birileriyle ilişki kurmayı anlamsızca tüm kalbimle ve pervasızca istiyordum. tüm ipler kendi elimde sanıyordum, gençken herkes öyledir. fakat insan büyüdükçe vurdumduymaz oluyor, umut ve ihtiras tıpkı bir kum gibi kayıyor parmaklarımızın arasından.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
heeseung, eve giden manzaralı yol üzerindeki çiçekçinin önünden ne zaman geçse, ilk içgüdüsü içeri girip insanoğlunun bildiği en büyük buketi almak oluyor. çoğu zaman kendini tutmayı başarır, ancak yine de bazen gövdesini kaplayacak kadar büyük bir demet gülle rastgele ortaya çıkar. ve her seferinde, mutlaka yanakların kızarır ve ona kocaman bir gülümseme fırlatırsın. bu tek başına ertesi gün eve uzun yoldan gitmesi için yeterlidir.
jay, umutsuz bir romantik olduğundan, elmas yüzüklerin yansımasında senin yüzünü görüyor. İşten eve giderken kuyumcunun önünden geçmek, seninle yepyeni bir hayata başlama düşüncesini aklından çıkaramıyor. Yüzünü neredeyse cama dayamış bir halde pencereye bakacak, seninle bir ev hayatı hakkında hayaller kuracak. şimdilik söz yüzüğüne bağlı kalacak ama bir gün bunun evlilik yüzük olacağını biliyor.
jake, Layla ile birlikteyken seni hatırlıyor. O, hiçbir şeyin Layla'yı daha iyi hale getiremeyeceğine inanıyor -senden başka. tüylerini karıştırdığında ve onunla parkta koştuğunda, bunu yaparken seni hemen yanında hayal ediyor. Layla bile (Jake'in) onu tek başına gezdirirken bir şeylerin eksik olduğunu hissedebiliyor. Jake, elinden geldiğince seni görmek için Layla'yı bahane olarak kullanıyor. "O seni özlüyor!" arama için feryat edecek. seni görmek istemiyor değil ama Layla bile onun niyetini anlıyor.
sunghoon yemek yerken seni düşünüyor. Muhteşem güzellikte olan ve gözleri büyütecek kadar iyi olan yiyecek olsun, ister kimsenin bakmadığı bir sonraki kişilerin yemeklerine baktığı bir yemek olsun, sizin yanınızda birlikte yemek yemenin deneyimi büyük ölçüde kendisini iyileştireceğini bilir. tüm güzel yemekleri sadece seninle paylaşmak istiyor. Her gün lezzetli yemeklerinin resimlerini içeren metinler alıyorsunuz. Metinde "bu yemeği gerçekten seveceksin" yazıyor. "Bir dahaki sefere seni yanıma alacağım."
sunoo seni mağazada gördüğü saçma sapan çift eşyalarda aklına getiriyor. "Bunları almalıyız." "ben onunum / o benim" gömleklerini işaret ederken ciddi bir yüzle diyor. O kahkahalara boğulurken onu hafifçe itersin. ne zaman uyumlu sevimli telefon kılıfları ve anahtarlıklar görse seni düşünüyor ve her seferinde onları alıyor. bundan hiç şikayet etmediniz (aslında oldukça sevimli olduğunu düşünüyorsunuz), ancak satın alımlarını haklı çıkarmak için çok uğraşmasına bakılırsa birisi şikayet ettiğinizi düşünür. "Bir alana bir bedavaydı, yemin ederim!" "Sunoo ben bir şey demedim bile"
jungwon yaptığı her şeyde seni görmenin bir yolunu buluyor. Jungwon, tartıştıkları konuyla bağlantılı rastgele bir bölüm hatırladığında üyeler gülüyor. yaptığı her şeyde seni düşünmeden edemiyor. anıları seninle ağzına kadar dolu ve daha da doldurmaya kararlı.
niki, küçük fotoğraflarını çekerken kimsenin bunu fark ettiğini düşünmüyor. Üyeleri, en küçüklerinin pek ihtiyatlı olmayan bir şekilde gökyüzündeki kalp şeklindeki bulutun veya ilk baş harfinizi heceleyen ramen eriştesinin birkaç bulanık resmini çekmesini izlerken sadece sevgiyle kıkırdarlar. size her zaman özel bir albümde sakladığınız resimleri gönderir. O başından savarken düşünceliliği için ona teşekkür ediyorsun. ("en azından bu kadarını yapmalıyım. Sonuçta biz çıkıyoruz" "niki sen çok büyüdün!" "kapa çeneni")
