Kaldığımız apartmanda her odada iki kişi olarak yatıyorduk. Bang Chan Bize 3 oda ayırtmış ve konaklamamızı sağlamıştı, o arkadaş grubumuzun babası ve zenginiydi.
Odamda uykulu uykulu yatağıma doğru ilerlerken gözüm Changbin'e katmıştı. Onun ve benim yatağımın arasında biraz mesafe bulunuyordu ve uyumaya hazırlanıyordu.Odamız küçüktü, bir penceremiz vardı ve üstünde kar gibi beyaz perdeler asılıydı. Yerler gri renkli bir döşeme ile kaplanmıştı, bu yüzden çorap ya da terlik giyme gereği duyuyorduk. Duvarlar tamamen beyaz olsa da yatak başlarının dayandığı duvarda siyah desenler bulunuyordu. İkimizin yatağının yanında da komidin vardı fakat çok miniklerdi. Benim komidinime ise sadece küçük bir gece lambası sığmıştı, bu gece lambasının üzerinde mavi bulut desenleri vardı ve açık mavi bir ışık yayıyordu. Giyinme dolabımız olmasa da duvara yerleştirilmiş demirler ve askılar karşılıyordu bizi.
Yatağıma yatarak mavi renkli yorganımı üzerime çektim ve sırt üstü bir sekilde uyumayı denedim, denesem de pek başarılı olamadım. Sıkıntıdan Changbin'in uyumadığını düşünerek ona hitap ettim.
"Sence Jeongin nerededir?"
"Bilmiyorum. Bugün hiç görmedim."
"Korkmayı sever bilirsin, neden bizimle gelmedi ki?"
"Bir fikrim yok. Sadece gece yapacağı bir iş olduğunu ve eve gelemeyeceğini söyledi."
Bir süre düşündükten sonra gözlerim açılmış ve hayretle yatağımdan fırlamıştım. Gürültüye karşı Changbin bana dönmüş ve neden aniden yatakta oturduğumu düşünüyor gibiydi.
"Lan..Yoksa bu çocuk bizden gizli gece gece tek başına oraya gitmeye kalkmasın!"
Endişe ederek telefonumu elime aldım ve ona mesaj atmak için hazırlandım. Acele bir şekilde sohbetlere girip ona yazmaya başladım.Sincap Çocuk
Jeongin, neredesin?
Çabuk bize haber ver ve orada olduğuna dair mesaj yolla.
Endişelendirme insanı!Mesajımı yarıda bölen Changbin'in sesiydi, onu duymamla yazmayı bıraktım ve o tarafa döndüm.
"Boşver Jisung. Birşeyi yoktur, geçenlerde aynı şeyi yapmıştı. Sabah onu odasında buluruz, şimdi yat biraz."
Zorla dediği şeyleri kabullenerek telefonu bıraktım ve yeniden yorganımı üzerime çekerek kendimi uykuya verdim.Gözlerimi kapattığımda ve biraz beklediğimde bir sokakta duruyordum. Sokakta aniden yanımda insanlar belirmişti, hepsi de acı içinde bağırıyor ve ağlıyordu. Önüme baktığımda beni bir sıcağın kavurduğunu ve yaktığını hissettim, gördüğüm şey ise yanan büyük bir evdi. Ne kadar su ile söndürmeye çalışsalar daha çok alevleniyor ve daha çok ısınıyordu. Dumanlar heryeri sarmış bir haldeyken omuzumu tutan bir el hissettim. Arkamı dönmemle bir genç bana bakıyordu fakat bedeni yarı saydam haldeydi.
O tarafa döndüğümde karşılaştığım gencin saçları kumral, gözleri kahverengiydi. Saçları aynı Changbin'in saç şekline benziyordu, bana çok mutlu bir şekilde gülüyordu.
Ona anlamsız bir bakış atarken elini omzumdan çekmemiş ve sesli bir şekilde konuşmaya başlamıştı. Asıl garip olan şey ise etraftaki insanların onu ne görmesi, ne de duymasıydı. Sanki ruh gibi bir şeydi."Lütfen evime geri dön. Tanışmak istiyorum."
"Ne?"
Kendi sesimi duymuyor, sadece onun dedikleri yansıyordu kulağıma.
"Lütfen evime geri dön. Seninle tanışmak istiyorum."
Sürekli aynı şeyi tekrarlıyordu, fakat elini şıklatması ve omuzlarımdan tutmasıyla aniden kendimi karanlıkta bulmuştum. Onu göremiyordum fakat sesleri duyabiliyordum, sanıyorum ki kendi odamdaydım fakat gözlerimi açamıyordum..Genç odayı büyük bir dikkatle inceliyorken komidinin üzerinde bulut motifi görmüş ve yanına giderek parlayan gözlerle onu incelemişti.
"Ne kadar güzel."
Birkaç dakikadır onu izleyen genç kalkmış ve yatağın başında dikilmeye başlamıştı.
"Yorganı da mavi."
"Acaba onu biraz korkutsam mı? Şimdi rüya diye geçiştirip gelmezse ayvayı yerim."
Daha sonra yatağın kenarına eğilmiş ve dik dik yatakta uyumakta olan gence bakmaya başlamıştı, bu gencin alnından terler akıyor ve titriyordu.
"Çok ürkmüş, ama odası güzelmiş. Şimdi uyanırsa gitmek zorunda kalacağım."Duyduğum sesler yoğunlaşınca kolumda birisinin eli olduğunu hissetmiş ve kaşlarımı çatmıştım. Bu el buz gibiydi fakat hareket ediyordu, üstelik nabızı da atmıyor gibiydi..
Korkarak ve bağırarak ani bir hareketle yatağımdan kalkmış, etrafı incelemiştim. Changbin ise sesime uyanmış, panik içinde yanıma koşarak ne olduğunu soruyordu.
"O neydi ya?.."
"Ne oldu?"
"O eve gitmeliyiz. Tekrar gidelim."
"Neden? Korktuğunu ve bir daha adımını atmayacağını söyledin."
"Bilmiyorum, bir rüya gördüm. Ruh gibi bir çocuk evime geri dön diyip durdu, garip bir şekilde tanıdık geldi."
"Saçmalama Jisung, sadece bir rüya. Korktuğun için çok etkilenmişsindir."
"Hayır. Sabah herkesi topla, oraya bir daha gidelim."
Changbin dediğimi sonunda onaylamış ve geri yatağına dönmüştü. Ben ise tekrar başımı yastığa koyup komidinime doğru döndüğüm zaman aslında orada olmaması gereken birşey farkettim. Gördüğüm şeylerin bir rüya olduğuna inanmış olsam da komidinimde içimizden hiçbirine ait olmayan bulut şeklinde bir toka ile karşılaşmam üzerine ürkmüştüm. Onu elime aldım ve inceledim, hayır. Kesinlikle kimse yanında böyle bir toka taşımıyordu ve arkadaşlarımızdan kimse de odamıza girmemişti..O zaman hissettiğim buz kadar soğuk el ve bu mavi bulutlu toka...Buraya birileri kesinlikle gelmişti.
-Han Jisung uyumadan 10 dakika öncesi-
"Halmeoni, bırak da gideyim."
"Gidemezsin!"
"Ne güzel yüzümü de görmüş olur, hem sabah buraya gelecektir."
"Tehlikeli bir yol bu. Kaç kişi bu yol yüzünden delirdi biliyor musun? Gidip istersen Lord'a sorabilirsin."
"Hayır, korkuyorum ben ondan. Ruhlara çok kötü davranıyor, ölmüşüz yahu! Çok mu kötü..O da ruh."
"O zaman otur oturduğun yerde"
"Gideceğim, onun rüyasına gireceğim. Çok mu birşey istiyorum? Hem o çocuk çok zeki birisine benziyor, belki yaşadığı yeri de görme şansım olur."
"Peki. Git, fakat uyandığı zaman yanından mutlaka ayrıl. Seni görürse neler olacağını biliyorsun."
"Aman be Halmeoni! Biliyorum biliyorum. En fazla aklını kaybeder ve intihar eder. Değil mi? Bir önceki komşumuz da benim yüzümden böyle yapmıştı sanırım."
"Onun yüzünden ceza aldın ve birdaha bu kadar büyük cezalar almanı istemiyorum. Dikkatli ol yavrum."
"Ne kadar istesem de bu evden ayrılamam zaten.."✎
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• ruLino • {Minsung}
Fanfiction"Hediyeden kastın ne?.." "Ne bileyim, kuru kafa olur. Kemik parçaları olur, o tür şeyler işte!." ~ "Selam! Ben Lee Min-ho, yani Lino. Tanıştığıma memnun oldum, yabancı!.." "Bu şey de, ne oluyor?..." Yüzyıllar boyu ayakta duran lanetli bir evi canla...