Hyunjin önde elinde toplarla, bedenci arkada sınıf defteriyle koşarak dışarı çıkmıştı. Bedenci merdivenlerde oturmuşken Hyunjin hızını alamamış hala merdivenlerden inen Jeongin'e çarpmıştı. Jeongin öne doğru savrulurken arkasındaki çocuk kollarını ona dolamıştı"Ah!"
"Hassiktir-"
"Anaa dayadı ya çocuğa." dedi Jisung.
Felix gülerek, "Changbin hyung duymasın." dedi.
"Nası duyacak amk sende."
"Bu arada yeğenimizin adı ne olsun sence?"
Jisung kıvama gelen arkadaşına yavaşça vurdu ve gülmeye başladı.
"İşte böyle taşşağa al beni sarışınım!"
O sırada Hyunjin'in - artık elinde olmayan- toplar etrafta sekerken Jeongin'i sıkıca tutup hafifçe göğüsüne bastırmıştı. Esmer olan burnuna gelen hoş kokuyla bir anlığına daldı gitti. Boşlukta kalan ayağını burkarak bir basamak alttaki merdivene koydu.
"K-drama sahnemiz bittiyse, Hyunjin git şu topları topla." demişti bedenci. Sıraya dizilen tüm sınıf hayvan gibi ooo'luyordu.
İkisi de doğruldu ve Hyunjin acıyla bileğini tuttu. Jeongin arkasını dönüp merdiven basamağında oturan Hyunjin'e doğru eğildi. "İyi misin?"
Bedenci ayaklanıp "Noldu lan?" diye sordu.
Esmer olan, "Hocam bileğim çok acıyor. Burktum sanırım." dediğinde hoca sinirle nefesini solmuştu. Bunu gören Jeongin gerilmişti. Birisi tarafından azarlanmaktan nefret edıyordu.
"Ulan oğlum size kaç kere dedim şu zil çalınca hemen geçin sıraya diye. Sen neden merdivenlerde duruyorsun Jeongin!" diye bağırdı karşısındaki kızıl saçlı çocuğa. Hoş, artık yüzü de kıpkırmızıydı.
"Salak işte." demişti arkadan birisi.
"Kes lan göt." dedi Jisung. Onlar kısa bir atışma yaşarken Jeongin duymamazlıktan gelmişti. Başka ne yapabilirdi bilmiyordu.
"Üzgünüm hocam. Özür dilerim." dedi mahçup bir şekilde.
"Tut arkadaşının kolundan revire gidin hadi." dedi bedenci.
Hoca sağında Jeongin solunda olacak şekilde merdivenleri çıktı Hyunjin.
"Gerisi sende." dedi Jeongin'e "Diğer ders gelirken kağıt getirin yok yazarım." diye uyardı.
"Tamam hocam." dedi İkisi de.
Hyunjin Jeongin'in elini kendi kolundan itti. Sanki bilerek olmuş gibi sinirini yanındaki çocuktan çıkarıyordu. Jeongin ise mahçup hisssttiği için ona kolunu uzattı. Esmer olan ters ters baktıktan sonra bileğinden tutmıştu. Sekerek gidiyordu.
"Çok acıyor mu?" diye sordu kısık bir sesle. Dokunsalar ağlayacak gibiydi. Olan kazanın üstüne ona bağıran öğretmeni kötü ve suçlu hissettirmişti.
"Yok canım acımıyor, sadece kopacakmış gibi!" cümlenin sonlarına doğru sesini yükseltmişti.
Jeongin şimdilik susmayı tercih etti ve herhangi bir cevap vermeden Hyunjin'in kolunun altına girip sol kolunu sırtına sardı. "Bana yaslan." dedi.
"Sanki yaslansam götürebilecekmişsin gibi konuşuyorsun."
"Sana yardım ediyorum ama hala söyleniyorsun."
İç çekerek üst kata çıkmaya başlamışlardı. Hyunjin yakınında olan yüzü çaktırmadan izliyordu. Tilki gözlerini kapatan kızıl kâkülleri koridorda esen rüzgardan dolayı hafifçe inip kalkıyorlardı. Küçük burnu yüzüne yakışıyordu. Saçlarıyla aynı renkte olan hafif aralık dudakları düzensizce nefes alıp vermesine neden oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kantin Davası-Hyunin↜
Fanfiction"Abi bana iki çubuk acil." "Çubuğun neresi acil. Abi bana bi demli çay." "Çekilsene bücür." "Bücür ha? Gel buraya sırık!" Hyunjin kantin sırasında Jeongin'in abisi Changbin ile tartışır ve olaylar başlar. Abisiyle tartıştığı bu kızıl saçlı çocuk her...