⚜️Ve sen gittiğinde sükûtta seninle gitti...Zaman çarkı nasıl işlerdi?
Mesela tik tak sesleri hayatımızın hangi anlarında yankılanırdı. Şu an gibi başka ne zaman duyardı insan yelkovanın sesini?
O kritik anda. Yaşam ile ölüm arasında mesela. Doğumdaki çığlığın ölümdeki yakarışına karışırken insan yalnızca kritik anlarında kulağında o sesi duyardı belki de. Peki ya benim bu sesi her an duyuyor olmamın sebebi neydi?
Mesela şimdi Amir gözlerimin önünde uzanıyorken bu sesin anlamı yaşam mıydı yoksa ölüm mü?
Çünkü her çığlık başka bir uyanışa gebeydi.
Peki ya benim bu çığlığım bir uyanışa gebe olabilecek miydi?
2 Gün Önce
"Dilini yuttun galiba."
Sözleriyle ona baktığımda yeni kendime geliyordum. Bana itiraf ettiği o sözlerden sonra dilim sanki bağlanmışta limana demir atmıştı. Boğazım bile kurumuştu. Zorlukla yutkundum. Dudaklarımı hissediyordum değil mi?
"Böyle susacağını bilsem önceden dile getirirdim bunları." Deyip güldü.
O hoş gülüşü kalbimdeki kıpırtıları yeniden canlandırırken sonunda dudaklarımı bir kaç kez ıslattım ve ona baktım. Yürüdüğümüz sokağın sonuna gelmiştik. Yanni ve Yorgosun evine gitmeden önce Amir haber göndermek için Güvercin Geçidine gidecekti. Pek tabii bende onu takip edecektim. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. Amir'e dürüst olmak istiyordum hem de tamamen lakin demek istediklerimden sonra beni yanında tutmazdı. Akıl sağlığımdan şüphe edeceği kesindi.
"Dilimi yutmadım lakin ne diyeceğimi bilmem Sultan er'i. Ben..." ne diyeceğimi bilemez halde ona öylece bakarken bir ok hızla kulağımın dibinden başımdaki börkün örtüsünü sıyırıp geçti.
Amir öfkeyle etrafına bakarken beni kollarımdan tutup sokağın karanlık tarafına doğru çekti.
"Peşimize düşmüşler. Güvercin geçidine direk gidemeyiz, dolanıp gidecez."
Onun sert, keskin sözleri kulaklarımı doldururken andan çıkıp kafamı salladım.
Ara yollardan hızla gitmeye başlarken bir kaç ok daha bizim tarafımıza gelmişti lakin duvarlara çarpıp düştü.
Zik zak yaparak geçip eski kerpiç evlerin oraya geldiğimizde Amir durdu. Nefes nefese arkaya ve etrafa bakıp kolaçan ederken bende ay ışığının geceyi aydınlattığı kadarıyla etrafı seçmeye çalışıyordum. Amir yanıma geldiğinde son bir kez arkasına bakıp konuşmaya başladı.
"Biraz ileride Güvercin Geçidi. Senin kolun nasıldır? Eyisin değil mi?"
"Evet, evet eyiyim, yola devam edelim."
Biraz daha ilerledikten sonra kerpiç evler daha da azalmıştı. Neredeyse şehrin çıkışına yakındık. Sıradan küçük kerpiç bir evin önünde durduğunda etrafına bir kez daha bakıp elindeki anahtar ile kapıyı açtı.
İki odalı bu küçük evin nasıl Güvercin Geçidi olabileceğini düşünürken Amir odadaki bir duvarı siyah örtüyle kapalı kısmın önüne geldi.
Örtüyü kaldırıp duvardaki taşlardan birini çıkardığında duvarda küçük bir insanın geçebileceği dar bir alan açıldı. Amir eğilip oradan geçerken banada el işareti yapmıştı.Onu takip edip oradan girdim. Bizim girmemizle duvar kapanırken şaşkınlıkla önüme döndüm.
"O kapı?" Diye soracaktım ki Amire yetişmeye çalışarak dar koridorda yürümeye başladım.
İyi de bu ev hiçte bu kadar büyük durmuyordu. Koridorlar aşağıya doğru devam ederken hafif bir ışığın geldiği yere girdi Amir.
Ardından bende o odacık gibi yere girdiğimde baştaki şaşkınlığım katlanarak artmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Aynası
Historical Fictionİnsan, aramak için doğmuştu. Aradığını bulduğundaysa ölmek için yaşayacaktı.⚜️ Biri Fatih'e hayran, diğeri Fatih'in askeri.. Fetihlerin en güzelinde buluştu kalpleri.. Güneş, yeniden İstanbul toprağında parıldadığında Devleşen bir devlet vardı ya...