11. Bölüm

1.3K 71 11
                                    

Çok sevgili okurlarım. Bu bölümde ve bundan sonraki bölümlerde olaylara biraz daha iniş yapacağız. Mine'nin duygularını daha iyi anlatmaya çalışacağım. Umarım beğenirsiniz.

İyi okumalar!

Uzun zaman sonra duygularımdan.tamamen emindim. Ona olan hislerim hoşlantıdan, sevgiden öteydi. Ona aşıktım. Umursamazlığına aşıktım, gülüşüne aşıktım, duruşuna, yürüyüşüne... Aşıktım... Her şeyine.

İki yıl geçmişti. Kendimden emin olmak için tabii ki uzun bir zamandı iki yıl. Altıncı sınıfta ona, onu sevdiğimi söylediğimden beri Yağız'ın davranışlarında hiçbir şey değişmemişti. Ne yedinci sınıfta, ne de şimdi. Benimle hala konuşmuyor, ben yokmuşum gibi davranıyordu. Bazen bunun yüzünden ağladığımı hatırlıyorum. Aslında, belki de bu zamana kadar ondan vazgeçmiş olmam gerekirdi. Sonuçta kim bu kadar umursamazlığa katlanabilirdi değil mi? Ama hayır. Hiçbir zaman kolay vazgeçmemiştim. Şimdi de vazgeçmeyecektim. Sevgilisi olduğunu bilsem de... Yonca'nın bana bunu söylediği günü hatırladım.

"Mine, gelsene bir." Yonca'yı takip ettim. Yonca, Sevil ve Rana'nın yakın arkadaşlarındandı. Üstelik Yağız'la da yakınlardı. O yüzden Yonca ne zaman beni çağırsa Yağız'la ilgili bir şey olduğunu anlardım. Onu sevdiğimi artık neredeyse çoğu kişi biliyordu. Yağız ve benim ortak arkadaşlarımızda dahil. Böylelikle Su'da herkesle birlikte öğrenmişti. İlk zamanlar bana birazcık trip atmıştı Su. Ama sonra ona durumu iyice açıklamış ve beni anlamasını sağlamıştım. Yonca beni sınıfımızda pencerelerin o tarafa çekti.

"Ne oldu?" dedim merakla. Acaba bu kez ne olmuştu sevdiceğimle ilgili.

"Az önce Yağız'la konuştum da..."

"Ee?"

"Şey..." Bu kızın lafı dolandırmasından nefret ediyordum.

"Yağız'ın sevgilisi varmış." İki saniye. Sadece iki saniye önce Yonca'nın lafı dolandırmasından nefret ettiğimi söylüyordum. Fakat şu an... Keşke birazda daha dolandırsaydı lafı. Hiç söylemeseydi keşke, diye geçirdim. Hissettiklerimi tarif etmesi zordu. Ne diyeceğimi bilememiştim. Histerik bir kahkaha dudaklarımdan kaçarken gözlerimin dolduğunu hissettim.

"Ne zamandır?" diyebilmiştim sadece. İki yılımdı sonuçta o benim değil mi? O kızla ne zamandır çıkıyorlardı? İki hafta?

"Tam olarak bilmiyorum bende. Yağız'da şimdi söyledi zaten. Eve gidince Facebook'tan bakacağım." Dediklerini duymuyordum Yonca'nın. Odaklanmakta güçlük çekiyordum söylediklerine. Gözlerim yanıyordu.

"Ağlıyor musun kız?" dedi Yonca gülerek. Neden güldü anlayamamıştım. Acınacak bir haldeydim.

"Kızım ne buluyorsun şu çocukta ya?" Bu güne kadar, herkes bana; 'Ne buluyorsun şu çocukta?', 'Yakışıklı bile değil.', 'Cidden mi Mine?' gibi saçma sapan şeyler söylüyorlardı. Ah tabii! Nede olsa birini sevmemiz için onun yakışıklı olması lazım. Yoksa sevemeyiz... Yağız'ı yakışıklılar kategorisine koyamazdınız. O yakışıklı denilebilecek kadar yakışıklı değildi, tipsiz denilebilecek kadar da tipsiz değildi. Hoş, bunlar benim için önemli değildi tabii. Ben onun bana karşı olan soğuk tavırlarına bile aşıkken bunların gözümde hiç önemi yoktu. Hiç...

Yonca'nın bana Yağız'ın sevgilisinin olduğunu söylediği zaman gözümün önüne geldiğinde yine gözlerimin dolmasını istemediğim içim hemen düşüncelerimi bir kenara ittim. Düşünmek gözlerimin dolmasına ve kalbimin daha çok acımasına yol açıyordu. Bu yüzden düşünmemek en iyisiydi. En azından şimdilik...

Ortaokul Aşkım Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin