14-Taciz

3.5K 163 28
                                    

:)

Ambulans eve geldiğinde görevliler onu hızla sedyeye alıp arabaya bindirdiler ve yola çıktılar. Onlarla gelmek yerine Onur'un arabasını alıp peşlerinden bende hastaneye geldim. Ambulanstan Onur'u indirip ameliyathaneye doğru giderlerken peşlerinden bir o yana bir bu yana koşup duruyordum ama nafileydi. Onur ameliyata alındığında kendimi hastane koltuklarından birine bıraktım ve sinirle nefes alıp vermeye başladım. Telefonumu çıkarıp annemi aradım ve ona buraya gelmesini söyledim. Sinirden kafayı yemek üzereydim.

Annem yanıma olabilecek en hızlı şekilde geldiğinde ikimiz öylece oturuyorduk ama ben gerçekten iyi değildim. Bir ağlıyor bir sinir krizi geçiriyordum. Annem sürekli sakin olmamı söylüyordu ama bu öyle basit bir şey değildi. Sakin olmam imkansızdı. Resmen gözümün önünde Onur'u vurmuştu adamlar ve hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gitmişlerdi. Onur kanlar içinde yere yığıldığında kalbimin nasıl ağrıdığını, göğsümün nasıl daraldığını nasıl bilecekti annem?

O an öyle çaresiz hissetmiştim ki elim ayağım boşalmıştı korkudan. Onur kanlar içinde başı kucağımda yatarken elimden hiçbir şey gelmemesi en acı şeydi zaten. Bazen elimizden hiçbir şey gelmemesi en büyük acı gerçekti.

-

Kuru dudaklarım birbirine yapışmış, konuşmak benim için artık bir işkence haline gelmişti. Annem durumumu fark edip bana dönerek konuştu;

"Ben kantine inip su alacağım sana oğlum."

Kıpkırmızı gözlerimle anneme bir bakış attım. Annem kalkıp giderken bende boş bakışlarımı ameliyathaneye çevirdim tekrar. Saatlerdir içeridelerdi ve kimse bize hiçbir bilgi vermemişti. Artık kafayı sıyırmak üzereydim. Kafamı eğip ellerimi saçlarımın arasında gezdirdiğim esnada ameliyathanenin kapıları kayarak iki yana açıldı ve içeriden doktor çıktı. Ani bir hareketle hızla ayağa kalkıp doktorun yanına koştum.

"Doktor bey Onur'un durumu nasıl iyi mi?"

Doktor bana basitçe söylemek gerekirse hiç iyi bakmıyordu.

"Onur beyin ameliyatı gerçekten çok zor geçti. Kurşun hayati risk taşıyan bir bölgeye gelmiş bu yüzden Hayati tehlikesi devam ediyor ve malesef çok üzgünüm ama kendinizi herşeye hazırlayın çünkü ameliyat zordu ve pekte iyi geçmedi. Kurşunu çıkardık ama gerçekten bulunduğu bölgeye büyük bir hasar bırakmış olabilir."

Doktorun dediği cümle beynimi uyuşturmuştu. Kendinizi herşeye hazırlayın mı demişti o? Ben kendimi onun yokluğuna nasıl alıştıracaktım? Hayır, hayır eğer ona bir şey olursa bende biterdim, yaşayamazdım. Bedenimi hastane koltuklarından birine zar zor attığımda düşündüm. Kurşun kalbinin tam altına denk gelmişti. Beni en çok korkutan da buydu zaten. İstemsizce tekrar gözlerim doldu ve sinirden ağlamaya başladım. Öylesine şiddetli ağlıyordum ki bazı insanların kötü bakışlarına bile maruz kalıyordum fakat umurumda değildi.

Bir süre sonra ameliyathanenin kapısı tekrar açıldı ve içeriden hemşirelerin sürüklediği sedyede yatan Onur çıktı. Hemen fırlayıp suratına baktığımda bembeyaz yüzünü görünce karnıma bir sürü bıçak saplanıyormuş gibi hissettim. O giderken ben bitik bir şekilde tekrar yerime oturdum.

Sadece Onur'un iyi olmasını istiyordum.

Elinde bir kahve ve bir şişe suyla yanıma gelen annem ağlamamın şiddetlendiğini görünce hemen elindekileri bir kenara bırakıp yanıma koşturdu.

"Ege ne oldu kötü bir haber mi var oğlum?"

Gözyaşlarımın arasından anneme bakıp konuştum.

"Hayati tehlikesi varmış, doktor kendinizi herşeye hazırlayın dedi. Ben kendimi neye hazırlayacağım anne? Ben hiçbir şeye hazır değilim. Ben çok yorgunum, sadece bütün bu kargaşa dursun istiyorum."

DUDAKLARIN[bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin