15

111 12 9
                                    


Domino'lar boş koridorda hızlıca yürüyerek Tuğçe ve Peter'ı bulmaya çalışıyorlardı. Telaşlıydılar akıllarında bin tane senaryo vardı, ölüp ölmediklerine dair. Ayak sesleri gelmeye başladı ancak bu ayak sesleri dengesizsin, sanki gelen kişi yürüyemiyor gibiydi. Herkes dövüşe hazır hale gelirken karşılarına çıkacak şeyi beklemiyorlardı. Köşeyi döndü, gördükleri kişiyle şoka boğuldular. Tuğçe'ydi bu, ayakta bile duramıyor, saçlarından kanlar damlıyor üstü yapış yapış kurumuş kan ve ıslak kan olarak kanla kaplıydı. Diğerleri şokla bakakalırken Tuğçe burukça gülümsedi, "İyiyim.." dedikten sonra yere yığıldı.
Domino Tuğçe'nin yanına koştu, elini kafasının altına koydu.
"Ne oldu sana? İyi misin? Ölme lütfen ölme" ağlamaklı sesiyle konuştu Dom, diğerleri de çoktan onun arkasına toplanmışlardı. Tuğçe öksürüğünü gizlemek için güldü ama çok işe yaradığı söylenemezdi.
"Bazı yaraları dün Wade arabayla bize girdiğinde aldım, burnum falan da yumruk attı orospu çocuğu" aralarda nefes molası vere vere zorlukla konuştu Tuğçe.
"Nasıl kaçtın?" diye sordu ciddiyetle Domino.

"Wade'den daha iyi olduğumu belli etmem.." kafasını yana çevirip kanlı öksürüğün çıkmasına izin verdi. "-yeterli oldu"
Cable kollarını birbirine bağlayıp sordu, "Şu çocuk nerede?" Tuğçe ne dediğini anlamamış gibi Cable'a bakarken Felicia araya girdi, "Peter nerede?"
Tuğçe nefes verdi, "Bilmiyorum, onu arıyordum" öksürükleri devam etti, gözleri Yukio'ya kaydı. "Merhaba Yukioo!" sesini olabildiğince yumuşatıp gülümsedi, Yukio buna karşılık gülümseyip elini salladı, "Merhabaa Tuğçe!"
Colossus araya girdi, "Durumun çok kötü bu halde daha fazla yürümene veremeyiz, gel buraya" diyip Tuğçe'yi kucağına aldı, Tuğçe yüzünü buruşturdu, ağrılarından değildi, "Ben çok mu ağırım?"
Gelen cevap üzerine herkes güldü, "Wade baygınken halledelim şunu hadi" dedi Tuğçe ciddiyetini bozmadan. Negasonic (of) konuştu, "Ne?" herkesin gözü Tuğçe'ye kaydı.
"Minik bir boğuşma oldu ben kazandım işte" kimse bir şey demedi, koridorda ilerlemeye devam ettiler. Felicia telaşlıydı diğerlerine göre, neden bilinmez. Sessizliği bozan Tuğçe oldu,
"Bize isim lazım he"
Herkes bıkkınlıkla Tuğçe'ye bakarken Felicia sitem etti, "Şimdi sırası mı? Peter öldü mü yaşıyor mu bilmiyoruz bile ve sen gelmiş işin hala taşşağındasın!"
Tuğçe gelen tepkiye dudaklarını büzüp ellerini havaya kaldırdı, 'suçsuzum memur bey' der gibi. Ağrıları onu rahat bırakmıyordu,
"Biraz uyuyacağım ben, bulunca uyandırırsınız hadi eyvallah" gözlerini kapatıp kollarını göğsünde bağladı.


İlerlerken Wade'in bağırışlarını duydular, korkuyla oldukları yerde durdular. Felicia kendinden emince sesin geldiği yöne doğru gitti, "Vay be.." dedi Tuğçe'ye bakarak. Diğerleri ne olduğunu anlamak için Felicia'nın yanına geldiklerinde Wade'in bir sandalyeye bağlanmış olduğunu gördüler, Tuğçe zekiydi, ileri görüşlüydü. Ağzı yüzü dağılmış sandalyeyi kıracakcasına debeleniyordu. Negasonic Koşarak Wade'in yanına gitti, "Peter nerede lan!"
Diğerleri de çoktan Negasonic'in arkasına toplanmışlardı Wade cevap vermeyip bağırışlarına devam edince Felicia Wade'in boğazını tutup sordu,
"Peter. Nerede?" dişlerini sıka sıka teker teker konuşuyordu, Wade bağırmayı kesip sertçe Felicia'nın gözlerinin içine bakınca Felicia gelmeyen cevaba sinirlendi ve boğazını sıkmaya başladı. Yine cevap gelmeyince Colossus Tuğçe'yi Domino'nun kucağına devretti. Kromdan yumruğu yüzüne yiyen Wade dişlerinden birini tükürdü, Yukio tekmelerinden birini Wade'in yüzüne geçirdi. Wade sinirle konuştu, "Eğer biriniz daha bana vurursa hayatını bitiriri-" daha sözünü bile bitiremeden Cable robotik koluyla yumruğunu Wade'in yüzüne yapıştırınca, Felicia kapıya doğru yöneldi. "YA BİR SİK OLMAZ BU PİÇTEN KENDİMİZ BULALIM HADİ" diye bağırdı diğerlerine. Herkes Fel'i onayladı. Negasonic diğerlerinin yanına gitmeden önce elinde oluşturduğu güç hulyasını Wade'in yüzüne geçirdi.

Bir sürü odaya girip çıktıklarında sonunda Peter'ı bulmuşlardı, Yarı baygın gibiydi, kafası yerinde değildi. Sandalyeye bağlı kafası eğik bir şekilde bekliyordu sadece, Felicia onun yanına koşup bağlı ipleri çözdü, Tuğçe kadar olmasa da onunda tedavi edilmesi gereken yaraları vardı. Kendi başına yürüyemiyordu Felicia Peter'ın bir kolunu sırtına alıp diğerlerine seslendi, "Yardım lazım koca adam" dediğinde Colossus ve Cable aynı anda yanına gittiler. "Aslında bana dedi" dedi Col. Cable gözünü devirip diğerlerinin yanına gitti, Colossus da Peter'ı omzuna alıp.
Tuğçe'ye uzun uzun baktı Peter, "Tuğçe" dedi sadece. Herkes toparlanıp geldikleri arabaya bindiklerinde o da çoktan bayılmıştı.

Tuğçe gözlerini açtığında rahat bir yataktaydı, karnında çok iğrenç, tiksindirici bir ağrı vardı. Kollarında serumlar, kablolar vardı, etrafına baktı. Kimse yoktu, derin nefes alıp elini karnına götürdü. Neden kimsenin olmadığı sonradan aklına geldi, aniden doğruldu aklına gelen fikirle ağrıyan yaralarını umursamadan. Wade onlara bir şey yapmış olabilir miydi? Kesin onlara bir şey yapmıştı, ama kendisi neden buradaydı? Ayağa kalkmaya çalıştı, kollarındaki serum tüpleri, kablolar onu geri çekti, acıtmıştı bu. Yapacak bir şey yoktu, bütün tüpleri ve kabloları sıkıca tutup bir anda çekti, ağrıdan kesikçe inledi. Kolları kanıyordu, kanları üstüne silip kalktı ayağa. Karnını tutarak topallaya topallaya salona gitti, masanın üzerinde bir not vardı. "Bari yatağın yanına koysanız da kalkmasaydık mallar" diye geçirdi içinden.
Uzatıp notu aldı masanın üzerinden. Notta

"Aşko biz (adımızı Aşko Kuşkonmazlar Timi koydum sen dün isim lazım diyince bence tatlış oldu kimse beğenmedi ama) Aşko Kuşkonmazlar Timi, Tony ile bir işimiz var bizi çağırdı, niye bilmiyoruz. Oraya gittik hala gelmediysek ölmüşüzdür (şaka)
Not:Mı acaba? ¬'(
Domino"

yazıyordu, Tuğçe kağıtta yazanları anlamaya çalışırken "Duyduğum en tatlış isim" dedi yüzünü ekşiterek, bu sefer ağrısındandı. Umrunda da değildi, yaralıydı birde bu halde onları kurtarmaya mı gidecekti? Hem onların güçleri vardı kurtulurlardı. Yani kurtulurlardı değil mi? İçinden bela okuyup uyandığı odaya gitti, çekmeceleri karıştırdı. Bandaj buldu, bulduğu bandajı sıkıca karnına sarmadan önce aynada kendine baktı,
"Elveda güzel bikiniler.." dedi hüzünle. Bandajı sıkıca karnına sarıp üstünü değiştirdi, baştan aşağı simsiyah giyinmişti, kulaklıklarını takıp müziği başlattı.

Welcome to the party -  Diplo, French Montana & Lil Pump ft. Zhavia Ward


Havaya girmek içindi bunlar, canı yanıyordu evet ama arkadaşlarının canı tehlikede olabilirdi. Hem kendi başına Wade'i tahttan indiremezdi, bodruma doğru indi. Orada hep cephane bulunurdu, çeşitli silahlar mermilerle doluydu. Ama -du işte, hepsi gitmişti. Tuğçe telaşla etrafı karıştırmaya başladı iki Glock ve 20 mermiden başka bir şey yoktu. Söylene söylene Mickey Mouse'lu çantasına attı bunları. Bıçak olsa daha iyiydi diye düşündü ama yoktu, gerekmedikçe silahları kullanmazsa yakın mesafe dövüşürse bir şey olmazdı diye düşünürken köşede duran üzerinde kurumuş kanlar olan çivili bir beyzbol sopası çarptı gözüne, gözleri fal taşı gibi açılırken mutluydu. Böyle sopa tarzı şeyleri çok severdi, Harley Quinn hayranı olduğundan falan değil, zaten değildi ama sopaları çok severdi.
"Gel bakayım buraya! Annesinin kuzusu" diyerek sopayı eline aldı, eğilip kokladı. "Ahh, bu kokuyu çok seviyorum"

İşte şimdi hazırdı, karşısına çıkan herkesin ağzına sıçacaktı. Ağrıyan yaralarının acısını o piçlerden çıkaracak ve bundan çok zevk alacaktı.

ALTIN KATANA¦ bxb, spideypool Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin