Bölüm 16

559 62 48
                                    

İyi okumalaaarr 😽

˚ ༘♡ ⋆。˚

Cep boy / Chris özel sohbet

Cep boy
Chris çıktın mı?

Chris
Evet dersim şimdi bitti bir şey mi oldu?

Cep boy
Yanına geleceğim

Chris
A
Neden

Cep boy
A
Seni görmek istedim

Chris
Ne

Cep boy
Chris yorma beni yavrum
Sizin okulun arkasındaki parkta bekle beni

Chris
İyi peki
görüşürüz

C

ep boy
Görüşürüz

˚ ༘♡ ⋆。˚


Koyu kahve banklardan birine oturup mevsim geçişi yüzünden ağır ağır dökülen kiraz çiçeklerine bakıp huzurla gülümsedim. Ardından başımı yeniden bilgisayarıma eğip yazdığım rapora geri döndüm. Bu raporu iki gün sonra teslim etmem gerekiyordu o yüzden boş kaldığım her an bununla uğraşıyordum.

Changbini beklerken altı yüz kelime kadar daha yazmıştım ki duyduğum çocuk ağlaması ile başımı kaldırıp ileri baktım. Kahve saçlı aşağı yukarı dört beş yaşlarında olan bir çocuk vardı, babasının elini bırakmadan sadece ağlıyordu. "Taehyun, biraz daha ağlarsan sana iğne yaptırırım." Ne kadar aptalca bir yaklaşım. Bilgisayarı kapatıp kenara koyduktan sonra ayaklandım.

"Çok yanlış şeyler söylüyorsunuz." Adam çocukla ilgilenmeyi bırakıp bana döndükten sonra yavaşça süzdü. "Anlamadım?"

"Çocukları iğne ya da benzer şeylerle korkutmak onlarda kalıcı fobilere sebep olur. Böyle şeyler demek yerine çözüm üretmeyi denerseniz daha iyi olur." dedim yumuşak bir sesle ve yere çöküp çocuğun diğer elini tuttum. "Senin gibi yakışıklı ve güçlü bir çocuk neden böyle ağlıyor bakalım?"

"Oyuncak iştiyoyum ama babam almadı!" Tekrardan dudaklarını titreterek ağlamaya devam edecekken şaşırmış gibi konuştum. "Aaa o istediğin çocuğu senden daha küçük bir çocuk aldı ama sana da çok teşekkür etti, o benim kahramanım dedi harika bir abiymişsin sen."

"Gerçekten mi!" Şaşkınlıkla bağırınca gülümseyerek başımı salladım. Erkek çocukları ve kahraman olma tutkuları... "Ama sen böyle ağlamaya devam edersen oyuncağı alan çocuk da çok üzülür onu üzmek istemezsin değil mi?" Hızla başını sağa sola salladı.

"Yok yok iştemem! Tamam o zaman onun olsun oyuncak ben parkta oynamak istiyorum!" Bir anda ikimizin de elini bırakıp koşarak kaydırakların olduğu alana gitti ben de yavaşça ayağa kalktım. Adam yüzündeki büyük gülümseme ile bana döndü. Hızlıca elini uzattı. "Çok teşekkür ederim gerçekten oyuncağın aynısı evde var ama bu farklı renkli diye istiyordu anlatamadım da bir türlü."

"Ah, hayır önemli değil benim alanım çocuklar." dedim uzattığı elini kabalık olmaması için tutarken.

"Öyle mi? Alanınızdan çok Tanrı bana yardım etmesi için bir melek göndermiş gibiydi. Beyaz kıyafetleriniz falan." Hah! Aynen o çocuğa göndermiş olması daha mantıklı. Hafifçe gülümsedim ve elimi geri çektim. "Teşekkürler, çocuğunuzla ilgilenin düşer falan iyi günler." dedim ve arkamı dönüp geri banka yürümek için bir adım atmıştım ki kolumu tuttu. Bak bu çektiğim ikinci sabır üçüncü de seni o parka uçururum beyefendi.

"Ben Choi Woobin siz peki?"

"Christopher Bang."

"Bu güzel beyefendi ile tanışmak benim için onurdu. Peki numaranızı alabilir miyim?" Midem bulandı kanka bırak kolumu. "Aslında-"

Belime sarılan güçlü bir kol ile geri çekildim ve onunla aynı zamanda kolumdaki el de geri çekildi. Atik bir hareketle beni döndürüp göğüslerimizi birbirine yaslarken, çattığı kaşlarının altından yolladığı öfkeli bakışlarını adama yöneltti. "Alamazsın." Kesin ve net bir şekilde söyleyip kesip attıktan sonra bana döndü. Tam o anda da yüzündeki tüm öfke hızla eriyip yok oldu ve yerini samimi bir gülümsemeye bıraktı. "Selam yavrum."

Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı ama hemen düzeltip gülümsedim. "Selam." Bir şey söyleyecekken arkadaki adamın sesini yeniden duyduk. Koçum kahvaltı da yürek mi yedin sen?

"Christoph-"

Ellerini tam bel hizamda biten beyaz tişörtün biraz daha altına soktuktan sonra daha sıkı tuttu ve biraz daha kendine çekti. Ellerim omzunda yerini alırken hülyalı bir gülümseme ile ona baktım. Çenemi tutup dudağımın tam ortasına sert bir öpücük bıraktı. "Hadi gidelim." Başımı salladım yavaşça. Açıkçası biraz aklım uçmuş gibiydi. Hatta kafam kaydı sanırım.

Sağ tarafa doğru geçti ve yürümeye başladık ama o an bile belimi bırakmıyordu ve bu benim oldukça hoşuma gidiyordu. "Nereye gidiyoruz?" Az önce oturduğum bankın orada durduk. "Eşyalarını topla gidelim."

"Tamam ama nereye?"

Parmağının ucu ile burnuma vurup sırıttı. "Sürpriz."

˚ ༘♡ ⋆。˚

Ay biliyorum kısa oldu ama diğer bölüm daha uzun olacak merak etmeyinn bu biraz part bir gibi oldu

Öpüyorum hepinizi mwaaahh

Bölüm biter Beyz kaçar 🏃🏻‍♀️🤸🏻‍♀️

Set fire to the rain ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin