☆ 3 ☆

251 19 7
                                    

Yazım hatalarından dolayı şimdiden özür dilerim

   🍀🍀🍀🍀🍀🍀🌺🍀🍀🍀🍀🍀🍀

''KALK ARTIK LAN SABAH OLDU. HER TARAF NEŞE DOLDU. OKUL VAKTİ GEÇİYOR. KALK ARTIK ÖĞLEN OLDU.'' alarmın sesiyle Yekta'nın tarafına dönüp biraz daha yerime yayıldım.

Şu an tek istediğim uyumaktı.

''Gece yere düşmüşüm ben, hiç mi duymadınız lan sesimi? Her tarafım tutulmuş yerde yattığım için siz hâlâ horul horul uyuyorsunuz.'' gelen sesi umursamayarak uyumaya devam ettim. Sonuçta ne kadar uyursam benim için o kadar kârdı.

''Kalkın lan artık. Yettiniz be.'' diyen Yankı ile yatakta oturur hale gelip etrafı algılamaya çalıştım bir süre.

Yankı yerde oturmuş bize dik dik bakarken Yekta hâlâ uyuyordu.

Gerçi onun gibi bir uykucudan daha ne beklenirdi ki?

Aklıma gelen şeyle sinsice sırıttım.

Uyuyan Yekta'yı yataktan attıktan sonra hızla kalkıp kapıya doğru koştum.

Tabii ki de benim şansıma kapı açılmamıştı.

''Yavrum kapının kilidini açsana.'' diyen Yankı'ya öpücük atıp odadan çıktım.

Kapıda Ural şahsiyetini beklerken görsem de aldırış etmemiş ve aşağıya doğru kaçmaya devam etmiştim.

''Ulan sadece bir gün ya, bir gün normal uyandırsan ölürsün di mi? Yere düşmekten sırtım çürüdü artık.'' diyen Yekta'ya aldırmadan evde tek bildiğim yere -gerçi bizim odalarımızı da sayarsak 4 ediyordu- yani oturma odasına girdim.

Hanım anne ve bey baba bize tuhaf tuhaf bakarken onlara aldırış etmeyip koltuğun arkasına geçtim.

Yekta da ön tarafında dururken bir süre birbirimizle bakışmış, ikimizde atağa geçmemiştik. Sadece kovboylar gibi gözlerimiz kısık bir şekilde birbirimize bakıyorduk.

İlk atağa geçen Yekta olmuştu ve koltuğun üzerinden atlayarak benim olduğum tarafa geçmişti.

İşte şimdi naneyi yemiştim.

Artık Yekta'nın boyunun uzun olduğunu unutmamam lazımdı.

Bir yandan geri geri giderken bir yandan da kendimi savunuyordum. Belki bir umut kurtulurdum Yekta'nın gazabından.

''En sevdiğim üçüzüm. Ayağım kaydı düşüverdin birden yataktan yoksa ben seni hiç atar mıyım? Tabii ki de atmam. Hem sabah Yankı'da yerdeydi ve kendi düşmüştü. Yani sende kendin düştün.'' derken Yekta'nın beni sırtına almasıyla iç çektim.

Baş aşağı durmaktan gerçekten nefret ediyordum.

''Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.'' diye salonda oturanlara seslenen Yekta son hızla üst kata çıkıyordu.

Aklıma gelen şeyle sırıttım. Kurtulmamın bir yolu daha vardı.

Fark ettirmeden Yekta'nın cebine uzanıp oradaki çikolatayı aldım.

Benim yaptığım şeyi gören Erez'e sus işareti yaptıktan sonra bir umut konuşmaya başladım.

''Bence çikolata versem affedersin he beni? Hem ben çikolatalarımı kolay kolay kimseyle paylaşmam bilirsin. Bil değerini diye söylüyorum yani. Affetmen lazım beni.'' Yekta beni odamın önüne bırakırken burnumu sıkıp konuşmaya başladı.

''O çikolatayı cebimden aldığını biliyorum küçük hanım beni  kandırmaya hiç çalışma. Cezanı da okula geç kaldığımız için sonraya erteleyeceğim. Asla ne ceza vereceğimi bulamadığım için değil yani. Şimdi hazırlan gel hemen bekliyoruz seni.'' deyip odasına giderken bende hızla odama girip hazırlanmaya başladım.

Baştan AlıyoruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin