⚜️Ruh kabuğunu soyarken...
°
Uzaklardan gelen bir ürperti kaplardı bazen bedenimi. Zamanı gelince titremek için yüreğime atılan bir ateşti sanki.
Elimi ne zaman üzerine koysam kora dokunmuş gibi çekerdim hızla.O ateş ya beni kavuracaktı ya da etrafımı. Ancak hangisi daha iyi olabilirdi ki ?
Sebepsiz hüzünlerimin arkasında bunu arardım hep lakin yinede bir boşluk kalırdı. Sözlere dökemediğim bir boşluk.
Şimdi sanki o boşluğun içinde ben vardım. Öylesine şaşkın ve korkaktım. Ne yapacağını bilmez halde Atike Hatundan izin almış ve pazara çıkmıştım. Etrafta duyduğum lisanlar birbirinden farklıydı. Birbirinden farklı etnik kökenli insanlar ve tüccarlar..
Akıl alır gibi değildi.
İki tüccarın arasından geçiyordum ki işittiklerim beni olduğum yere çiviledi.
"II. Mehmed top döktürür diyorlar. İmparatorun gönderdiği hazineler de fayda etmedi demek."
"Genç Sultanın yaptığı akıl kârı değildir. Asırlık imparatorluk öyle kolay mı yıkılır."
Yanlarından geçmekte olan ihtiyar bir adamsa duyduklarına sinirlenip lafa karıştı. Sinirliydi ama kendini tutacak kadar da sabırlıydı. Lafı edip yoluna devam etti.
"Her devlet elbet yıkılır. Fani olanın yıkılmadığı nerede görülmüş ?"
Beyaz cübbe giyen derviş görünümlü bu ihtiyar dudaklarımın yukarıya kıvrılmasına sebep olmuştu.
Ancak benim duyduklarımda neydi öyle ?
II. Mehmed.. Osmanlı ordusu..
Konstantiniyye..
Fatih Sultan Mehmed Han..
Hayranlıkla hayatını defalarca okuduğum adam.. Tarihini incelemek için yaptığım yüksek lisans...
O ihtiyarı takip etmek için adımlarım benden önce davranmıştı lakin adam hem sakin hem de çok hızlı yürüyordu. Ben köşeyi dönmüş onu ara sokaklarda arıyordum ki aniden gözden kaçırdım ve kendimi bir anda askerlerin geçtiği yolun üzerinde buldum. Bir kısım asker kendileri için verilmiş görev yerine yürüyordu sanki.
Onlar önümden geçerken gözlerim yalnızca biriyle buluştu.
Derin koyu kahve gözler... Beni anında tanımış bir şekilde ifadesini değiştirirken kaşlarını çattı. Keskin yüz hatları gözlerimi kaçırma isteği uyandırsa da ona bakmaya devam ettim.
O ise gözlerini kaçırmış diğer askerlerle beraber yoluna devam etmişti. İlk defa karşılaştığım bu gözler karşısında yüreğim ardından gitmem için fısıldarken dediklerine uyacaktım. İçimden bir ses aklımdaki soruların cevabının o adamda olduğunu söylüyordu.
Atike Hatunun dediği er o olabilir miydi?
Hızla adımlarımı onlara doğru yönlendirirken bir yandan da arada biraz mesafe bırakmaya çalışıyordum. Askerler tarafından dikkat çekmek istediğim en son şeydi. Yolun sonu sahile çıkarken etrafta gördüklerim bir yandan beni hayrete düşürüyor bir yandan da hayranlık uyandırıyordu.
İstanbul, şiirlere ve efsanelere boşuna konu olmamıştı. Her zaman mükemmel bir şehirdi.
Askerler, limandaki gemilere binerken gözlerimle o adamı arıyordum. Daha az önce gözlerimin önündeydi, nereye kaybolmuştu böyle?
Adımlarımı hızlandırıp gemilerin olduğu yere doğru gidecektim ki biri hızla kolumdan yakalayıp beni ara sokağa çekti. Beni çeken adam anında elini çektiğinde kuvvetle duvara savruldum. O bende bir kaç adım uzaklaştığında bende kendime gelmeye çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Aynası
Historical Fictionİnsan, aramak için doğmuştu. Aradığını bulduğundaysa ölmek için yaşayacaktı.⚜️ Biri Fatih'e hayran, diğeri Fatih'in askeri.. Fetihlerin en güzelinde buluştu kalpleri.. Güneş, yeniden İstanbul toprağında parıldadığında Devleşen bir devlet vardı ya...