12.

608 74 23
                                    

"İlerle, ilerle." Jungkook'un sesiyle dağın tepesine doğru ilerlerken sağ taraftan ateş ediliyordu.

"Sayıları fazla değil çapraz ateş açmalıyız." Namjoon'un söylediği ile Jungkook birkaç saniye düşündü.

"Tamam, ateş açın. Alabildiğimiz kadar teroristi almalıyız." Emriyle herkes yerlerini almıştı.

//

Gözlerini kapatarak kolundaki serumunun bitmesini bekliyordu. Uzun süredir orada çalışan hemşirelerden biri gülümseyerek geldi.

"Tansiyon sorunu başa bela oluyor sanırım Bay Park. İlaçlarınızı alıyor musunuz?" Sarı saçları yastığa dağılırken buraya nasıl geldiğini hatırladı.

Gözleri kararmaya başlamıştı bu yüzden duvara tutunarak gelmişti.

"Çoğu zaman."

"Bay Park eğer bu sizin aktif görevde olmanızı tehlikeye atıyorsa bunu komutanıza bildirmek gerek." Jungkooktan bahsediyordu.

"Görev ile alakalı bir şey değil, normal hayatımda oluyor. Nadiren." Kısa dalgalı siyah saçlara sahip olan kadın kafasını sallamıştı.

"Yine de komutanınıza bildirmem gerek. Burada göreve gitmeden önce burnunuz aksa bile Binbaşı'na bildiriyoruz." Gözlerini sinirle kapamıştı.

"Bayan Hartman. Sizi her görmeye geldiğimde görev ile alakasız bir saatte olduğunu biliyorsunuz. Binbaşı'na haber vermeniz oldukça lüzümsüz." Carolina Hartman gülümsemişti.Uzun zamandır buradaydı, Jimin'i biliyordu.

"Jimin, tansiyon ile sorun yaşayan bir askerini rapor etmemeyi bırak, seni etmememi Jungkook'un nasıl karşılayacağını tahmin edebiliyor musun? Kötü hiçbir şey söylemeyeceğim, sadece haber verip görevde olmanın bir sorum teşkil etmeyeceğini söylemem gerek." Gözlerini kapatarak kafa salladı sadece. Tekrardan kavga edeceklerdi. Yeni yeni düzgün bir duruma, kavgasız bir gün geçirdikleri birkaç gün geçmişken ne olacağını düşünüyordu.

//

Gece saat 11 sularındayken tim geniş bir barda masadaydılar. Jungkook birkaç gündür süregelen yorgunluğundan dolayı elini masaya dayamış, alnını da eline yaslamış gözlerini kapıyordu.

"İçecekler nerede kaldı?" Jin'in sabırsızlığıyla Taehyung cevap verdi.

"Jimin bardaki yakışıklı çıtırla konuşmaktan getiremedi." Namjoon Taehyung'a ters bir bakış atarken diğerlerinin de gözleri oraya gitmişti.

Jungkookunsa gözler hala kapalıydı.

"Katılmıyorum, 2 dakika sonra büyük bir kavgayla mekandan ayrılıcaz." Yoongi Jimin'in boynunda Jungkook'un alyansıyla asla öyle bir hareket yapmayacağının farkındaydı.

"Boş konuşmayı bırakın da biri içecekleri alsın." Jungkook onları sustururken Taehyung tekrardan son derece şeytanlıkla Jungkook'a döndü.

"Sen alsana." Herkes birazdan dayak yiyecek olanın Taehyung olduğunu düşünmüştü.

"Oraya gidersem iyi olmaz." Jungkook'un zaten yorgun ve tahammülsüz olduklarının farkındaydılar, Namjoon elini omzuna attı.

"İstersen seni askeriyeye bırakayım kardeşim?"" Siyah saçlı olan reddetmişken bar kısmında durum farklıydı.

"Senin her gün aynı restorana gidip aynı yemeği söylediğine eminim. Hiç risk almıyorsundur." Jimin kendisini kışkırtarak onunla konuşmaya çalışan adama döndü.

"Çok yanlış bir gözlem yeteneğin var." Bal sarısı saçlara ve kahverengi gözlere sahip adam gülerek bara yaslanmıştı.

"İnsan sarrafıyım, ayrıca gözlerinde kayboldum. Muhteşem bir parça." Jimin gözlerini devirerek cevap vermezken tepsiye söylenen tüm içeceklerin hazırlanmasını bekliyordu.

You're losing meHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin