•6• Serin kaybetme korkusu

47 5 25
                                    

Bölüm şarkısı
Jigsaw Falling Into Place - Radiohead

***

Saat gece 01:27 ve su içmeye kalmıştım ki telefonumun çaldığını duydum ve odama döndüm.
Arayan Ali'ydi. Bu saatte mi?... Hızlıca cevapladım.

"Mesajlara bak." ve yüzüme kapattı. Ah, son zamanlarda fazlasıyla sinir bozucu. Pekala...

'Leylim.' -23.49
'Konuşalım mı?' -23.54
'Çok aptakım özyr dşlerim.' -23.59
'Kapfsyım aşapı iner misin?' -00.57
'Uyudun mı?' -01.10
'hafı ama' -01.11

3 cevapsız çağrı -01.15

'Yyanır mısun?' -01.16
'riva rdiyorum' -01.20

Hemen geri aradım.

"Aşağı in" Ardından bir hıçkırık. Ah hadi ama Ali. Gerçekten içtin mi?
Üstüme bir hırka alıp sessizce aşağı indim.

"Hoşgeldin saatlerdir ağaç oldum." Konuşurken ağzı kayıyordu ama ağlamıştı.

"Ağladın mı sen? Ali içmenden hoşlanmadığımı biliyorsun. Hem ne oldu ki içecek kadar? Sen değil miydin benden uzaklaşmayı isteyen? Ne oldu şimdi? Neden bir anda-"

"Bir sus da kendimi açıklayayım Leylim."

Derin bir nefes aldım ve kolundan tutup evin karşısındaki parka doğru çekiştirdim. Bir banka oturduk. "Açıkla."

"Nasılsın Leylim?"

"Buraya bu saatte bunun için mi geldin? Nasıl olduğumu sormak için?"

"Hayır sadece, merak ediyorum." Bir elini uzatıp yüzüme düşen saçımı kulağımın arkasına ittirdi.

"Özür dilerim sana kaba davrandım. Çok kırdım mı kalbini? Kafam çok dolu beni anlıyorsun değil mi?" Gözünden bir damla yaş düştü. Hemen sildim ve ellerini tuttum.

"Ali sen iyi olduğun sürece beni kırıp kırmaman önemli değil tamam mı? Maalesef seni anlayamıyorum. Seni anlamama izin vermiyorsun ki. Neden ağlıyorsun mesela ne oldu bu kadar dağılmana sebep olacak?"

Kafasını ard arda sallayıp reddetti söylediklerimi. Sonra başını yukarı kaldırıp gökyüzünü izledi bir süre.

"Gencay. Gencay'ı ne kadar seviyorsun Leylim?"

"Nereden çıktı bir anda?" Kafasını yavaşça bana çevirdi ve gözlerime baktı. Derin derin...

"Sorgulamasan olur mu? Sadece cevap versen." Yavaşça başımı salladım.

"Ne zamandır seviyorsun onu?"

"İki yıl."

"Elif ile çıkmaya başladığından beri yani. Anladım. Elif'in haberi var mıydı?"

"Hayır, olsaydı Elif beni kıracak bir şey yapmazdı."

"Hem Gencay hem baban üst üste geldi ve Elif'ten uzaklaştın değil mi?" Tekrar kafamı salladım.

"Vazgeçmeyi denedin mi? Başkasını sevmeyi?"

"Hayır. Buna ihtiyaç duymadım. Uzaktan da olsa yetti bana o." Bu sefer o salladı kafasını yavaş yavaş. Tekrar kaldırdı başını derin bir nefes aldı.

"Ali neden ağladığını söyleyecek misin?"

"Senin için. Benim gözümde çok değerlisin biliyorsun değil mi?"

"Hala ne olduğunu kavrayamadım ama konuşmanın gittiği yerden hoşlanmıyorum." Güldü hafifçe buruk bir gülüştü. O anda yağmur yağmaya başladı ve o biraz daha güldü. Gülüşü kahkahaya dönüştü ve en sonunda hıçkırarak ağlamaya başladı.

