Jisung, alışverişte aldığı mavi, üzerinde siyah renkli küçük kalpler olan eteğini giydi. Üstüne siyah uzun bir tişört giyip belini içine soktu. Siyah deri kemer ve aynı renkteki, tabanlı botlarını giydi. Jeongin'in zoruyla çektiği eyeliner ve sürdüğü orman meyveli lipbalmı yüzüne dikkat çekiyordu.
Jeongbin, siyah bol pantolon üstüne kırmızı sweatshirt ve yine siyah spor bir ayakkabı giydi.
Jeongin, siyah deri pantolon üstüne de beyaz, omzundaki açıklığı tülle örtülmüş, arkası transparan bir gömlek vardı. Ayağına da tabanlı siyah bir ayakkabı giydi. Yaptığı hafif makyaj ona farklı bir hava vermişti.
Üçü de hazırlanınca evden çıktılar. Jeongbin şoför koltuğunda, Jisung ön yolcu koltuğunda, Jeongin ise arka koltukta oturmuş, okula gidiyorlardı.
Yirmi beş dakikalık yolculuktan sonra Jeongbin arabayı park etti. Jisung kemerini açarken Jeongbin hızlıca inip Jisung'un kapısını açmıştı. Jisung gülümseyip arabadan indi ve Jeongbin'in koluna girdi. Birlikte okula girdiler.
Her yerde çardak kurulmuş, öğrenciler oradan oraya dolaşıyordu. Jisung üstünkörü baktı etrafa. Dikkatini ilk çeken şey müzik kulübünün kurduğu stand olmuştu. Sooyoung tabureye oturmuş kucağındaki elektro gitarı akor ediyordu. Jisung, Jeongbin'in elini tutup o standa götürdü.
"OHA JİSUNG! EFSANE OLMUŞSUN OĞLUM!" Jisung gülümseyip teşekkür ederken, onun ismini duyan Minho arkadan çıkmış Sooyoung'un yanına ilerlemişti.
"Soo, akor işi bitti mi?"
"Bitti sunbae, buyur." diyerek gitarı ona uzattı.
"Çok şık olmuşsun Jisung."
"Evet, sevgilim diye söylemiyorum ama her giydiği yakışır." Jeongin abisini yemek standına çekiştirdi. Jisung, Minho'ya gülümsedi.
"İvit, sivgilim diyi siylimiyirim imi hir giydiği yikişir. Yılışık herif." Minho kendi kendine söylenirken Jisung, Sooyoung ile konuşuyordu.
"Sen mi çalacaksın bateriyi? Mükemmelsin Soo...."
"Wooyoung da bass gitar çalıyor."
"Abi kardeş çok yeteneklisiniz. Hepsinde mi varsınız?"
"Hayıt sadece bir kişi kendisi çalacak ve söyleyecek. Kapanışa kadar varız ama."
"Oh... Kolay gelsin."
"Standları gezecek misin?"
"Jeongbin ve Jeongin gitmemiş olsaydı gezerdim ama şuan pek hevesli değilim..." Minho konuşan bedene baktı. Aslında gözleri heyecanlıydı fakat anksiyetesi buna izin vermiyordu.
"Birlikte gitmek ister misin Jis?"
"İyi de sen birazdan sahneye çıkscaksın. Önemli değil sonra gezerim." Minho yanlarına gitti.
"Ben dolaşacağım şimdi. İstiyorsan sen de gel."
"Cidden mi sunbae?" Minho kafa salladı.
"Teşekkürler sunbae..." birlikte müzik standından ayrılıp yavaş yavaş dolaşmaya başladılar. Jisung'u görenler aralarında fısıldaşıyorlardı. Jisung kendini kötü hissedip Minho'ya yanaştı. Minho, kolunu Jisung'un omzuna attı. İçecek standına yaklaşıp ikisine de birer buzlu içecek aldı Minho.
"Teşekkürler Sunbae..."
"Bir daha teşekkür edersen seni döverim."
"Peki sunbae.." birlikte dolaşmaya devam ettiler. Minho iki dakikalığına onu çağıran müzik grubu liderinin yanıan gitti. Bunu fırsat bilen Suyong, Jisung'un yanına geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rainy Day /MinSung\ ✅
FanfictionMinho anksiyete bozukluğu olan Jisung ile uğraşmayı seviyordu. Ta ki Jisung'un dışarıda kaldığı bir gün onun için üzülüp evine alana kadar. insta pov cr: @stray.kings143