Saçma aile yemeğimizin geri kalanı neredeyse olaysız geçmişti. Ama dediğim gibi. Neredeyse.
-Toprak, Kuzey ve Necla. Şimdi söyleyeceklerimi uzun bir düre düşündüm ve hepinizin bana saygı duymasını ve dediklerimi yapmanızı istiyorum.
Necla Hanım ve Kuzey Enser Bey'e soran gözlerle bakarken ben kafamı sandalyeye yaslamış tavana bakıyordum. İnsanların yüzüne bakmayı sevmezdim. Hele karşımda Kuzey malı varken tavan bile daha çekici geliyordu.
-Toprak artık bizimle yaşayacak. Birol Bey'le konuştum ve o da Toprak'ın zaten ayrı eve çoktan çıktığını, eğer isterse bunun mümkün olduğunu söyledi. Sıcak aile ortamı sana iyi gelecek ikimizde bunu biliyoruz.
Babamın ne yapmaya çalıştığının farkındaydım. Beni Ender Bey'in evine yollayıp onlarla daha yakın olmamı sağlayacaktı. En değerli şirketlerden birini elime geçecekti ve bu onun için iyi bir kazançtı. Bu söylediği "eğer Toprak isterse" onlarla yaşayacaksın demekti. Asıl sorun Ender Bey'in benim neden yardıma muhtaç olduğumu düşündüğüydü.
-Şimdi de hayır işlerine mi başlıyoruz?
-Sen doğduğun gün başlamışlar zaten yorma sen o sarı kafanı.
Oooo işte bu çok iyiydi.
-Bence de. Bu ufaklık bizimle yaşasın. Bir gece kalkar boğarım dünya bir pislikten kurtulur.
-Yoyo bence ben seni boğayım dünya bütün pisliklerinden kurtulsun.
Kuzey tam ağzını açacağı sırada Ender Bey sözünü kesti ve Necla Hanım oğlunun kolunu sıvazladı.istemsizce gözlerim tam da oraya kaydı ve alaycı gülümsemem yüzümde soldu. Koyuyordu amk işte. Ben orda yalnız başıma geberirken bu piçin el bebek gül bebek yetişmesi çok koyuyordu!
-İtiraz yok. Ailemizin yeni üyesini sevip benimseseniz iyi olur. Toprak benim kızım ve bu artık senin de kızın olduğu anlamına geliyor.
-Neden eski aşıklarından birinden peydahladığın veletlerden birine analık yapmak zorunda olayım. Hem daha önce de gelenler oldu ama hiç böyle yapmadın. Bu kızın farkı ne?
-Necla!
-Baba sesini yükseltme.
Gülümsemem soldu mu demiştim? Çok sürmedi. Mutlu aile tabloları sırıtışımı anında geri getirmişti. Anneme laf etmişti ama umurumda değildi. Tanımam etmem neyse ne. Ama sorduğu soru benim de aklımı kurcalıyordu. Neydi bu bana olan ilgisi?
-Bir de sırıtıyor utanmadan!
-Mutluluğunuz tüm bedenimi sardı. Nasıl sırıtmam!
-Ulan şimdi alırım seni ayağımın altına kes sesini konuşma.
-Kuzey! Yeter artık toprağa sataştığın. O senin kardeşin ve ikinizde artık buna göre yaşayacaksınız. Sana gelince Necla. Ben senin oğlunu nasıl kendi oğlum sayıp sevdiysem sende benim kızımı seveceksin.
-Vay be Dallas'ı geçmiş burası. Bir de ben hayatımı karışık sanıyordum.
Gür bir kahkaha attım ve karşımda moraran Kuzey'e baktım. Demek bu benim öz kardeşim değildi ha? Harbi o zaman neden baba oğul bu kadar bağlıydılar birbirlerine.
-Toprak sende bundan sonra Kuzey'e "abi" diyeceksin. Anlaşıldı mı?
-Nedenmiş o? Anlaşılan o ki o benim hiçbir şeyim değil.
-Çünkü senden büyüğüm süper zeka!
-Yok canım. Akıl yaşta değil baştadır. Ben akla bakarım ve sende de ondan yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA TOPRAK
AzioneAilesi tarafından istenmemiş ve yetimhanede kendi kaderine terk edilmiş küçük bir çocuğun hayata tutunuşu ve onu bu hale getirenlerden intikam alışının hikayesi. Aşk var mıdır yoksa bir takıntıdan mı ibarettir?