Eve gittiğimde bavulumu hazırlamalı mıyım diye kendimi düşünmekten alıkoyamadım.Ani bir karar verip babamı aradım.Bir kaç çalış sonrası açmıştı.
"Neredesin"
"Alo baba"
"Avustralya'ya indiğinde korumalar seni alacak"
"Baba gelmiyorum" dedim ve telefonu kapattım.Her yerden babamı engelledim ve eskiyi düşündüm.
Babam bana hiç öz evladı gibi davranmazdı.Okulumla ilgilenmez,bir ihtiyacım var mı diye sormazdı.Genelde beni döverdi.En ufak bir hatamda beni dinlemeden,beni döverdi.
Avustralya'da ki arkadaşlarım yaptıkları suçları aileleri onlara kızmasın diye bana iftira atarlardı.Babam da kendimi savunmama izin vermeden o günün akşamı beni öldürürcesine döverdi.
Çoğu zaman yemek yememe izin vermezdi.Kahvaltı ve akşam yemeğim sınırlı bir şekilde verilirdi.Her akşam eve sarhoş gelip beni döverdi.Bazen hıncını alamaz soğuk ve karanlık bodruma kilitlerdi.Sırtım onun yüzünden hep kemer izleriyle dolu olurdu.
Annem ve kardeşlerim,babama bir şey diyemezlerdi ya da babam(?) beni dövünce engel olamazlardı.Eğer babama karşı gelirlerse babam bana yaptıklarını onlara da yapardı.
Olivia,Rachel ve Annem yaşama sebebimdi.Onlar olmasaydı belki de şimdiye kadar canıma kıymıştım.
Annem yüklü bir miktar verip Kore'ye taşınmama yardımcı olmuştu.Babama ise okumak ve çalışmak için gittiğimi söyleyip geçiştirmişti.
Okul sitesinde yayılan haber babama ulaşmıştı.Babam homofobiklerin babasıydı. Onun dünyasında eşcinsellik bir kelime geçmezdi,geçemezdi.Eşcinsellere karşıydı.
Eğer Kore'de olsaydım beni ya öldürürdü ya da evlatlıktan reddederdi.Ona benzemediğim için çok şanslıyım.
🐥🦙
Sabah uyandığımda ilk işim pencereye bakıp,babam adamlarından birini göndermiş mi diye bakmak oldu.
Görünürde kimse yoktu.Hazırlandım ve birkaç şey atıştırdıktan sonra okula gitmek için evden çıktım.Hızlı adımlarla çevreme bakarak yürüyordum.Büyük adımlarla okula gelme dakikamdan daha az bir sürede gelmiştim.Okula ulaştığımda nefes nefese kalmıştım.Okulda tek işi kaos ve dedikodu olan kişiler hariç kimse bakmamıştı.Buna sevinmiştim.
Sınıfa girmeden bir göz attım ve içeri girdim.Hyunjin sıraya başını koymuş uyuyor.Minho,Changbin ve Jisung aralarında konuşuyor.Arada sırada Chan'da dahil oluyor ve Seungmin,Chan'a kaçamak bakışlar atıyor.
Bir dakika ne?
Seungmin gerçekten Chan'a kaçamak bakışlar atıyordu.Lee Felix'in gözünden hiçbir şey kaçmaz.
Sırama ilerleyip Hyunjin'in yanına oturdum ve çantamı sıraya bıraktım.Minho arkasını döndü ve "Günaydın Lix" dedi.Ben de ona karşılık verip gülümsedim.Hepsiyle günaydınlaştıktan sonra yanımda uyuyan Hyunjin'e döndüm.Saçları yüzüne düştüğü için yüzünü göremiyordum.
Saçlarını kulağının arkasına koyarken Hyunjin elimi tuttu be uykulu sesiyle konuştu."Bana günaydın yok mu?"
Gülümsedim ve cevap verdim:
"Sana da günaydın Hyunjin" dedim ve yanağına öpücük kondurdum.
Hyunjin dikelip kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti.Başımı omzuna koydum ve konuştum.
"Dün akşam Babam'ı arayıp gelmeyeceğimi söyledim,artık dikkatli olmalıyız.Babam çevreye adamlarını salmış olabilir.Lütfen dikkatli ol Hyunjin.Sana bir şey olsun istemiyorum." dedim ve başımı yukarı kaldırıp yüzüne baktım.Hyunjin bana doğru döndü ve "Kimse bize bir şey yapamaz Felix ne baban ne de başka biri" dedi ve tekrar önüne döndü.Çok geçmeden tekrar bana doğru döndü ve
"Felix bugün bana gelmeye ne dersin?"
BOGUN BENI ÖLDÜRÜN BENI
Hyunlix yüzüklerini tekrar takmis diyorlar dogru muu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My angel | Hyunlix
FanfictionÇilleri yüzünden Hyunjin tarafindan zorbalığa uğrayan Felix,Bir süre sonra Hyunjin'in dikkatini çekmeye başlar.