12

111 12 32
                                    

Peter stresliydi, ne yapacağını bilmiyordu. Korkuyordu, herhangi bir savaşa hazır değildi. Tek başına otururken Tuğçe geldi yanına, "Naber?" Peter cevap vermedi ona, iyi olmadığı her halinden belliydi. Tuğçe gelmeyen cevabı umursamadı, minik bir ayna ve nemlendirici çıkardı cebinden. Aynayı kaldırıp dudaklarına nemlendirici sürmeye başladı, Peter konuşmaya başladı.
"Aptal gibi hissediyorum"

"Herkes öyle hisseder, kimin sikinde?" dedi Tuğçe, aynadan gözünü ayırmadan.
"Sen öyle hissediyor musun?" sordu Peter.
"Evet ama sonra öyle hissetmemeyi seçtim" diye cevap verdi sorusuna, dudaklarındaki nemlendiriciyi dağıtırken.
"Ben o noktaya gelebileceğimi sanmıyorum" dedi dolan gözlerinin arasında Peter, Tuğçe Peter'ın dolan gözlerinin parıltısını farketti. Kafasını okşadı, "Aslında kolay, gerçekleşene kadar taklit et tabii iraden demirdense kolay.."

"Senin iraden demirden mi?" sordu Peter Tuğçe'ye, "Bilmem, irade kavramını pek düşünecek vaktim olmadı, bana denileni ya da istediğimi yaptım. En sonunda ne istersem her şekilde aldım onu" cevabından sonra Peter Tuğçe'nin gözlerinin içine baktı, Tuğçe aynaya bakıyordu. Gözleri sanki hırstan yanıyor gibiydi, biliyordu bu kız istediği her şeyi eninde sonunda başarırdı. Hırslıydı, azimliydi bunlarda Peter'ı korkutan şeylerdi.
"Korkuyorum" nefes almak için duraksadığında sonunda Tuğçe'nin ilgisini çekebilmişti, Tuğçe konuşmaya devam etmesi için ona baktı. "Bütün bu şiddetten, dehşetten korkuyorum" Tuğçe duyduğu sözlerle soğuk bakışlarını yumuşattı, bakışlarının soğukluğu Peter'ı sevmediğinden değildi, öyle bakmaya alışmış, duruşuna da yansımıştı bu dışarıdan çok sert, soğuk biri gibi görünürken tanıdığında tamamen değişiyordu. Cevap gelmemesi üzerine Peter devam etti "Sen de korkuyor musun?" Korkmadığı kesindi ama Peter onun iç dünyasına dalmak, Tuğçe'yi tamamen tanımak istiyordu.

"Tch, neden korkayım ki?" sırıttı alayla. "Kendimden başka kimseden korkmam" diye yanıtlayıp önüne döndü Tuğçe. Peter titrek gözlerinden akan yaşları sildi, "Neden?"

"Neler yapabileceğimi ben bile bilemiyorum çünkü bazen" diye yanıtladı Tuğçe onu, arkasına yaslanıp çantasından çıkardığı lolipobu ağzına götürdü. Peter da arkasına yaslandı, "Merak etme sana bir şey olmaz, oldurtmam. Sen sadece bilgisayar başında ol yeter, sandalyedeki çocuk ol veri topla" dedi gülümseyerek, resmen Tuğçe Peter'a ebeveynlik yapıyordu, ondan küçük olmasına rağmen daha büyük gibiydi.
"Ama çatışmada yalnız bırakamam sizi" dedi Peter kendinden emince.
Tuğçe ağzındaki lolipobu çıkarıp parmaklarının arasına aldı, "E o zaman korkmayacaksın, sende insansın onlarda" diyip yanından kalktı. Peter Tuğçe'nin arkasından bakakaldı, istediği şeyi yapmak için her şeyi çöpe atabilecek, kaybedecek bir şeyi olmayan birinden böyle şeyler duymak iyiydi. Kalkıp arkasından gitti,

"Ne yapacaksın?" sorusu duyduğunda arasını döndü Tuğçe, "Wade barda şu an minik bir görüneceğim sadece" diyip elindeki peruğu kafasına geçirmeye çalıştı.
"Ne barı? Seni gördüğü gibi öldürür!" dedi sitemle Peter. Diğerleri onların kavgalarına aldırmadan oturup konuşuyorlardı sesleri anlaşılmasa da geliyordu. Tuğçe güldü, peruğu taktıktan sonra çekmeceden plastik makyaj eşyaları çıkardı,
"Senden zekiyim ve tiyatro geçmişim var" dedi ve yüz hatlarını normalden daha da keskinleştirmeye başladı, Peter'ın ağzı açık kalmıştı, arkadan Domino'nun sesi geldi,
"İşte şimdi bizi tanımaya başlıyorsun Parker!"

Tuğçe gelen sese güldü, mavi bir lens taktı gözlerine. Tamamen başka biri gibi görünüyordu, dolaptan asla giymeyeceği türde pembe dekolteli bir elbise çıkardı, "İki dakika dön bakayım popişi"
Peter gülüp arkasına döndüğünde Tuğçe çoktan elbisesini üstüne geçirmişti bile, saçlarını düzeltip masanın üzerindeki kağıtları aldı ve seslice okumaya başladı,
"Samantha Orfleksy, 23 yaşında bunlar tanıdık geldi mi?"

ALTIN KATANA¦ bxb, spideypool Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin