7⚜️

211 26 9
                                    


Bir mehtap gecesine saklı yüreğin
Ayın ışığında bir hiç benim

⚜️

Zihni esir alan bir uğultu vardı. Rüzgâr, eteklerimi dalgalandırırken sertçe sarsıldım atın üstünde. Sisler etrafı daha da çok sardığında artık tek bir şey bile görmek imkansızdı.

At, hızla yolunda gidiyordu.

Yüreğim sanki atın ayakları, ruhumsa rüzgâra teslim olmuş gideceği yeri bilir gibi yol alıyordu.

Gözlerimi kısıp bir şeyler görmeye çalışırken dakikalar sonra at aniden durdu.

Bir dağın zirvesinde olmamıza rağmen sisten dolayı etrafı görmek mümkün değildi.

Attan yavaşça inip ayaklarım üzerinde durmaya çalıştım. Garip bir hâl vardı üzerimde.

Üzerimdeki beyaz elbise yerle buluşunca çamurla kirlendi. Ben yürüdükçe ayağıma dolanır oldu. Ama ben yinede etrafıma bakıp nerede olduğumu bulmaya çalışıyordum.

Kalbim daha da hızlı atmaya başladığında bir ses işittim.

"Sabret kızım, dal meyveye durdu."

Hızla iki yanıma baktım ama kimseler yoktu.

"Kimsiniz!? Neredesiniz?"

Alnımda damla damla olan terler bir bir akarken nefesi zorlukla alıyordum.

"Hey!"

Sesim boşlukta yankılanırken ses bir kez daha duyuldu. Ve ardından sis biraz olsun dağıldı.

"Sabret kızım, şu gördüğün senin uyanışın olacak."

Sislerin ardındaki manzaraya baktım.

Tam karşımda İstanbul vardı.

Eski İstanbul...

Bir şahinin sesi yankılandı. Galatadan bir top patlatıldı.

Ses kulaklarımda yankılanırken ben titriyordum.

"İstanbulun manevi toprağı senin yüreğindir kızım... Uyan."

Dizlerimin bağları çözüldüğünde yere düştüm. Artık beyaz elbisem daha da çamura bulanmıştı.

"Uyan ki mânâ perdesini arala."

Gözlerimdeki yaşlar her yeri bulanıklaştırırken ellerimle yüzümü kapattım.

Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum artık.

"Uyan ki bulasın... Öz'ünü."

Son sözler bir kaç kere yankılanırken başımı kaldırıp kendime gelmeye çalışıyordum. Nefesimi hızlı hızlı alıp verirken etrafımda döndüm. Bu nasıl bir sesti yüreğimi ve dahi ruhumu titreten?

Sislerin arasından hızla bir ok kalbime saplanırken korkuyla sıçradım.

Yatakta hızla doğrulduğumda oldukça terlemiş ve nefes nefeseydim.

Bir rüya olmalıydı.

Çok gerçeksi bir rüya.

Peki ya insan hiç rüya içinde gerçeği görebilir miydi?

Mesela kendi hakikatini. Bunu her zaman düşünmüşümdür. Belkide bundan her gördüğüm rüyadan oldukça etkilenirdim.

Hele ki böylesine bir rüyadan.

Güneşin ışıkları daha yeni yeryüzüne gelirken yataktan çıktım. Üzerimde tıpkı rüyamdaki gibi bir beyaz elbise.

Küçük odamdaki pencerenin önüne geldim. Sabahın o serin, sessiz, vakur halleri bana huzur verirken derin ve yavaş nefesler alıyordum.

Kalbin AynasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin