Cumartesi gününün verdiği mayışıklıkla gözlerini açtı Hyunjin. İçeriden gelen tıkıtrı sesleri kahvaltının hazırlanıyor olduğunu gösteriyordu. Koltukta doğruldu ve dağınık olan saçlarını elleriyle daha çok dağıttı. Kalkıp lavaboya gitti.Felix ondan önce uyanmış, yattığı koltuğu toparlamıştı. Şimdi ise halasına mutfakta yardım ediyordu. Orta yaşlı kadından bir şeyler öğrenirken Hyunjin mutfağa girdi.
Yeni uyandığından dolayı sesi bir tık daha kalın çıkıyordu. "Günaydın."
"Günaydın oğlum. Daha iyi misin?" dedi Mun Yeong.
Hyunjin masadan peçete alıp yüzünü kuruturken konuştu. "Yorgun hissediyorum, uykum var."
Kendisini tamamen tavadaki krebe veren Felix konuşmaya katıldı. "O kadar dayağı yersen yorulursun tabii."
Hyunjin göz devirmekle yetindi sadece.
Tamamen kurulan sofraya oturduklarında Mun Yeong çay doldururken bir sohbet başlattı. "Güzel bir çorba yapacağım sana. İçtiğin gibi toparlanacaksın. Sonra da bir tabak komşuya götüreceksin."
"Ne komşusu?" dedi mayışık bir halde.
"Jeongin'e."
"Neden ben-," diyecekken aklını başına getirdi. "Tamam götürürüm."
Sarışın olan buna şaşırırdı ve "Sanırım yediğin dayak işe yaramış Hyunjin." dedi.
"Uğraşmayı sonraya bırak Felix."
Öyle böyle derken kahvaltılarını yapmışlardı. Hyunjin ve Felix etrafı toplarken Mun Yeong bahsettiği çorbasını yapmaya başladı.
Yan evde de durumlar aynı sayılırdı. Changbin kardeşi uyurken kahvaltıyı hazırlamış ardından onu uyandırmaya gitmişti.
"Jeonginnie uyan artık."
Yatağa oturup kardeşinin saçlarını okşadı. Jeongin hissettiği birkaç dokunışla uyandı.
"Günaydın."
"Günaydın."
"Şapşal gibisin. Her neyse kalk bakalım. Elini yüzünü yıkadıktan sonra yaralarına tekrar bakacağım."
Jeongin bir şey demeden banyoya geçtiğinde abisi de arkasından geliyordu. Şaşkınca abisine baktı ve "Tuvaletimi tek başıma yapabilirim hyung." dedi.
"Kıçını silmeyi de biliyor musun bari?" diyerek biraz dalga geçti. "Sargılı elini çabuk unuttun herhalde, yüzünü yıkayacağım."
"Tamam."
Changbin, kardeşinin yüzünü güzelce yıkadıktan sonra yaralarına bakmaya başladı. Elindeki bezi çıkarıp yenisini takarken konuşmaya başladı.
"O piçleri bir ele geçirirsem! Ölmek için dua edecekler bana." dedi sinirle.
Jeongin gülerek cevap verdi.
"Gerek yok hyung. Ben her şeyi hallettim.""Bu arada o sırığın mevzusunu unuttum sanma. Şimdi yürü kahvaltı yapmaya."
Jeongin ses etmeden mutfağa geçip kahvaltıya oturmuştu. Changbin, kardeşi iyice doyduktan sonra konuşmaya başladı.
Çayını içmeden önce "Anlat bakalım. Kantinde de bir haller vardı sende." dedi.
Jeongin isteksizce konuştu ve ellerini kucağında birleştirdi. "Hyung önemsiz bir şeydi sadece."
"Önemsizse neden bu haldesin Jeongin?" diye sordu ciddi bir ses tonuyla.
"Sadece dünden dolayı yorgunum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kantin Davası-Hyunin↜
Fanfiction"Abi bana iki çubuk acil." "Çubuğun neresi acil. Abi bana bi demli çay." "Çekilsene bücür." "Bücür ha? Gel buraya sırık!" Hyunjin kantin sırasında Jeongin'in abisi Changbin ile tartışır ve olaylar başlar. Abisiyle tartıştığı bu kızıl saçlı çocuk her...