ALTIN KATANA¦ bxb, spideypool

Özel Bölüm

"Bu sefer farklı şekilde başlayalım!"

Ortama yayılan yoğun alkol kokusu, yanıp sönen renkli ışıklar, ritmine kendini kaptırmadan duramayacağın şarkılar. İşte bunlar bir barı mükemmel yapan şeylerdi Wade için, ta ki onu görene kadar. Wade buzlu viskisini yudumlarken onu gördü, isminin Peter olduğunu ileride öğreneceği adamı. Kendinden emince sahneye çıkmış, sahneni̇n ortasındaki direğe sürtünerek dans ediyordu.

Wade'in kafasını diğerlerine içecek hazırlayan Weasel'a çevirip konuştu, "Kimmiş bu?"
Weasel gözlerini hazırladığı içkiden ayırmadan Wade'in söylediğine cevap verdi, "Stark'ın küçük oğlu" gözlerini ona merakla bakan Wade ile buluşturup ekledi.
"Peter Benjamin Stark" Wade sırıtarak Peter'a döndü.

"Çok iddialı birine benziyor, ha?"
Weasel Wade'in sözünün üzerine ona biraz daha yaklaşıp konuştu.
"Daha önce kasasını hiç bu kadar etkili kullanabilen birini görmemiştim" dedi Weasel. Hayranlıkla izliyordu sahneyi. Wade gelen tepkiye güldü. Bu sırada Domino ve Tuğçe onların masasının biraz daha ilerisinde bir şeyler içip gülüşüyorlardı.

(Minik bi bilgi bolumde 18-19 yasinda falanim ben yani tugce o yuzden icebiliyom merak etmeyin)

Göz göze geldiklerinde Wade nefesini tuttu, bu oğlan gerçekten kusursuz güzellikteydi. Eşsiz güzellikte parlayan gözleri ve kumral saçları, Wade onun tam bir melek olduğunu düşündüğünde kurdukları minik göz teması gitmişti. Genç adam yavaş yavaş sahneyi terk ederken alnından akan minik boncuk boncuk terler ve aldığı derin nefesler yorulduğunu gösteriyordu. İnsanların arasından sıyrılıp tezgaha doğru ilerledi, Wade onun birden yanına gelmesiyle afallarken Peter bunu farkedip minikçe gülümsedi. Tekrar barmene dönüp konuştu,

"Soğuk bir vişne suyu alabilir miyim? Eğer içine bir kaç damla alkol kaçırırsanız görmemiş gibi yapabilirim" dedi alayla.
Weasel da alayla karşılık verdi oğlana, "Ben kaçırmam efendim, ama merak etmeyin hemen gelecek içkiniz"
Peter gülümseyerek teşekkür etti, ardından ona hayranlıkla bakan adamın yanındaki boş tabureyi ayağıyla bacaklarının arasına çekip oturdu. Elini çenesine yerleştirip dirseğini tezgahla buluşturduğunda içkisini hazırlayan Weasel'a bakıyordu Wade'in ona bakışlarını görmezden gelerek.

Wade sertçe yutkundu ve konuştu, "Hep dans mi edersiniz böyle?"
Peter gelen soruyla irkilip Wade'e döndü.
"Hayır, bugün içimden geldi sadece. Beğendiniz mi?" Wade gelen cümleyle en içten gülümsemesini sundu Peter'a, "Beğenmek ne kelime, bayıldım" diye de ekledi. Peter duyduğu kelimelere ve adamın bu tatlı gülümsemesine karşı gülümsedi.
Wade'in bu gülümsemeye içi gitse de belli etmedi. Peter önüne konulan içkisini yudumlarken kalktı,
"Sizinle konuşmak eğlenceliydi, hoşçakalın" Wade'in yüzündeki gülümseme sönüp kafasının karıştığına dair bir ifade aldı. Tam ağzını konuşmak için kullandığında Peter onu beklemeden yanından uzaklaştı, ondan uzaklaşan bu güzel bedeni yakalamak için hızlıca yerinden kalktı Wade. Yavaş adımlarla bu kalabalığın arasından sıyrılmaya çalışıyordu Peter, peşindeki adamdan habersiz. Kolunda güçlü bir el hissettiğinde bu kişi az önce konuştuğu adamdan başkası değildi.

Ona boş gözlerle bakan genç adamın muhtemelen kafasında olduğuna inandığı soru işaretinin cevabını fısıldadı kulağına "Konuşmamı beklemedin bile" Duyduğu fısıltıyla boş gözlerinin bakışları sertleşirken konuştu. "Beklemeli miydim ki?"
Wade güldü çocuğun bu cevabına, beklemiyordu. Konuyu değiştirmeyi daha doğru buldu, "Daha sessiz bir yerlere gitmek istiyorsun sanırım" Peter gülümseyerek kafasını salladı.
"Peki ya hala dans etmek istiyor musun?" diyip genç adamı daha da kendine çekti Wade. Peter adamın gözlerinin içine bakarak konuştu "Neden olmasın" Wade gelen tepkiye alaycı bir şekilde sırıttıktan sonra, oğlanı ve kendini bu kalabalıktan sıyırmak için arka kapıya yöneldi. Dışarı çıktıklarında siyah parlak bir araba karşıladı onları Peter emin olmak istercesine kolundan tutan adama baktı.