8

180 18 11
                                    

Peter evlerinin terasında sigarasını içiyordu, aradan bir ay geçmişti. Ama o hala bazı şeyleri atlatamamış üzerine sigaraya başlamıştı, geçen bir ay boyunca ne Tuğçe'den ne de Domino'dan hiçbir iz yoktu. Unutulduğunu düşünüyordu, telefonu çaldı. Bilinmeyen bir numara arıyordu, Peter arayan kişinin Christina olduğuna emindi. Eski sevgiliydi iki yıl önce ayrılmalarına rağmen her zaman bir yerlerden ulaşmayı başarıyor onu hala sevdiğini söyleyip ağlıyordu, sevdiği tek şeyi parası olmasına rağmen.
Her yerden engellemesine rağmen yine de ulaşan bu kızın telefonlarını bazen açar, bazen de direkt engellerdi. Bugün açası tutmuştu ve iyi ki açmıştı.

"Evet beni hala seviyorsun biliyorum, hayır parama layık değilsin" dedi Peter kendinden emin bir şekilde.

"Ay ne aşkı be! Gerizekalı" sesini duyunca şaşırdı, Tuğçe'ydi bu.
Sersemlemiş gibi hissetti.
"Planı hala hatırlıyor musunuz Bay Parker?" oldukça kısa ve netti. İş daha bitmemiş, unutulmamıştı.
"Unutulduğumu sanmıştım.."

"Planımızın yapı taşıyken o biraz zor" dedi minik bir kıkırtıyla Tuğçe, "Bugün buluşuyoruz, telefonda konuşamayız"

"Bekle, bekle numaramı nereden buldunuz ve nerede saat kaçta buluşacağız?" dedi Peter aceleyle Tuğçe kapatmadan önce.

"Buluruz biz, haber veririz sana hadi görüşürüz aşkom" dedi Peter'ı dalga geçercesine taklit ederek.
"Bu numarayı kaydetmeli miyim? Buradan mı haberleşeceğiz?" bir soru daha geldi Peter'dan.

"Keyfin ve kahyası bilir" diyip kapattı. Peter şokla telefona bakakaldı, yeniden başlıyorlardı.
Duş alsa iyi olacaktı, ama önce şu numarayı kaydetti. Babasına ihanet fikri hala aklına yatmamıştı aslında, ama buna tam olarak ihanet de demezdi daha da zengin olacaklardı ortak bir şirket olarak. Arkadan iş çevirmekti bu iyi anlamda, asıl ihanet Tuğçe'lerin yaptığı olacaktı sonuçta onun istemediği bir şeyi yapacaklardı arkasından oynayarak. Wade'in bunu öğrenmesinden korkmuyor değildi, yapacaklarını hayal bile edemiyordu herkesi öldürürdü. İhanet eden herkesi birer birer öldürürdü. Aklına gelen anılarla titredi, o küf odası, o altın katanalar... Kafasını sallayıp kendine geldi buna zamanı yoktu, bir kerede olsun risk alacaktı hayatında. İşine koyulmalıydı, giyeceği kıyafetleri kapıp banyoya ilerledi.

Özenle hazırlanıp parfümünü sıktı üzerine, üzerindeki siyah gömleği, siyah pantolonu, TS yazan kemeri, yüzükleri ve hiç çıkarmadığı annesinden kalan bileklikle muhteşem görünüyordu. Son olarak saçlarını geriye yatırdı, gömleğinin birkaç düğmesini açtı mükemmel görünüyordu. Yapması gereken tek şey beklemekti, telefonunu eline alıp koltuğa yayıldı. Abisi ve babası şirketteydi o ise hizmetçilerle birlikte evde. Hizmetçilerden birini çağırdı, "Arabalardan birini hazırlar mısınız? Markası önemli değil siyah olsun yeter"

"Tabii efendim" diyip gitti hizmetçi. Buluşmadan önce böyle oturmak istemiyordu biraz arabayla gezse iyi olurdu. Kalkıp garaja indi, şoför koltuğuna doğru gidince içerisinin dolu olduğunu gördü. Cama tıklayıp pencereyi açmasını sağladı. "Ben süreceğim inebilirsin, teşekkürler" dedi.
Şoför indi, Peter bindi. Arabayı sürmeye başladı, radyodan çalan şarkıya eşlik etti.
"Bugün çok yorulmuşsan, her yerde arayıp yine de bulamamışsan o seni unutmuş, sen unutamamışsan kalbinin kuşu uçmuş sen tutmamışsan, haydi gel haydi gel içelim!"

Şarkının arasında hızını arttırdı, keyifliydi. "Derdini al da gel, haydi gel içelim bu evrende bi' tozsun tarih seni unutsun haydi gel içelimm!"
Neden onların aramalarını bekliyordu, o aramıyordu ki? O kadar resmi değillerdi, aralarında bir samimiyet vardı sonuçta. Arabanın hızını biraz düşürdü, radyoyu da kısıp telefonunu aldı.
Numarayı tuşladı, telefonu arabanın telefon tutucusuna yerleştirdi.

"Alo?" diye cılız bir ses geldi, Domino'ydu bu ama neden bu kadar cılızdı sesi? Ama bunu umursayamazdı.
"Şey bizim buluşma vardı ama?" diye sordu.
Domino'nun sesi ağlamaklı çıkıyor, arkadan bağırış sesleri geliyordu. "Öğrendi her şeyi, şu an Tuğçe'yle kavga ediyorlar" dedi.

Peter şok oldu, az önceki keyifli halinden eser kalmamıştı "Nasıl?"
Domino ses vermedi, bağırış sesleri daha da arttı, netçe duyabiliyordu.

"Evime aldım lan sizi! Sokakta donarak öldürdünüz be nankörler! Arkamdan iş mi çevirecektiniz birde!" bağıran Wade'di. Peter aynı sesi tekrar duymaya hazır değildi, arabayı biraz daha yavaşlatırken gözleri çoktan dolmuştu bile.

"YA APTAL! SANKİ KÖTÜ BİR ŞEY Mİ YAPTIK? BİZ SADECE ŞİRKETİ DAHA DA KALKINDIRMAYA ÇALIŞTIK" Tuğçe'ydi bu, sesi daha baskın çıkıyordu Wade'den.

"Yaa? Sen şirketi kalkındırmayı düşünmeden önce kendi ailene baş kaldırsaydın da sokakta bulmasaydım seni!" Tuğçe'nin sesi duruldu, zayıf noktasından vurulduğunu gösteriyordu bu. Güvenip anlattığı şeyleri sırf sinirli diye, kavga ediyorlar diye sertçe yüzüne vurmuştu. Üzülmüştü Tuğçe evet, en zayıf noktasından en güvendiği kişi tarafından vurulmuştu. Ama üzgün olmanın sırası değildi, acınası diye düşündü, bundan başka bir koz bulamayacak kadar acınası. Bir gülüş sesi duyuldu, Tuğçe'nindi bu.

"Aileme baş kaldırdım diye sokaktaydım zaten!" sesi git gide az önceki sesinden de yükseliyordu. Bu yükselen ses Wade'in hoşuna olacaktı ki o daha sert bağırdı, "BENDEN DAHA İYİ DEĞİLSİN!"

Domino'nun ağlamaklı sesi yeniden duyuldu, "Bırak kızın kolunu, morartacaksın!"

Tuğçe'nin sesi daha da sertçe çıktı, "EVET ÖYLEYİM!" Yere düşme sesi duyuldu, Peter Tuğçe'ya ya da Domino'ya vurduğunu sanarak korkarken Domino konuştu, "İyi misin?"

Tuğçe olumlu bir şeyler mırıldandı, Wade'e vurmuş Wade düşüp afallamıştı. Bir gülüş daha duyuldu, Wade'indi bu. Gülüş olmasına rağmen sinir doluydu, "Bir daha asla benden habersiz hareket bile etmeyeceksiniz."

"YA KES SESİNİ ANANI SİKERİM YA!" diye bağırdı Tuğçe, sesi öfkeyle çıkıyordu bu kadar öfkesine rağmen Wade'e bir daha vurmaması Domino'nun onu sıkıca tuttuğunu gösteriyordu. "Ya boşver kızım!"

Telefon kapandı. Peter bundan sonra ne olacağını düşünüyordu sadece, çok korkuyordu.

ALTIN KATANA¦ bxb, spideypool Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin