İyi okumalar...
Daha sabah birini sorgularken şimdi kendim bu lanet olasıca odada sorgulanıyordum. Hayat garipdi hemde çok. Duvara bakmaktan artık sıkılmıştım. Ne kadar düşümemeye çalışsamda gözlerimin önünden o akan kan, burnuma gelenen kanın kokusunu unutamıyordum. Nasıl unutabilirdim ki? Tamam şu ana kadar bir çok dava çözmüş olabilirdim ama böyle bir vakaya raslamamıştım. Hele ki garajımda bir ceset görmeye ise hiç alışkın değildim. Tanrım! Sen aklımı koru!
Kafamı masaya dayayıp gözlerimi kapadım. Dün akşamdan yuba cinayetini düşündüğümden hiç uyumamıştım. Şimdiyse sabahkı gibi bir baş ağrısı bana eşlik ediyor, daha da sinirlenmeme sebep oluyordu.
Odanın açılan kapısının sesini duysamda bir tepki vermeden aynı pozisyonda durdum. Gelenin tekinsiz adım seslerinden Memur Tailor olduğunu anladım. Kalkmama gerek yoktu.
"Kaldır kafanı Zack!"
Dediğine tábiki uymadım. Emr verilmesini sevmediğimi çok iyi biliyordu. Ne kadar üstüm olursa olsun.Karşımdaki sandaleyeyi çekip oturdu. Elinde adım kadar emin olduğum benim hakkımda ve garajımdan çıkan ceset hakkında bilgi dosyasını masaya koydu. Eliyle masaya tıklatıp "Kafanı kaldır Zack ve yüzüme bak lütfen. Zorluk çıkarma." Derin bir nefes alıp kafamı kaldırarak sandaleyeye yaslandım. Gözünün içine duygusuzca bakınca nefes alıp "Ne?" Diye sordu.
Histerik bir gülüş atıp, masaya kelepçelenen elimi işaret ettim.
"Kelepçemi? Ciddenmi? Bir dedektif-polis olan beni buraya cidden kelepçeledinizmi?" Samimi olmayan bir kahkaha attım. "Saçmalık! Sabah o akıldan zorunluyu bile kelepçelememe izin vermezken, beni buraya kelepçelemeniz sizi ve burda çalışanların (kendim dışında) beynimi sorgulamaya itiyor bak." Ters ters baktı. "Haksızmıyım?""Yeter Zack sınırları aşma." Ayağa kalkıp odadan çıktı. Arkasından bakarken polis olup, olmamaya ne kadar uygun olduğunu düşündüm. Saf ve masum biriydi. Acıma ve merhamet duygusu yüksekti. Ama keskin bir zekaya ve bir kez sinirlendimi tüm ortalığı yakacak bir potansiyele sahipti.
Odaya döndüğünde elinde kelepçenin olduğunu umdumuğum anahtar vardı. Kapıyı kapatıp yanıma geldi. Kelepçenin anahtarını açıp, anahtarı ve kelepçeyi masaya koydu.
Kelepçenin sıktığı bileklerimi ovalayıp ona karşımdaki sandaleyeye oturması için elimle sandalyeyi gösterek işaret verdim. Göz devirdi, sandaleyeye oturup bana baktı.
"Tamam." Dedim "Hemen hemen ne soracağını biliyorum. O yüzden soru sormadan ben kendim anlatırım. Şöyle -" sözümü kesen eliyle beni durdurması oldu. Kaşlarımı çatıp ona bakınca arkasına yaslanıp " Hiç bir şey anlatmana gerek yok. Senin öldürmediğini tábi ki biliyorum. Ordaki polislerde onlara dediklerini bana aktardılar. Hem öldürseydin bana bir arama yapmazdın değil mi?"
dediğinde kafamla onayladım. Gülümseyip arkama yaslandım.Tam soru soracakken yine beni durdurup "Garajında ki ceset kimin bilmiyorsun değil mi?"
Salak mı bu?
"Tábi ki hayır??"Masanın üzerine bıraktığı kırmızı kapaklı dosyayı benim önüme iterek
"Benzincinin" dedi.
Anlamayarak dosyayı açıp yazılanlara baktım.
"Anlamadım hangi benzinci? Ne aláka?"Derin bir nefes aldı.
"Ölümlerini araştırdığın o adamları son kez gören benzincinin."
Duyduklarım ikinci sefer şoka uğramama sebeo oldu.
"Ne?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
√YUBA:Bilinmeyen Cehennem∆
Mystery / Thriller"ʟᴜ̈ᴛғᴇɴ ʏᴀᴘᴍᴀ"ᴅᴇᴅɪ.ᴋᴏʀᴋᴜʏᴏʀᴅᴜ ᴠᴇ ɢᴏ̈ᴢʟᴇʀɪ,ᴛɪᴛʀᴇʏᴇɴ ʙᴇᴅᴇɴɪ ʙᴜɴᴜ ᴄ̧ᴏᴋ ɪʏɪ ʏᴀɴsıᴛıʏᴏʀᴅᴜ. ᴀᴍᴀ ᴋᴀᴛɪʟɪɴɪɴ ʙɪʀ ᴍᴀɴʏᴀᴋ ᴏʟᴅᴜɢ̆ᴜɴᴜ ʙɪʟᴍɪʏᴏʀᴅᴜ. ᴄᴇʜᴇɴɴᴇᴍᴇ ᴅᴜ̈şᴍᴜ̈şʟᴇʀᴅɪ. ᴋᴜʀᴛᴜʟᴀᴍᴀʏᴀᴄᴀᴋʟᴀʀᴅı ᴄ̧ᴜ̈ɴᴋɪ ᴢᴇʙᴀɴɪʟᴇʀɪ ʙɪʀ ʀᴜʜ ʜᴀsᴛᴀsıʏᴅı...