☁ 20 - Ava Giderken Avlanmak

76 14 4
                                    


Koltukta sessizce otururken gözlerimde adeta bir boşluk yatıyordu. Aniden arkadaşlarımın beni arayıp eve çağırmalarını ve ciddi mesajlar yazmalarını anlayamamıştım, açıkçası ilgi göstermesem de onlara göre konuşacakları konu çok önemliydi. Hayatımda keyfim falan kalmamıştı, aslında aradan sadece günler geçmişti ama bu bana yıllar gibi gelmişti. Çoktan Minho'yu beklemekten yorulmuştum bile! Fakat ondan ne bir ses, ne bir görüntü, artık ne de bir rüya alabiliyordum. Bu sefer ciddi anlamda ilişkimiz kesilmişti ve bu kalp kırıcıydı.

Aniden içeri Hyunjin hızlı bir hareketle dalmış ve nefes nefese karşımıza gelmişti.
"Dinleyin, sende Jisung!"
Özellikle beni işaret etmişti, büyük ihtimalle bu zamanda yaptıkları fikirlerden ve işlerden çok uzak kalmıştım.
Kahverengi kadife ceketinin iç cebinden orta boy bir kağıt çıkardı. Daha sonra masadaki herşeyi tek hamleyle koluyla atarak kağıdı masaya serdi ve bize gösterdi.
Bunu gördüğümde pek tepki vermemiştim fakat belgede Minho'nun amcasının isminin yazdığını görünce gözlerim fal taşı gibi açılmış, anında o kağıt benim ilgi odağım olmuştu.
Kağıt bir anlaşma ile ilgiliydi.

'Anlaşmalı Sözleşme'

Kaboom Fireworks şirketimiz aldığı büyük zararı yeterince düzende tutamadığı ve iflası tecrübe etmek üzere olacağı için kardeş şirket istiyoruz. Anlaşma yapıldığı anda 'GameEight' oyun şirketi Kaboom Fireworks ile kardeş şirket sayılacak, gerekli yardımlarda bulunacaktır.

İmza İmza

Tam olarak bunun gibi birşeydi ve imzaların altında iki isim, iki değişik şekil vardı. Artık herşey için çok geçti, bu adam şirketini tekrar büyütmenin yolunu arıyordu. Kağıdı bir kenara atacakken ellerinden çekip almış ve tekrar incelemeye başlamıştım, onların farketmediği küçük bir detay vardı. Kağıdın sağ altına çok küçük bir şekilde bedel olarak bir miktar yazılmıştı.
"Hey, kağıda tekrar bakın."
Onlara kağıdı ve alttaki yazıyı tekrar gösterdiğimde şaşırmışlar, pek bir anlam çıkartamamışlardı. Gerçi her şirket bedel için uçuk bir fiyat isteyebilirdi ama kardeş şirketler arasında yapılan bir anlaşmada para talep etmek biraz kaba sayılırdı. Hyunjin.
"Tabii ya! Çantasında bir tomar para vardı, kesin onun için gidiyor! Yalnız göstermem gereken birşey daha var arkadaşlar, buraya bakın."
Sakince masanın üzerine telefonunu koydu, iki fotoğraf gösterdi. Birinci fotoğrafda kimlik, ikincisinde de ondan farklı bir kimlik daha vardı. İlkinde onun yüzü adı ve soyadı varken, diğerinde herşey farklıydı. Yüzü ve saçları, adı ve soyadı farklıydı. İkinci yani sahte olan kartda 'Choi Eunji' yazarken, birincisinde 'Lee Seo-jun' yazıyordu. Bunların amacı ne olabilirdi ki?
"Ne çevirmeye çalışıyor bu herif?"
"Kardeş şirketi anladım fakat, bu kart da ne demek hakkaten?"
"Ben tırsıyorum."
"Merak etmeyin! Onu kaslarımla dövebilirim."
Changbin ortamın gerginleştiğini farkedip alayla bize bunları söylemişti. Bizde elde olmadan gülümsemiştik.

~

Lee Seo-Jun acele bir şekilde şehrin diğer ucundaki şirkete yetişmek için bir taksi tutmuştu. Tuttuğu takside arka koltukta otururken çok düşünceliydi. Gözlerinde bir şüphe ifadesi yatıyordu, ki her zaman sinsi bir şekilde bakmayı başarırdı. Saçları kısa fakat şıktı, aynı zamanda yüz hatları da bu sayede belli oluyordu. Dudaklarının kenarında her zaman yapmacık bir gülümseme taşıyor olur, hiçbir zaman kendinden açık vermezdi. Yaşlanmış olsa da görünümüne dikkat ettiği için çok genç gösteriyordu ve saçlarındaki beyazlıklar da göze batmıyordu bu adamın!
Üstelik uzun ve zayıf birisiydi de, bu yüzden kimse onun 40'lü yaşlarında olduğunu kabul etmek istemezdi.

Taksinin durduğunu görünce bir ton para bırakmış, adamın geri ödemesini beklemeden inerek hızlı adımlarla binanın kapısına yönelmişti. Olduğunca hızlı giderken tüm katları geçti ve sonunda kapının önünde durduğunda nefes alıp sahte gülüşünü yüzüne yerleştirdi.
Nazikçe kapı kolunu çevirdiğinde içeride ondan daha genç bir adam, güler yüzle kendisini bekliyordu.

"Hoşgeldiniz."
"Hoşbuldum."
"Ne için buradasınız?"
"Belgeler hakkında konuşmak ve parayı teslim etmek için geldim."
"Tabiiki, sonuçta artık kardeş şirket sayılırız ve birbirimize samimi bir şekilde seslenmemizin sorun olmayacağını düşünüyorum, değil mi Seo-jun?"
"Öyle, Man-Shik"
Lee Seo-Jun güler yüzle elini ceketinin iç cebine soktu ve belgeyi aramaya başladı, fakat aradığı şey orada yoktu. Gülümsemesi yavaş yavaş silinirken telaşa kapılmış, heryerini aramaya başlamıştı. Karşısındaki adam ise hala gülümsüyor olsa da gerilmiş, bozulmuştu.
"Bay Seo-jun, belgeler olmadan para teslim edilemez. Belgeleri bana vermeniz ve somut bir kanıt olarak elimde bulundurmam gerekir, bunu biliyorsunuz."
"Biliyorum, fakat.. yanıma aldığıma emindim.."
"Pekala, sorun değil. Belgeleri bulduğunuz sürece sıkıntı çıkmaz. Yalnız size kötü bir haberim olacak, bir dahaki sefere görüşmek zorundayız."
Lee Seo-Jun renkten renge girerken bunu belli etmemeye çalışsa da yapamamış ve o ifadeyle derhal odadan sinirle ayrılmıştı. Hızlıca dışarı çıkıp giderken neden belgenin yanında olmadığını, mutlaka yanına aldığını düşünüyordu. Aniden aklına gelen yüzle kızararak geldiği gibi evine geri gitti.

Hwang Hyunjin Lee Seo-Jun'u giyinme odasına soktuğunda ona deneyebileceği bir model vermiş ve ortadan kaybolmuştu. Seo-jun modeli denemiş ve üzerinde duruşunu sevmiş, tam Hyunjin'e bu şekilde bir şey diktireceğini söyleyecekti ki perdeden dışarı baktığında eşyalarının farklı yerlere konulduğunu görmüştü. Eşyalarına göz attığında çantasının açıldığını ve içindeki paranın incelendiğini farketmişti. Bir süre izlemeye devam etti fakat adam çantadan bir miktar bile para almadan geri kapatmıştı. Gözü cekete kaydığında biraz kırışmış bir şekilde durduğunu farketti ama umursamadan önüne dönerek üzerindeki modeli çıkardı. Saate baktığında ise geç kalmak üzere olduğunu görmüş, aceleyle yerinden ayrılmıştı.

Şirketinde patlama yaşandığından beri yanında güveneceği bir koruma kalmadığından yeni birisini işe alarak, onu yancısı olarak görmeye başlamıştı. Adama ismiyle seslenmiyordu çünkü bu sefer kimseye yakalanmak niyetinde değildi, ona kısaca 'Yi' diyordu.
Hızlıca oturma odasına geçerek çantasını, kimliklerini ve bunun gibi herşeyi masaya dizdi.
"Yi!"
Dediği gibi içeriden koruma kılıklı sert görünümlü bir adam çıkageldi.
"Buyrun efendim."
"Gittiğim dükkana tekrar gideceğim, benim yanımda gel ve dışarıda sana emir verene kadar bekle. Bakalım benden ne istiyor bu herifler?"
"Anlaşıldı."
"Ve bir telefon araması yap, bu aramayı onlara bir uyarı olarak sunacağım. Ne de olsa şirket iflasından sonra herkes fırsat bilip bilgilerime erişmeye çalıştı, beni tuzağa düşürdüklerini sansınlar!"

Devam edecek...

(Bu bölümü 1000'e tamamlayamadım biraz kısa oldu.
Neyse desteklerinizi beklerim ve yine de tesekkur ederiimm ^⁠_⁠^)

• ruLino • {Minsung}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin