçe iyice dolmaya başladı. Ward ve Rose'da çıktı ve konuşma falan yaptı. Rafe'i gördüm ama o beni görmedi. Ward ve Rosa'a selam verip partiden çıkıp eve ya da sahile gidecektim.
Yanlarına gittiğimde beni gördüklerinde epey sevindiler sanırım. Heyecanla gülümsediler falan.
"Lydia! Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Nasıl gidiyor? Ha bu arada baban nerede? Göremedim onu." diye konuşmaya başladı Ward. "Babam nerede bilmiyorum. Gelecekti aslında." dedim gülümseyerek.
Hızla telefonumu kontrol ettiğimde babamdan gelen "Çok üzgünüm tatlım yine aynı şey. İlk uçakla İspanya'ya gitmek zorunda kaldım. Partiden sonra ara lütfen." mesajıyla karşılaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
It's Always Summer in Outer Banks
Teen FictionHer yaz Outer Banks'a babasının yanına tatile giden Lydia'nın bu yazı öbürlerinden biraz farklı olacak. Çok sıkıldığım için gece yatarken kurduğum hayallerden birini yazıyorum bi amaç yok umarım begenilir💓