⚜️Beklemek, sana varmanın başka bir yolu...
°
Sabır, dediğimiz şey inanılmaz bir güçtü aslında. Hayatım boyunca sabırlı bekleyişleri, sabırlı mücadeleleri olan insanlara hep hayran olmuştum. Sarsılmaz ve yıkılmaz bir miğfer giymiş oluyorlardı bir nevi. Manevi bir miğfer..
Bu miğferi zor anlarında kullanabilen insanlar ise bu işin ustası olmuş ve ne güzel insan dedirtmişti bizlere. Bir kişi değil bir çok kişi hayranlıkla izlerdi onları ve elbet dilden dile dolanırdı adları.
Onunla görüşmemizden sonra Atike Hatuna hiç bir şeyden bahsetmemiştim. Eğer işin içinde değilse öyle kalmaya devam etmeliydi. Ayrıca yanlış bir şey yapmaktan deli gibi ödüm kopuyordu. Her ayrıntısı düşünülmüş bir planı bozamazdım veya herhangi birini kafama göre dahil edemezdim.
Uçak kazasından sonra bu olanlar aklımın sınırlarını zaten yeterince zorlarken birde kendisini yeni tanıdığım bu zeytin gözlü adam bana bir görev vermişti.
Nasıl yapardım bu görevi?
Nasıl içlerine karışırdım?
Peki ya nasıl olmuştu da bir anda Fatih Sultan Mehmed Han zamanına gelmiştim ki?
Benim olduğum zamanda bana ne olmuştu o zaman? Ya ölmüş olmalıydım ya da ağır yaralı. O kazadan sağ çıkmam mümkün bile değildi.
Aynı ben buradaydım lakin her şeyimle oldukça farklı bir şekilde.. Kıyafetlerim.. Tarzım.. Sözlerim.. Onlardan biri gibi gözükmem..
Üstelik burada beni bilen insanlar dahi vardı. Özellikle tek bir kişi vardı ki beni gerçekten tanıyan oydu. Yalnızca adını duyabildiğim daha kendisiyle tanışamadığım Zağnos Paşa.
Adlarını söylememle dahi ürperiyordum. Ne kadar zor ama bir yandan kolay geçiyordu zihnimden adları ?
Fatih Sultan Mehmed Han...
Zağnos Paşa...
İsimlerini yeniden zihnimden geçirmemle ayağım taşa takıldı ve yalpaladım.
Bana aklımın oynadığı bir oyunun içerisinde miydim yoksa ?
Evet, kesinlikle öyle olmalıydı. Ama neden çok gerçek hissediyordum. Neydi yüreğimin zaten bu çağa aitmiş gibi mutmain hâli ?
Evet, yüreğimi an be an yoklamıştım. Ne bir huzursuzluk ne de bir kaçma isteği uyanıyordu içimde. Öylesine normal hissettiriyordu ki sanki boşuna kendimi perişan ediyormuşum gibi geliyordu.
Ama bir cevabı olmalıydı. Her şeyin bir cevabı mutlaka vardı.
Aradığım cevapların Zağnos Paşa da olduğu düşüncesi ise içimi yiyip bitiriyordu. Ne yapıp edip onunla görüşmeliydim. Mutlaka söyleyecek bir şeyi olmalıydı. Beni Karesi Sancağından getirttiğine göre mutlaka benimle görüşmekte isterdi.
Kesinlikle en mantıklısı buydu. İlk işim ona ulaşmak olmalıydı. Bunun için ise ilk önce Âmir'in gelmesi gerekiyordu. Sadakatimi görmesi içinse ortama hemen alışmalı ve dediği gibi Rumlar arasına karışmalıydım. Onlardan elde ettiğim her bilgiyi ise kesinlikle zihnime kazımalıydım.
"Allah'ım sen aklıma mukayyet ol."
Kendi kendime söylediğim bu cümleyi Atike Hatun duymuştu ve endişeyle sordu.
"Hayırdır kızım, bir şeyin mi var ? Dün dışarıdan döndüğünden beridir şaşkın ve dalgın bir halde dolanırsın ?"
Elimdeki su dolu bardağı tek seferde içip ona yeniden baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbin Aynası
Ficción históricaİnsan, aramak için doğmuştu. Aradığını bulduğundaysa ölmek için yaşayacaktı.⚜️ Biri Fatih'e hayran, diğeri Fatih'in askeri.. Fetihlerin en güzelinde buluştu kalpleri.. Güneş, yeniden İstanbul toprağında parıldadığında Devleşen bir devlet vardı ya...