"Sadece, sadece birini seviyorum Leylim. Ve senin iki yıldır ne kadar zorlandığını anlamaya başladım." Hafifçe burnunu çekti "Bu iki yıl boyunca sana destek olmamış olmak canımı sıkıyor. Ağır geldi her şey. Benim sevgim, senin sevgin, Elif ve Gencay'ın sevgisi. Bunların senin üzerindeki ağırlığı. Seni anlayamamış olmam. Hepsi üzerime geldi ve taşıyamadım. Sana kustum öfkemi. Özür dilerim. Aslında seninle hiç ilgisi yoktu. Hepsi kendime olan öfkem yalnızca. Sadece, bunca zaman seni anlayamadığım için beni affeder misin? Çünkü ben kendimi affedemiyorum." Öyle baktı ki ben de ağlamaya başladım ve hemen sıkıca sarıldım ona.

Gömdü başını boynuma ve hıçkıra hıçkıra ağladık bir süre. Kendimi anca toparlayabildiğimde açtım ağzımı. "Saçmalama. Seni çok seviyorum Ali. Benim için gerçekten çok önemlisin. Seni affetmem gerekmiyor çünkü sana hiçbir zaman darılmadım. Sadece böyle dönemlerde gel ve konuş olur mu? İki gündür öyle korktum ki seni kaybedeceğim diye."

Hafifçe güldü ve başını geri çekti. "Saçmalama deli kız ben sensiz yaşayabilir miyim sanki? Söz bir dahakine aptallık yapmayıp yanına geleceğim." Sonra tekrar sıkıca sarıldı ve saçlarımı öptü. O an öyle huzurlu hissettim ki gülümsemeden alıkoyamadım kendimi. Sonra çekildi.

"Sanırım yağmur ayılttı Leylim Hatun gel seni eve bırakayım." Gülümsedim hafifçe koluna vurdum ve ayağa kalktım. Ve o anda bir şey hatırladım...

"Siktir. Siktir, siktir, siktir...."

Hemen yüzü endişeyle gerildi ve yüzümü avuçlarınım içine aldı. "Ne oldu? İyi misin? Ne oldu?"

"İyiyim iyiyim, ama anahtar almayı unuttum yanıma. Aptal kafam. Annem nöbette yarın öğlen gelecek. Tüm pencereler kilitli nasıl gireceğim eve?.

"Upsie bu kötü oldu." dedi ve düşünmeye başladı. "Bizim eve gidelim yapacak bir şey yok sokakta kalamazsın."

"Haklısın ama çantam formalarım... Hepsi evde."

"Benim sweatimi giyersin idareye de açıklarız çantanın olmamasını. Gel daha fazla ıslanmayalım."

Başımı salladım, elimi tuttu ve beraber saat gece iki buçuğa gelirken koşarak neşeli kahkahalar eşliğinde Ali'nin evinin yolunu tuttuk.

Sadece eski halimize döndüğümüz için mutluyum.

Ah ve kesinlikle o kızı bulacağım...

***

Ali'nin ağlamaya başladı aynı zamanda yağmur yağmaya başladığı anda burada bir şimşek çaktı ve yağmur başladı. O sahneyi yazmayı bitirdim ve hasta olduğum için başımda gardiyanlık yapan abimin yanına koşup dışarı çıkmak istediğimi söyledim. Kesinlikle çıkamayacağımı onu ikna etmem gerektiğini söyledi ve bir şekilde şort yerine uzun bir eşofman giymek karşılığında izni kopardım. Çıkıp yürüdüm bir süre, markete gittim, canımın çektiği şeyleri aldım ve doya doya ıslandım. Kulağımda da bu şarkı vardı bu yüzden bu şarkıyı bu bölüme bırakıyorum.
Jigsaw falling into place - Radiohead

iyi kalın.

Adını sen koy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin