Yemek

15 1 0
                                    

Ender Bey'le olan ilk görüşmemin ardından bir hafta geçmişti ve ona kendimi çalışkan ve iyi bir evlat olarak tanıtmış, bana hayran kalmadını sağlamıştım. Aslında bir bakıma öyleydim de ama benim babamın iyi evlat anlayışı esip gürlemek, mekan basma ya da mal getir götür işleri gibi olmadık şeylerdi ve ben de ona göre davranıyordum. Zorla başkalarından aldığımız şirketlerle çok uğraştığımdan şirket işlerinden de anlıyordum ve gerek zekam gerek çalışkan yapım onu adeta büyülemişti. Ona soğuk davranıyordum. Bu kaçınılmazdı ama bu halim bile onu etkilemişti. Defalarca kez "Keşke seni bırakmasaydım." Demiş olsa da bırakmıştı bir kere. Şimdi duyduğu pişmanlık hiçbir şeyi değiştirmeyecekti.

Bugün karısı ve pek değerli oğluyla tanışacaktım. Güzel bir yemek olacaktı. Hem de çok güzel bir yemek.

-Demek aile yemeği ha?

-Ya! Sevgili BABACIĞIM Ender Katipoğlu beni oğlu ve karısıyla tanıştıracakmış. Ne kadar ben kabul etmesemde onlar benim ailemmiş ve ben onları onlarda beni tanımalıymış!

Kerim çarpık bir gülüşle bana baktı. Utanmadan bir de alay ediyordu soysuz it!

-Lan Kerim sana bir şey soracağım.

-Sor kardeşim.

-Sence kafanı koparsam senin yerine klübe bakacak birilerini bulmam çok uzun sürer mi?

Kerim sırıtmayı kesip göz devirerek bana baktı. Bugün yine topluğu üstünde malın.

-Sen onu bunu boşverde bak sana ne diyeceğim.

-Ne?

-Sence de planımız biraz fazla basit değil mi? Bak bir şey söylemeden önce bir dinle. Mesela diyorum, bu aileye harbi giriyormuş gibi yapsan, evlerinde kalsan. O adama babanmış gibi davransan ve kendini çok sevdirsen. Sonraysa birden elde avuçta ne varsa alsan ve onlara siktir çekip mutlu yuvalarında kendi başına yaşamaya devam etsen. Ha, ne dersin?

-Siktir git derim. Benim entrika kuracak vaktim yok.

Saate bakarak ayağa kalktım ve oflayarak beni takip eden saf arkadaşımı umursamamaya çalıştım. Onlarla aynı evde kalmak mı? Öğk!

-Of be kızım. Sen hep demez misin o adam hayatımın ağzına sıçtı temizlemeye çalışsamda kokusu gitmiyor diye.

-Evet.

-İşte o zaman dediklerimi yap ve onun canını öyle bir yak ki çekip vurmana gerek kalmasın kendi bok çukurunda gebersin. Bir insanın canını en çok yakabilecek kişi en sevdiğidir. Ona kendini sevdir. Ailesini boz. Sonrada siktir et.

Ayakkabılarımı giymeye çalışırken bir yandan dediklerini düşünüyordum. Yapacaklarım gerçekten fazla mı hafifti yoksa?

-Bakarız.

Daha fazla bir şey duymak istemediğim için hızla evden çıktım ve arabama binerek gazı kökledim. Oldukça hızlı gidiyordum. Hız yapmayı çok severdim. Bir çok da kaza atlatmıştım ama bu tutkumu köreltememişti. Arabalara makas atarak arkadan gelen korna seslerini önemsemeden sürmeye devam ettim. Ender Bey'in adresini attığı restoranda gelince her zamanki gibi valeyi es geçip par yerlerine ilerledim ve iki araç arasına tek hamlede arabamı park ederek dışarı çıktım. Park edişimi görenler beni gördüklerinde ekstra şaşırırken memnununca sırıttım. İşte Toprak Kara olmak bu demekti.

-Hoşgeldiniz Hanımefendi. İsminiz?

-Toprak Kara. Ender Katipoğlu nerede?

-Buyurun efendim. Kendileri sizi bekliyor.

KARA TOPRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin