Genç kadın yorgunluktan ağacın altında uyuyakalmıştı. Yavaşça çimene basan adımlar, genç kadının uyanmaması için gayret gösteriyordu. Genç adam Sakura'yı yavaşça kucağına alarak sakince içeri geçti. Odaya gidene kadar yüzüne hasretle baktı, belki de bundan sonra ona böyle bakamayacaktı. Bir hizmetli eğilerek kapıyı açtı, içeri girdiklerinde arkadan kapı yavaşça kapandı. kucağından indirmek istemiyordu, onun hasretinden yanıp tutuşurken ondan nasıl vazgeçebilirdi ki? Genç adam düşündü, 'keşke beni öldürseler, ruhum böyle daha çok acı çekiyor...' Usulca genç kadını yatağına yatırdı.
•••Geçmiş zaman•••
Çocuğun halası ona sinsice gülümseyerek baktı, "oğlum bugün nişanlınla tanışacaksın." Çocuk ifadesizce başını salladı. Bu zamana kadar intikam tohumları ruhunu kirletmişti. Gülemez, duygu gösteremez olmuştu. Bir ölü gibi... Ailesinin ölümü nişanlanacağı kızın ailesi yüzünden olmuştu; annesini, babasını ve abisini... O aile yüzünden kaybetmişti. O araba kazasını onlar planlamıştı ve planları işe yaramıştı, uchiha teşkilatının dediğine göreydi. Halası arkasına dönerek birkaç leydi ile münasebete girmişti. Çocuk ruhsuzca bakışlarını yere indirdi ve öylece kalakaldı, bir süre sonra önünden bir kelebek geçmesiyle dikkati kelebeğe döndü.
Anneside kelebekleri çok severdi çocuk gibi. Çocuğun kapkara ışıksız gözleri yanıp sönmeye başlamıştı, kelebek gidiyordu. Vücudu ondan habersiz hareket etmeye başladı ve kelebeği takip etti. kelebeğin kanatları kiraz çiçeği gibi cıvıl cıvıl bir renkti. Bir su akıntısının yanına getirmişti onu kelebek, çalıların arasından geçerek kelebeğe yaklaşacağı sırada bir ses duydu. O ses bir ninni mırıldanıyordu, çocuk şaşkınlıkla ninniyi dinledi ve dinlerken usulca gözleri doldu. Annesinin gece yatmadan ona söylediği ninniydi bu. Sese doğru ilerlediğinde hafifçe duraksadı. Kelebek ondan birkaç yaş küçük bir kızın elinde duruyordu.
Uzun kiraz çiçeği saçlarıyla ve zümrüt yeşili gözleri gülerek ninniyi söylüyordu. Çocuğun kömür gözlerine yansıyordu küçük kızın güzelliği. O sönük gözleri, güzel ışığıyla parlatıyordu âdeta; kızın güzel bakışları çocuğa döndü, hafif bir şaşkınlık geçirdi sonra ise toparlayıp ayağa kalktı. Reverans yaptı gülümseyerek. "Merhaba ben-" çocuk dayanamayarak ağlamaya başladı. Halası buna asla izin vermiyordu, ağlamamak için verdiği bu birkaç ayda sonunda pes etmişti. Küçük kız endişeyle yanına ilerledi ve çocuğun yanaklarını avuçlarına alıp sildi. "Neden ağlıyorsun? yoksa bir yerin mi acıyor?"
Küçük kız çocuğun boyuna biraz yetişemediği için parmak uçlarında duruyordu. Çocuğun ağlaması şiddetlenmişti, yere çökmüştü. Küçük kızda ona ayak uydurarak diz çöktü, çocuk sarılmaya başladığında küçük kız hiç beklemeden karşılık verdi. Ninniye devam etti... Sonunda ortam rahatlamıştı, iki çocukta çimenlere oturmuştu. Çocuğun gözleri ağlamaktan şişmişti, küçük kız düşünceli bir şekilde mendilini çıkarıp çocuğa vermek için uzattı. Çocuk utanarak uzatılan mendili kabul ederek aldı ve gözyaşlarını sildi. "Neden ağlıyordun?" küçük kız sorduğu soruları biraz kabaca buluyordu, ama sormadan edememişti. Çocuk gözlerini yere indirdi.
Sorudan kaçındı, küçük kızda anlayış göstererek bir daha soru sormadı. oyalanmak için yerdeki çiçekleri toplamaya başlamıştı küçük kız, çocuk yandan yandan merakla kızın ne yaptığını gözlemliyordu. Küçük kız topladığı çiçeklerden taç yapmaya başlamıştı, çocuğun merakı gittikçe artmıştı. "Nasıl yapıyorsun?" Küçük kız, çocuğun sorduğu soruya hevesle karşılık verdi. "Dikkatle izle!" çocuk kızın dediğini harfiyen yaparak onu dikkatle izledi. "işte bu kadar bak!" güzel papatyalardan bir taç yapmıştı, o kadar güzeldi ki çocuğun çok hoşuna gitmişti. Küçük kız utanarak tâcı çocuğa uzattı, "sana hediye edebilir miyim?" çocuğun gözleri gün ışığı gibi parlıyordu.
Son aylardan beridir bu kadar iyi hissetmemişti. Kızın sıcak gülümsemesi ve iyi kalpliliği kalbini hızlandırıyordu, belki de abisinin ona anlattığı 'aşk' buydu. Çocuk başını hafifçe indirdi. Küçük kız heyecanla tâcı çocuğun kafasına usulca yerleştirdiğinde, çocuk başını dikkatle kaldırdı. Küçük kız utanarak çocuğa baktı, "çok yakıştı..." çocuğun yüzü hafiften al al olmuştu...
•••Şimdiki zaman•••
Hatırladığı anılarla gözlerinden bir damla yatağa düştü. Genç adam göz yaşlarını tutmaya çalışıyordu, titreyen elleriyle genç kadının saçlarını okşadı; saçlarını, yanaklarını, ellerini doyamayarak, yarın ölecekmiş gibi öpücükler kondurmuştu. Zaten ölmeyecek miydi? Gözyaşları sevdiği kadının bedeninden süzülür olmuştu. Daha ne kadar acı çekecekti? Daha çok yaklaşarak kokusunu içine doyasıya çekmişti. Ona yeter mi bu kadarcık?
"Yetmez..." fısıldadı acıyla, içindeki acı sesine vurmuştu. Bu halini Sakura görseydi onu affeder miydi? Son öpücükle dudakları birleştirerek beş saniye ile bitirmişti her şeyi... Belki gözle görünürde bitirmişti, ama içinde sonsuza dek bitiremeyecekti. yavaşça odadan çıktı ve kendi odasına ilerledi. içeri girdiği an sadece ruhsuzca etrafa baktı, usulca ilerledi masasına. İçki şişesini eline aldı ve kafasına dikti, düşünmekten kaçmaya çalışıyordu. Eğer ki düşünürse o da biliyordu kafayı sıyıracağını. Şişede birazcık alkol kalmasıyla duraksadı ve şişeyi indirdi. birkaç saniye sonra sinirle şişeyi masaya vurdu, canı çok acıyordu.
Elinde parçalanan şişeden biraz bile acı çekmezken özgürce sevememek canını acıtıyordu. Masasını dağıtıyor, yerinde olan bütün vazoları yere çarpıyordu. sinirini, hüznünü bir yerlerden çıkartma gereği duyuyordu. Yere çöktü ve elini dişleyerek sessizce ağlamaya başladı, kimsenin duymaması için. Bir çocuk gibi...
"Ah tanrım... Kiraz bahçeme nasıl kavuşacağım? Ey tanrı! Oradaysan bana yardım et! Sana bu zamana kadar inanmayan bu kulun onun için sana yalvarıyor... Beni ona kavuştur! Beni cennetime kavuştur...!"
✍️
20 vote yb💞
Sizleri seviyorum💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
New Life•SasuSaku
Teen FictionYeni bir şans ona verilmişti... Ama bu şansı iyi kullanırsa aydınlığa çıkacaktı sonu. Kocasından sevgi görmemiş kadın hırsını çocuklarından çıkarmıştı... Ama bu yaptığının pişmanlığını ölürken çekmişti. "Son... Bir şansım olsaydı... Belki..."