Bir elimle yüzüme allık sürerken diğer elimle telefonu tutuyordum.
"Tamam jisoo yetişirim merak etme evlerimiz yakın zaten 2 sokak sonrası"
"Bana bak Chaeyong geç kalırsan benden çekeceğin var haberin olsun"
"Tamam tamam hadi öptümm "
Telefonu kapatıp yatağa attım ve makyajıma devam ettim. Makyajım da bitince aynada son bir defa kendime baktım ve aynadaki yansımama öpücük attım. Giysi dolabıma ilerledim ve siyah topuklu ayakkabılarımı aldım. Yatağa oturup ayakkabılarımı giydim ve telefonumu alıp odadan çıktım. Kapının yanındaki boy aynama baktım yine bu elbise bana çok yakışmıştı. Bugün arkadaşım Namjoon'un doğum günüydü ve onun doğum gününü jisoo'nun evinde kutlayacaktık. Evden çıkmadan önce salona ilerledim ve annemin oturduğu kanepenin ön tarafına ekranın önünde durdum.
"Anne nasıl olmuşum?"
Annem ayağa kalktı ve yanağımdan makas aldı.
"Mükemmel olmuşsun tatlım"
Annemin yanağına küçük bir öpücük kondurdum ve elimi uzattım.
"Evin anahtarını alabilir miyim? Geç geleceğim çünkü"
"Peki"
Annem yanımdan geçti ve ekranın altındaki dolaptan Evin anahtarını çıkardı ve bana uzattı. Anahtarı aldım ve salondan çıktım. Evin kapısını açıp merdivenlerin ilk basamağına bastığım an şoförüm arabaya koşup Kapıyı açtı. Bu gece arabayla gitmek istemiyordum. Hava çok güzeldi ve zaten jisoo'nun evi yakındı. Arabaya yaklaşıp şoförüme arabayla gitmeyeceğimi söylediğimde Benimle gelmeyi teklif etti ama ben reddettim gerek yoktu çünkü.
Evin bahçesinden çıkarken kapıdaki bekçilere başımla selam verip yoluma döndüm.
Ben Park Chaeyong arkadaşlarımın deyişiyle rosé. Bayan ve Bay Park'ın tek çocukları. Küçüklüğümden bu yaşıma kadar her istediği yerine getirilen bir kızım ama hayır benim gibi büyüyen çocukların tersine ben şımarık ya da egolu değildim. Aynı zamanda arkadaşlarım da öyle. Erkeklerden tiksinirim ama arkadaşlarım farklı yani onlar benim arkadaşlarım Benimle konuşurken Benimle sevgili olmak gibi bir amaçları yoktu. Aşktan nefret ederim jennie'm sağolsun. Jimin ile yaşadıkları onca şeyden sonra aşktan tiksindim. Hah bir de Lisa var onun sevdiği ama onu sevmeyen bir kişi vardı. Kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok çünkü bize kim olduğunu söylemezdi. Nedenini sorduğumuzda ise o istemez derdi.
Şuan bomboş caddede tek başıma yürüyordum. Fakat müzik sesleri geliyordu. Sebebi ise yan caddenin barların olduğu cadde olmasıydı. Topuklu ayakkabılarımın sesi boş caddeyi dolduruyordu müzik sesi gelse de benim ayaklarımın sesi daha yüksekti bu ses hoşuma gitmeye başladı. Adımlarımı hızlandırdığım sırada karşı taraftan bir adam geliyordu. Saçları yüzünü kapatıyordu ve simsiyah giyinmişti. Simsiyah gecede ikimizde simsiyahtık sanki geleceğimizin renklerini taşıyorduk diye düşündüm. Onu tanıdığım falan yoktu sadece aklımdan böyle bir düşünce geçti. Adam bir sağa bir sola yürüyordu. Sarhoş olmalıydı, ondan korkmuyorum zaten babam beni özel bir kursa yolladığı için acil durumlarda Kendimi koruyabilirdim.
Adam yanıma yaklaştığında sarhoş olduğundan olsa gerek bana çarptı. Sarhoş olduğu için aklı başında değildi ve bana zarar verebilecek gibi değildi. Başını kaldırıp yüzüme baktığında onun yüzünü gördüm. Yakışıklı biriydi ama zerre umrumda değildi. Başını kaldırdığı için istemsiz olarak göz göze geldik. Gözlerindeki bakış tüylerimi diken diken etti. Anlatamayacağım garip bir şekilde bana bakıyordu. Bana kilitlenmiş gibiydi. Elimi kaldırıp saçımı düzelttim ve ona bana niye baktığını sordum.
"Ne bakıyorsunuz beyefendi?"
Adam hiçbir şekilde hareket etmiyor sadece yüzüme bakıyordu. Elimi onun önünde salladım ama hicbirsey değişmedi. Omuzlarımı yukarı aşağı kaldırdım. Sanırım fazla sarhoştu tanımadığım biri olduğu için onu geride bırakıp yoluma devam ettim. İkinci adımı attığımda bir el beni kolumdan tutup arkaya döndürdü. Bu aynı adamdı. Sinirle nefes alıp verdim.
"Bana bak kolumu bırak yoksa olacaklardan sorumlu değilim"
Adam ağzını açıp konuşacağı sırada caddenin başından başka birinin sesi geldi. Kafamı oraya çevirdiğimde takım elbiseli bir adam vardı.
"Jungkook Napiyorsun?"
Kafamı adı jungkook olan adama çevirdiğimde elini kolumdan çekti ve bir adım geriye gitti Sarhoş olduğu için dengesini sağlamakta zorluk çekiyordu. Bu gece neden bu kadar garipti? Caddenin başında durup bağıran adam yanıma geldi ve saygıyla eğildi. Bu benim şaşırmama neden oldu.
"Kusura bakmayın. Siz yolunuza devam edin isterseniz"
Başımı Tamam anlamında salladım ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Bu sefer ayaklarımdan fazla ses çıkmasın diye dikkat ediyordum. Ayakkabılarımdan dolayı onun dikkatini çekmişim gibi hissediyordum. Caddenin sonuna geldiğimde sola dönüp dümdüz ilerledim ve nihayet jisoo'nun evine ulaşmıştım. Kapı zilini çaldığım sırada aklıma hediyeyi unuttuğum geldi. Kapıyı jisoo açtığında ona mahcupça gülümsedim ve içeri girdim. Ayakkabılarımı çıkarıp terlik giydiğimde jisoo'ya fısıldamaya başladım.
"Ben hediyeyi unuttum"
"Aferin sana. İyi halt ettin. Herneyse ben böyle yapacağını bildiğim için yedek bir hediye almıştım."
"Sen bir tanesin"Jisoo'nun boynuna atlayıp ona sarıldığımda o da gülerek bana sarıldı. Sonra beni kendinden uzaklaştırıp. "Hedi geç kalmayalım " Dedi ve elimden tutup salona ileredi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK
FanfictionEn büyük azaptır aşk. Mutlu sonla biteceğini düşündüğün hayatta gerçeklerle göz göze gelmektir. Bataklıkta büyüyen bir çocuk... Varlıklı bir ailenin tek kızı... Aşk ve nefret ikisinin de sonu olacaktı "Silahı göğsümün sol tarafına, kalbimin üstüne...