4.

132 6 4
                                    


Birkaç saat sonra evde oturmaktan aşırı bunalıp dışarı çıkmaya karar verdim. Biraz alışveriş yapmaya çıktım. Yakınlarda güzel dükkanların olduğu bir sokak var oraya gittim. Ilk dükkandan birkaç şort aldım ve öbür dükkana girdim.
Girdiğim an tanıdık bir gülümseme beni karşıladı.

"Lydia! Ne yapıyorsun? Dün gece seni göremedim" dedi Sarah üzgün bi sesle.

"Ah evet. Erken ayrıldım." dedim gülümseyerek.

O da anlayışla gülümsedi ve elinde tuttuğu iki elbiseyi bana göstererek "Sence hangisi? Karar veremedim." diye sordu.

"Umm, ikisini de alabilirsin aslında" dedim gülerek.

"Aslında... Bi randevum var." dedi.

"Gerçekten mi? Geçen başkasından hoşlanıyorum dediğin çocuk ile mi?" diye sordum heyecanla.

"Evet. Evet onunla sanırım o da benden hoşlanıyor." dedi.

"Eminim hoşlanıyor. Acaba kimden bahsediyoruz? Isim alabilir miyim?" dedim

"Söylemeye biraz çekiniyorum çünkü o bir Pouge. Aslında çekinmiyorum. Bu ayrımı hep saçma bulmuşumdur ama ailemi biliyorsun işte." dedi . "Tanımazsın ama adı John B. Çok tatlı birisi. Epey hoşlanıyorum. Yani Topper ile olan ilişkimden çok daha farklı. İyi anlamda." dedi gülümseyerek. John B'yi düşündüğünü anladığım bir gülümsemeydi.

"John B'yi tanıyorum. Yani yeni tanıştım. İyi birisine benziyor." dedim.

"Aa nereden tanıyorsun?" diye sordu.

Olanları kısaca anlattım. Yani altın arama kısmı dışında. Bu sabah Rafe'in geldiğini de anlattım.

Sarah iki elbiseyi de aldı ve beraber bu konuları daha iyi konuşmak için kafeye gittik.

Rafe olayına benim gibi pek şaşırmamıştı. Rafe yerine özür diledi. Umursamadığımı söyledim.
Sarah ile biraz samimileşiyoruz gibi.

Saat iyice geç olmuştu. Eve beraber yürüdük ve bana yarın buluşmanın nasıl geçtiğini anlatmasını söyledim. Vedalaştık ve evlere dağıldık.

Eve gittiğimde direkt uyudum. Sabah sahile gitmeyi planlıyorum.

Sabah erken uyandım. Kahvaltı yaparken babamı aradım ve ne zaman geleceğini sordum. Belli değilmiş ama en az iki hafta yokmuş. Biz buradayken bile böyle gitmesine alışkınım. Umursamadım.

Timmy'i uyandırıp benimle sahile gitmesi için biraz yalvardım. Çünkü tek başıma denize girmeye biraz çekiniyorum. Yani salakça evet ama bilmiyorum tek başıma girmek istemiyorum.

İkna olduktan sonra sahil çantamı hazırladım ve evden çıktık.

Sahilde yine çok az kişi vardı. JJ'ler falan yoktu.

Timmy ile denize girip biraz su savaşı yaptık, biraz yüzdük.

Su içmek için sudan çıkıp eşyalarımızın olduğu şezlonga gittim. Tam su içerken kafamı kaldırdığımda JJ'yi gördüm. Elinde sörf tahtası vardı. Tekti. Bana doğru geliyordu.

"Günaydın." dedi gülümseyerek.

Bende "günaydın" dedim.

"Seni burada gördüğüme şaşırdığımı söyleyemeyeceğim." dedi. Bende diyecek bir şey bulamadim. Kafamı onaylar gibi salladım.

"Ee sanırım sen arkadaşınla takılıyordun. Bölmüş olmayayım." dedi Timmy'e bakarak. Suda yüzü pek belli olmadığı için tanıyamamıştı sanırım.

It's Always Summer in Outer Banks Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin