Yorumlarınız çok değerli.
Eli telefona giderken gözleri tuşlarda geziniyordu. Aramak onun için zordu.
Telefonu açan kadına kendini tanıtırken nasıl söyleyeceğini bilemiyordu.
"Son nefesinde yanındaydım, size bir şey söylememi istedi.Bu yüzden arıyorum." Telefonun öbür ucundaki kadın ağlarken aklı ekip lideri Bay Cho'nun sözlerine gitmişti. Doktorlar taş kaldırıldığında vücudunun aritmiye gireceğini bildiğinden öbür personeli seçmişlerdi. Son sözlerini Jimin'e söylemişti yaşlı adam.
Flashback
"Çalışmak zorunda değilim, burada yatıp gökyüzüne bakabiliyorum.Çok güzel, kendimi çok şanslı hissediyorum. Çocuklarımı üniversiteye götürecek parayı kazandım. İstedikleri gibi yaşıyorlar." Yaşlı adam gülümseyerek Jimin'e döndü.
"Karım..." Adamın gözünden bir damla yaş akarken onu izleyem yeşil gözlerden de birkaç damla akıyordu. Hızlıca sildi.
"Karım, birbirimizin yüzüne değil fotoğraflarına bakıyoruz. Ok- Nam'ım, artık sadece fotoğraflara bakabilir." Yaşlı adam gülüyordu fakat Jimin içindeki acının farkındaydı, derin bir nefes vererek gözyaşlarını tuttu.
Flashback end
"Şirketten alacağı emekli maaşın yanı sıra yeğeni başka bir tane daha ayarlayacakmış. Bir de uzun süre yalnız kalmamanızı söyledi." Biraz duraksarken titreyen dudaklarını birbirine bastırdı.
Telefonun öbür ucundaki kadın hüngür hüngür ağlıyordu, eşini kaybetmişti. Hayatındaki en önemli adamı.
"Sizi hayatında olduğunuz her anı seviyormuş Bayan Cho. Çocuklarınızın ve kendinizin çok üzülmemenizi istedi." Yeşil gözlerini kapatarak akan bir damla ile devam etti.
"Özür diliyormuş sizden, eğer son dakikalarınız olduğunu bilse sizi hiç bırakmazmış. Göğsünde sizin fotoğrafınızla son nefesini verdi."
Birkaç saniye ağlama seslerinden sonra telefon kapanmıştı. Gözyaşlarını silerken eli boynundaki künyeye gitti ve başını masaya yasladı.
Ekip lideri Cho'nun oğlu Min Jundu. Ona da haberi vermesi gerekiyordu. Yarına sakladı onu. Kadının çığlıkları kulağına doluyordu, çok büyük bir acıyla ağlıyordu.
25 sene geçirmişlerdi birlikte. O an aklıma gelmişçesine kafasını kaldırdı ve hızla arabasına gitti.
Yaklaşık yarım saat sonra durduğu apartmanda 8. kata çıkarken zile üst üste bir çok kez basmış ve kapı açılmıştı. Kapıyı açan Jungkook'un üstünde siyah bir tişört ve eşofman vardı. Hızla ellerini yanaklarına koyarken dudaklarını birleştirdi. Kendisinden uzun boydaki adamın boyuna erişmek için parmak uçlarına çıkmıştı ve baş parmağı bulunduğu yeri okşuyordu.
Beline dolanan kol birkaç saniye belini okşarken dudaklarını ayırdı. Yeşil gözler ondan gözlerini ayırmazken Jungkook biraz çekilip içerideki insanları göstermişti.
İçerde Jimin'in nefret ettiği Jungkook'un arkadaş grubu vardı. Bir tek Taehyung'u seviyordu aralarından o da zaten en yakın arkadaşıydı.
Adının Madeline olduğunu bildiği kadın elindeki mısır kasesiyle geldi. Madeline Jungkook'un eski sevgilisiydi fakat arkadaşlıklarından ve Jimin Jungkook'a güvendiğinden hiç sorun olmamıştı.
Sarı uzun saçlara sahip kadın eliyle göstererek konuştu.
"Bu hala devam mı ediyor?" ilişkilerinden bahsediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're losing me
Adventure7 kişilik oluşturulan saldırı timi her geçen gün daha da artan risk ile hayatlarını pahasına görevlerini yaparken 6 senedir beraber büyümüş bir bağa sahipti. Tim kurulduğu sene ayrılan Binbaşı Jeon ve Yüzbaşı Park'ım ise bağları biraz daha farklıydı.