Tavla

18 1 0
                                    

Yeni evim de haftalar geçmişti. Kuzey malıyla yaptığımız anlaşmadan sonra hiç konuşmamıştık. Bu ikimiz için de iyi olmuştu. Ne zaman konuşsak kavga ediyorduk çünkü. Ender Bey kendi deyimiyle "kaybettiğimiz yılları kazanmak" yolunda ilerliyor, sürekli benimle vakit geçirmeye çalışıyordu. Arada annemden bahsediyor oluşu oldukça da sinirimi bozuyordu yalan değil. Necla Hanım'a gelecek olursak onda sinirimi bozan tek şey bana hep acıyarak bakıyor oluşu. Bana pis sokak çocuğu muamelesi yapıyor. Acınası ve yardıma muhtaç. Ama bu yardımı onların etmesi gerekmiyormuş. Ender Bey'e öyle söylediğini duydum defalarca. "Ona yardım edemeyiz." bu kadının ayrı bir nefreti vardı bana ama çözememiştim işte ne olduğunu. Ben salak salak tavanı izleyip düşünürken kapı çaldı ve Bayan Meme içeri girdi.

-Toprak Hanım Ender Bey'ler sizi bekliyor.

Cilveli bir şekilde konuşuyor olması dikkatimi çekmişti. Harbi ben niye hep lezlere denk geliyordum? Biri de desinki "Sen manyak mısın, ben erkeklerden hoşlanıyorum. " Ee ama benim inanılmaz cazibeme kimse karşı koyamıyor ne yapalım.

-Toprak Hanııım!

Bekliyordum. O koça kıçını sallaya sallaya gelmeye başladığında erkek olmayı diledim. Hep dilerdim ama şuan bayağı bayağı yalvarıyorum.

-Torak H... Ay!

Biranda onu yatağıma çektim ve üstüne çıktım. Bu kıza karşı hiçbir şey hissetmiyor oluşum hiç adil değildi. Ama kendimi tatmin etmek için yine de dudaklarına yapıştım. Saniyesinde karşılık vermeye başladı. Ulan vallaha bu şansıma sevinsem mi üzülsem mi bilemiyorum.

-Toprak seni çağırıyorlar.

-Bir daha sakın saçıma dokunma.

-Ama neden?

-Nefret ederim de ondan.

Konuşmasına fırsat vermeden tekrar onu öpmeye başladım ve bir süre daha öptükten sonra kalktım ve kapıya yöneldim. Arkamdan geleceğini biliyordum ve yüzüne dahi bakma ihtiyacı hissetmemiştim. Beni ilgilendiren tek yeri dudaklarıydı. Onun dışında kalçası ve göğüsleri umurumda değildi. Ki zaten ben bir kızdım ve onlarla işimde olmazdı.

-Kızım. Biz de hep birlikte kahvelerimizi içiyorduk. Seninde katılmanı istedim. Sohbet eder laflarız. Geç otur.

-Peki En... Baba.

Evet. Söylemeyi unuttuğum en can alıcı şeylerden biri. Artık ona "baba" diyorum. Bildiğin baba kız olduk yani. Aman ne hoş. İnsan geberteceği adama baba diyince bir garip hissediyor. Ağzımı çamaşır suyuyla çalkalayasım var. O derece.

-Alışacaksın. Hepimiz birbirimize alışacağız. Keşke seni önceden yanıma alabilseydim.

-Evet. Yetimhaneye atmak yerine bunu yapabilirdiniz. O zaman belki her şey çok farklı olurdu.

-Haklısın. Bu konuda söyleyecek hiçbir şeyim yok. Ama anlayamıyorum. Ne var bu yetimhanede?

Güldüm. Duygusuz ve histerik bir gülüştü bu. Ne mi vardı o yetimhanede? Bir çocuğun başına gelebilecek en kötü şey vardı. Hatta şeyler. Her şeyden önce yetimdiniz. Diğer çocuklardan 2-0 geri başlamıştınız hayata. Kendi öz anneniz babanız ya ölmüş ya da sizi istememişti. Bir çocuğu bundan daha çok ne yaralayabilirdi ki? Yedikleri dayakları büyük adamlar çekemezdi, el kadar çocuğun suçu neydi ki?

-Siz yetimhaneleri beş yıldızlı otel gibi falan mı sanıyorsunuz?

-Tabiki de hayır. Ancak sonuçta bir yurt. Bundan bu derece nefret ediyor olman bence saçma.

KARA TOPRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin