🌻

245 34 72
                                    

Yıldızlar burada çok net görünüyordu. Gökyüzü o kadar muhteşem görünüyordu ki, gözlerimi alamıyordum.

Ancak birden aklıma bayağıdır aklımda olan bir soru geldi.

"Size bir şey sorabilir miyim?"

"Sorabilirsiniz tabii ki. Ancak önce sizden bir şey rica etmek istiyorum."

Ona döndüm.

"Saygı eklerini kullanmayı bırakabilir miyiz?"

Saygıya bu kadar önem veren bu adam benden nasıl bunu istemişti? Çok garip.

"Tabii ki. Ama saygıya önem verdiğinizi sanıyordum."

"Öyle. Ama sizinle samimi konuşmak istiyorum."

"Peki."

"Sen ne soracaktın?" Birden samimi konuşması bir anlık da olsa afallamama neden olmuştu.

İçimde tarif edilemez bir his oluşurken hemen cevap verdim.

"Abinle birbirinize kırgın gibisiniz. Hatta daha çok sen ondan pek hoşlanmıyormuş gibisin. Bu sadece benim gördüğüm ama. Özel hayatın hakkında fazla şey soruyorsam kusura bakma lütfen. Sadece merak ediyordum."

"Hayır, özür dileme. Sana anlatacağım."

Yan dönüp ona baktım. Bir elini başının altına koymuştu. Ona bakmak çok hoşuma gidiyordu. İçimi kıpır kıpır yapıyordu.

"Abimle aramız çok iyiydi. Ancak ben onaltı yaşıma gelince evimizi terk etti. O zamanlar babam gittiği iş gezisinden dönmeyeli bir yıl olmuştu. Yıllar geçtikçe abim annemi arayıp sormaya başladı. Ancak ben hiç konuşmadım onunla. Çünkü abimden nefret ettim o günden beri. Ona
sormayı çok isterdim; bizi neden bıraktın? Neden o kadar sorumluluğu bana yıktın?"

Derin bir nefes aldı. Duyduklarım karşısında dilim tutulmuştu resmen. Lucas onları terk mi etmişti?

"Ben dayandım, onun gibi kaçmadım ve üniversiteden sonra dedemin vefatının ardından miras kalan şirketin başına geçtim. Abim de geri geldi o sırada. Ama onu hiç affedemedim. Zaman ne kadar geçmiş olursa olsun o günü unutamadım. Zaten o da benden af dilemedi. Birkaç yıl önce geldi. Pay istedi. Annem de ona gelin getirirse payı vereceğini söyledi. Bu yüzden size sahte ilişki teklifinde bulundum."

Hiç aklıma gelmemişti. Bense başlarda saçma sapan bir şekilde Seolah'ı kıskandırmak için böyle bir teklifte bulunduğunu sanmıştım. Of!

"Zor zamanlar geçirmiş olmalısın." Diyebildim sadece. O da aynı şekilde bana dönüp gözlerime baktı.

"Evet, ama geçti. Senin hayatın nasıl? Neşeli bir kişiliğin var. Okul hayatın güzel geçmiş olmalı."

İç çektim. Bayağı güzel geçti hem de.

"Pek sayılmaz. Ortaokul ve lise boyunca zorbalığa uğrayıp dışlandım."

Şaşkınlıkla bakakaldı. Buruk bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma.

"Ben ilkokuldayken babam bir trafik kazasında vefat etti. Ortaokula geçer geçmez annem markete gideceğini söyledi ve bir daha hiç gelmedi. Tüm çocuklar ortaokulda annemin ve babamın olmayışını, Lisede ise çirkin ve yalnız oluşumu hedef aldılar. Onlar için en kolay ve zayıf hedeftim sanırım."

Sinirle bir şeyler mırıldandı ama duymadım. Eski zamanları düşünmek cidden acı veriyordu. Ama birine anlatmak da çok önemliydi. En azından konuşmanın bunları aşmamda yardımı olabilirdi belki.

"Lisenin son yıllarında bana zorbalık yapan ekipten biri artık sürekli beni korumaya, savunmaya başlamıştı. Kısa bir süre sonra da benden hoşlandığını söyledi. Ondan nefret ediyordum. Defalarca kez reddettim onu. Ancak o hiç pes etmedi. Beni korumaya ve arkadaşlarını karşısına almaya devam etti. Böylece lise hayatımın son zamanlarında gördüğüm zorbalık azalmıştı. Lise bittikten sonraki yazda tesadüfen beraber bir kafede çalışıyorduk. Böylece çıkmaya başladık. Ancak o geçen yıl beni eski sınıf arkadaşımla aldattı. Onları da ben tanıştırmıştım biliyor musun? Bugün yanımdaki çocuk da oydu. Minwoo."

"Ne diye gelmiş yanına? Keşke daha sert müdahale etseydim. O şeref..."

Bir anlığına kendinden utanıp ağzını kapattı.

"Pardon."

"Sorun değil. Açıklama yapmak ve ikinci bir şans istemek için gelmişti."

Yüz ifadesi birden garipleşti.

"Minah... Eğer istiyorsan onunla yeniden birlikte olabilirsin. Biliyorsun, ilişkimiz sahte. Sözleşmeyi iptal edip, herkese ayrıldığımızı söyleriz. Mutluluğun şuan daha önemli."

Elimde olmadan gülümsedim. Bu kadar tatlı gelmesi normal miydi?

"Hayır. Şuan yanında olmayı daha çok istediğim biri var," dedim gözlerimi onunkilerden ayırmayarak.

"Ben de sanırım bundan sonra hep yanımda olmasını istediğim birini buldum."

Benden mi bahsediyordu? Tanrım! Yanaklarıma ateş bastı birden.

Tam bu esnada Christopher'ın telefonu çaldı.

"Evet Sekreter Bae? Anlıyorum. Pekala, onbeş dakikaya oradayım. Kimseye bir şey yapmamasını söyleyin. Evet sadece beni bekleyin."

Telefonu kapattı.

"Bir sorun mu var?"

"Küçük bir şey. Sanırım gitmemiz gerek."

Ayağa kalkıp hemen arkamızda ki arabaya doğru yürüdük. Arabaya bindiğimizde "seni evine bırakayım," dedi bana bakmadan.

"Hayır, aceleniz var gibi görünüyor. Taksiye binerim ben."

"Olmaz. Şirket uzak değil zaten."

Daha fazla ısrar etmeden başımı salladım. O arabayı sürerken ona bakmamak için içimde savaş veriyordum.

Eskiden onun arabasında kendimi çok rahatsız hissederdim. Soğuktu çünkü. Ancak şuan anlam veremediğim bir sıcaklık yayılmıştı sanki her tarafa. Bu beni çok mutlu ediyordu.

Evimin önüne geldik ve arabadan indi.

"Neden indin?" Dedim merakla.

"Sana sarılabilir miyim?"

Şaşkınlıkla ona baktım. O bana sarılmak istemişti... Bana sarılmak...

Kelimeler ağzımdan çıkmadığı için başımı sallayabildim yalnızca.

Bana doğru bir adım attı ve beni nazikçe kolları arasına aldı.

Şuan da hissettiklerim, Minwoo bana sarılırken hissettiklerimden çok daha farklıydı. Şuan huzurlu hissediyordum.

"Beni dinlediğin için teşekkür ederim." Dedi.

"Asıl ben teşekkür ederim, bana güvendiğin ve beni dinlediğin için."

Kalbinin hızlı atışlarını duyabiliyordum. Daha sonra birbirimizden ayrıldık.

Eli ensesine gitti ve kısık sayılabilecek bir sesle konuştu,

"O zaman... Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Arabasına bindi. Ancak ben eve girene kadar bekledi. Bu gerçek miydi?

Sanırım bu gece uyuyamayacağım!

Selaaamm
Umarım bölümü beğenmişsinizdir 💗
Oy vermeyi unutmayınn ❣️
Sizleri seviyorummmmm hoşçakalınnn ♥️

KAVALYEM OLUR MUSUN? | CHRISTOPHER BANGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin