8.

76 5 0
                                    

Eve olabildiğince sessiz girmeye çalıştım çünkü saat geç olmuştu ve Timothee'nin eve bu saatte yanımda bir erkekle girdiğimi fark etmesini istemiyordum.

"Sessiz ol, peşimden gel." dedim fısıldayarak.

Pansuman malzemeleri odamın banyosundaydı. Ben banyoya girip çantayı aldım ve yatağımın başında dikilen JJ'e uzattım.

Bana boş gözlerle baktı.

"Kendine yapamaz mısın?" dedim.

"Sence?" duraksadı ve "Bugün biraz az zekisin." diye ekledi.

"Yapmam bak." diye tehdit ettim bende.

"Tamam tamam."

"Banyoya gel ayna orada." dedim ve banyoya girdim. O da peşimden girdi.

Ben lavaboya yaslandım o da önüme geçti ki ben ona pansuman yaparken aynaya bakabilsin.

Yüzündeki yaralara enfeksiyon kapmasın diye sürülen o şeyi sürmeye başladım. Acıyormuş gibi sesler çıkardı. "Bitti bitti." diye sakinleştirmeye çalıştım. Bi anlığına göz göze geldik. Gözlerinin en iç kısmı yeşil etrafıda maviydi.
Bunu düşünmemeye çalıştım pansuman yapıp yaraların üstünü kapattım.

Elimdekileri banyo tezgahına bırakıp "Bitti." dedim. Yerinden kıpırdamadı, gözlerime bakarak teşekkür etti.

"Rica ederim. Hatta asıl ben teşekkür ederim. Rafe'e karşılık vermediğin için. Kendini zor tutmuş olmalısın." dedim.

Gülümsedi, "Bugün beni daha çok zorlayan şeyler oldu, sorun değil." dedi. Muhtemelen benim gerginliğim ve salaklığımdan dolayı çıkan zorluklardan bahsediyordu.

Bende banyodan çıktık.

Odamın ortasında ayakta dikiliyorduk.

"Ben gideyim o zaman." diyip kapıya yürüdü JJ.

Bir şey demedim. Odamdan çıkıp merdivenden aşağı iniyordu, bende arkasındayım.
Önüne geçip evin kapısını açtım. Dışarı baktığımızda karavan yoktu ve yağmur yağıyordu.

"Yürüyerek mi gideceksin o kadar yolu?" diye sordum.

"Yapacak bir şey yok." dedi.

John B'de kalmayacağını biliyordum yani yolu çok uzundu.

"Pansuman için teşekkürler." dedi gülümseyip.

"Asıl ben teşekkür ederim her şey için." dedim aynı şekilde.

Tam o sırada birden şiddetle çakan şimşek ikimizide ürküttü.

"Bu havada gitmeye kararlı değilsen boş odamız var." diye bir teklifte bulundum.

JJ havaya ve dışarıya göz atıp kısa bi düşündü.

Tekrar bir şimşek çaktı, JJ "Sanırım kalabilirim." dediğinde daha fazla yagmura maruz kalmamak için hemen içeri girip kapıyı örttük.

"Sen odamın solundaki odaya geç, ben Timothee'den pijama getireyim." diyip merdivenlerden hızlıca çıkmaya başladım.

Elimde pijamalarla odaya girdiğimde JJ camdan yagmurun yağışını izliyordu.

Geldiğimi anlasın diye öksürdüm, arkasını döndü.

Pijamaları yatağın üstüne koydum.

"Teşekkür ederim Lydia gerçekten." dedi JJ.

"Ne demek JJ, her zaman. Uyuyacak mısın? Yorulmuşsundur. Uyusan iyi olur."

"Sen uyuyacak mısın? Uyursan uyurum."

"Henüz uykum yok ama senin uyuman lazım." dedim.

"O zaman sohbet edelim." dedi.

"Tabii, olur."

Yatağın üstüne oturup oflayarak. "Sence bu plan işe yaradı mı?" dedim.

"Şikayet etsek bile o bir yolunu bulur kurtulur." dedi.

"E yine de şansımızı deneriz değil mi?" sordum.

"Başta mantıklı gelmişti ama şimdi emin değilim. Başka bir şey düşünmemiz gerekiyor gibi. Kıskanınca gözünün döndüğü kesin bu yoldan ilerleyebiliriz ama bunu mantıklı bir şekilde yönetmek lazım." dedi o da.

Bir şey demedim. Kısa bi sessizlik oldu.

"Sabah insanı değilsin sanırım." sessizliği bozdum

Kaşlarını çatarak anlamadığını belirtti.

"Sabah anlamadığım bir şekilde soğuk davrandın, bir problem olduğunu düşündüm." diye açıkladım.

"Ha, o olay." duraksadı "Kusura bakma sinirliydim." dedi.

"Neden ki sabah sabah?" dedim.

"Sabah insanı değilim sanırım." diye geçiştirdi.

Kurcalamadım.
Biraz havadan sudan konuştuk.
O esnemeye başladı.

"Yatalım mı istersen?" dedim. Benimde uykum gelmişti.

Esnemeyi bırakıp "Ha?" dedi şaşırmış bir şekilde.

Gülüp "Ha, hayır." kendimi açıklamaya çalıştım.

O da anladıktan sonra biraz yüzü kızardı ve güldü, "Salağım." dedi.

Gülüp konuyu kapattık. Ayağa
kalktım, "Tamam o zaman." gülümseyip"İyi geceler." dedim.

"İyi geceler Lydia."

Odadan çıktığımda ben de direkt odama geçip uyudum.

It's Always Summer in Outer Banks Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin