özel bölüm-2

1K 49 9
                                    

...

Onurun dediği şey beynimin içinde dönerken bedenimin baştan sona titrediği hissetmiştim. Elleri direksiyona sımsıkı sarılmış ve parmakları uçları morarmaya başlamıştı bile. Yanımda uyuyan Duru'ya göz ucuyla bakıp onu yavaşça kucağıma aldım ve sıkıca sarıldım minik bedenine. Kendime olacak şeyler umurumda bile değildi, tek düşündüğüm oydu. Henüz çok küçüktü ve her şey onun için daha yeni yeni başlıyordu.

Onurun alnından aşağı akan bir damla ter göğsüne düştüğünde içindeki acıyı ve korkuyu yeni yeni fark etmiş gibi bakışlarımı ona çevirdim. Elimi uzatıp omzuna koyduğumda başını bana çevirmek istese de yapamazdı çünkü gözünü ayırdığı an bir kaza yapabilirdik. Araba o kadar hızlı ilerliyordu ki kapkaranlık ormanın içinde uçar gibi gidiyorduk.

"Onur ne yapacağız?!"

"Bilmiyorum! Ne oldu da bu amına koduğumun frenleri tutmaz oldu anlamaya çalışıyorum!"

Onurun öfkeli sesine uyanan Duru önce birkaç saniye şaşkın şaşkın bana baktıktan sonra birden ağlamaya başladı. Öylesine şiddetli ağlıyordu ki ne yapacağımı bilemeyerek ona daha sıkı sarıldım. Başını boynuma kapatıp ağlayan bebeği susturmak uzun sürmemişti. Duru uyuduğunda Onur bambaşka bir yola saptı. Toprak yolda sürekli sallanan arabanın hızı hiç düşmüyordu.

"Ege şimdi sakin ol ve beni dinle. Arabanın bu şekilde sürekli ilerleyerek durması mümkün değil bu yüzden birşeyler yapmamız gerek."

"Ne yapacağız?"

"Ne yapacağımızı boşver sen Duruyu tut ve sıkıca sarıl. Ona birşey olmasın!"

"Onur ne yapacaksın?!"

Onur bana cevap vermezken arabanın önümüzdeki bir ağaca son hızla gittiğini fark edince gözlerim kocaman açıldı. Ağaca çarpıp durmaya çalışacaktık! Omurgamdan aşağı inen bir ürpertiyle Durunun battaniyesini alıp ona sıkıca sardım ve gelecek olan şeyi bekledim.
Ellerim, ayaklarım, kısaca bütün vücudum zangır zangır titriyordu.
Ne olacağını ikimizde bilmiyorduk fakat bu şekilde bir sonuca varamatacaktık.

Sadece birkaç saniye sonra şiddetle ağaca çarpan arabayla birlikte öne doğru hızla savruldum. Kucağımdaki bebeğe daha sıkı sarılırken arabanın içinde onurun sesini duydum. Ama gözlerimi açıp bakamıyordum. Arabanın içinde etrafa çarpan vücudum acıyla sızlıyordu. Ön taraftan bir parça kopup kafama çarpınca acıyla inledim. Kapattığım gözlerimi bir saniye açtığımda Onurun kafasından aşağı akan kanları görünce beynim durmuş gibi kucağımdaki bebeği şokla kollarımdan bıraktım. Bıraktığım gibi koltuğa doğru düşen bebeğim anında ağlamaya başlamıştı.

Ne yaptığımın farkına vardığımda kendime küfrettim. Duruyu aldım ve acıyan vücudumu umursamadan  kapıyı açıp hızla hurda olmuş arabadan aşağı indim. Nefes nefese arabadan uzaklaşıp kendimi yere attım. Duru hâlâ ağlarken dönüp arabaya baktığımda ön kısmının alev aldığını gördüm. Bastırılmaz bir korkuyla yerimden fırlayıp arabaya doğru koştum.

gözlerim Onuru arıyordu fakat alevlerden ve yamulmuş olan arabadan hiçbir şey göremiyordum.
İçimdeki acı kaburgalarımı birbirine geçirdi ve bana bastırılması imkansız bir acıyla geri döndü. Bütün kemiklerim kırılmış ve derime saplanıyor gibi yanan vücudum beni taşıyamayacak duruma geldiğinde yavaşça kendimi yere bıraktım. Ağlamak istedim. Bu kadar zavallı olduğum için ağlamak istedim.

Duruyu hâlâ ağlarken yavaşça yere yatırıp arabanın yanına koştum. İçeride onuru görmek için uğraştım fakat hiçbir şey görünmüyordu.

"Onur!"

Sesim ağaçların arasından havaya doğru karışıp giderken boğazım tıkanmış gibiydi. Ciğerlerime çektiğim nefes bedenime acı veriyordu sanki.

"Onur neredesin?!"

Boş ve ümitsizce arabaya doğru iyice yaklaştım. Onu kaybetme düşüncesi kalbime bir bıçak gibi saplanmıştı ve orayı deşiyordu şuan. Yanan arabayı umursamadan iyice yaklaştım. Arabanın kapısına çok yakındım ama her tarafta alevler vardı. Aklıma gelen şeyle hemen elim hızla cebime gitti. Telefonumu aradım fakat arabada düşürmüş olmalıydım ki cebimde yoktu. Sonunda çaresizce ağlamaya başladığımda arabadan bir beden kendini zar zor dışarı attı. Kapkara olmuş vücudu kendini yere bırakırken bana baktı.

Onuru gördüğüm an içimde oluşan heyecanla hızla yanına gittim. O arabanın içinden çıkmıştı! O küle dönmüş arabadan kurtulmayı başarmıştı. Hızla yanına gelip onu kolundan tutup kaldırmayı denedim ama bu hamlemle kendini anında yere bıraktı. Onu kucağıma aldım ve durunun yanına götürüp yere dikkatlice bıraktım. Öksürüklerinin arasından aldığı nefesler canını yakıyor gibiydi.

"Onur iyi misin, Allah'ım şükürler olsun sana birşey oldu diye çok korktum!"

Duru beni görünce sonunda ağlamayı bırakıp yorgunluk içinde gözlerini yumunca derim bir nefes aldım. Onur gözlerini bile açamazken elleriyle beni aramaya başladı. Elimi uzatıp elini tuttum ve sıkıca kavradım.

"E-ege"

Nefes alamıyordu.

"Onur telefon yok ne yapmalıyım. Ne yapacağım bilmiyorum!"

Korkuyordum çünkü çok kötü görünüyordu. Yüzü dumandam dolayı simsiyahtı ve kafasında kocaman bir yara vardı. Yarasından oluk oluk kan aktığını görünce üstümdeki kıyafeti çıkarıp yarasına bastırdım hemen.
Onurun telefonu onda mı diye ceplerini karıştırdım ve çıkan telefonla büyük bir nefes çektim içime. Hızla ambulansı arayıp telefonu kapattıktan sonra tekrar Onur'a döndüm. Çok kötüydü.

Elimden birşey gelmemesi canımı yakıyordu. Ona yardım edememek beni parçalara ayırıyordu. O beni, bizi korumak için ölümü göze almışken ben hiçbir siki beceremiyordum. Bu kadar aciz olamazdım gerçekten.

Birkaç saat sonra gelen ambulansa onuru bindirdiler. Hemen Duruyu kucağıma alıp bende ambulansa bindim. Benimde kafamdaki yarayı kontrol ettiler. Bir süre sonra hastanaye vardığımızda onuru aldılar. Kapılar onurun ardından kapandığında yine sandalyelerden birine oturup öylece bekledim. Ben sadece beklerdim. Onur bizi kurtarırdı ve ben beklerdim.

Geçen dakikalar birer işkenceydi. Yanıma gelen hemşireler kafamdaki yarayı kontrol etmek için beni acile aldılar. Birkaç kontolden sonra yarayı kapattılar ve beni sonunda bıraktılar.
Onlardan kurtulduğumda yine eski yerime gelip beklemeye başladım. Annemi aramak istedim ama yapamadım. Şuan onuda uyandırıp moralini bozmak ve telaşlandırmak saçma olurdu. Zafen yapabileceği herhangi bir şey yoktu.

Oda benim gibi yanıma oturup bekleyecekti. Annemi arama fikrini kafamda eledim ve Denizi aramaya karar verdim. Hastanenin bir yerinde telefon bulup denizi aradım ve olanları anlattım. Şaşkına dönmüştü. Hemen geleceğini söyleyerek telefonu kapattı. Onuda bu saatte böyle rahatsız edip uyandırmak  istemezdim ama çok kötü hissediyordum. Saatler sonra Deniz yanıma geldi. Başımda bana sürekli birşeyler söylüyordu ama beynimin uğultusu onu duymamı engelliyordu.

Zihnim karmakarıştıktı. Onura yardım edemiyordum. Sürekli başımıza saçma sapan şeyler geliyordu ve bu durumunda arkasında kesinlikle birileri vardı. Arabanın kontrolleri yapılmıştı ve birden frenlerinin bozulması tesadüf olamazdı. Bu işin içinde kesinlikle o Ömer denen piç vardı. Adam kafayı bize takmış olmalıydı ki sürekli bizle uğraşıyordu. Zaten cezaevinden kaçmayı başarmıştı.

Artık gerçekten bu sondu.
Hem onun için, hem bizim için...

DUDAKLARIN[bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin