Tüm gün boş boş durmuştum. Tunahan defalarca bir şey dese de çok dinlememiş ve yapmamıştım. Bir elimde telefon aklım saatteydi. 10 dakika içinde ya beni arayacak ya da mesaj atacaktı. Hep öyle yapardı. Aral dakik birisiydi eksiden onun dediği dakikada yapmazsam beni yapmadığıma pişman ederdi. Aral benim çocukluğumdu, ondan korksamda ilk güvendiğim insandı. Okulun içinde iyi olduğumdan emin olmak için sürekli yanıma gelir benimle ilgilenirdi. Öğlenleri yemek alır sevdiğim çikolatalardan getirirdi. O beni de kendisi gibi mahvetmişti. Onun ruh haline göre yaşamıştım bir süre. O bir şey kullanmıyorken gülüp eğleniyorduk. Bir an da sinirlenirdi bazen kavga etmeye başlardık sonra üstüme yürürdü beni korkuturdu. Sonra hiçbir şey olmamış gibi yapardı.O gitmişti belki bir süre ama beni kendine mahkum etmişti. Ben kaçışı Yalın'da bulmuştum. Onun şefkatinde, merhametinde. Sarılışında şifa bulmuştum.
Şu an deli gibi korkuyordum çünkü evimi biliyordu. Gelmezsen buraya gelebilirdi. Gelirse hiç iyi şeyler olmazdı. Bir kere ben Tunahan'ı asla durduramazdım. İçimdeki korku saatlerdir beni işgal ediyordu. Başıma ağrı ve mideme bulantı veriyordu. Bir de o yetmiyormuş gibi regli ağrısı çekiyordum. O kadar korkuyordum ki olacaklarda kimse fark etmesede deli gibi titriyordum. Aklım sürekli saatteydi, vakit yaklaşıyordu. Dakikalar kalkmıştı ve ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Yalın'a mesaj atamıştım yanından ayrıldığımdan beri. O mesaj atmıştı ama bakamamıştım. Safa sürekli yanıma geliyor nasıl olduğumu soruyordu. Kafamı sallayıp iyi diyordum geçiştiriyordum. Yavaşça yerimden kalktım ve telefonumu cebime attım. Saatlerdir orada oturuyordum ayaklarım uyuşmuştu bu yüzden yürümekte zorluk çekiyordum. Annem eve gelmiş bana kaçamak bakışlar atıyordu. Safa o gelmeden önce biraz iş yapmış gelince de sofra için anneme yardıma gitmişti. Dengemi sağlamakta güçlük çekiyordum korkudan titreyen bedenim, uyuşan ayaklarım, hiç bitmeyen baş ve regli ağrım vardı. Kendimi korkunç hissediyorum. Tam lavabonun önüne geldiğimde Emre ile karşılaştım.
Emre abimle karşılaştım...
"İyi misin?..." diye sordu usulca.
İyi miydim? Gerçekten bunu mu soruyordu bana. Hayatımın en berbat gününü yaşatmıştı bana. Hiç utanmadığım kadar Yalın'a karşı utanmıştım. Hiç kırılmadığım kadar kırılmış, hiç korkmadığım kadar korkmuştum. En güvendiğimden sırtıma bıçak yemiş küçük gördüğüm abimden destek bulmuştum. Ona karşı olan güvenimde, saygım da yerle bir olmuştu. Ona hafifçe yüzümü buruşturdum ve kapıyı açıp içeri girdim. Hızla kitledim ve kapağı kapalı olan tuvaletin üzerine oturdum. Cebimdeki telefonu çıkardığımda ondan mesaj geldiğini gördüğümde vücudumda ki bütün kanlar çekilmişti.
+542 347 ****: Geldim seni bekliyorum ama yoksun.
+542 347 ****: Gelmeyeceğini biliyorum ama seni bu gece bekleyeceğim
+542 347 ****: Ve ondan sonra ki 2 gün daha bekleyeceğim
+542 347 ****: Sana söyleyeceklerimi buradan söylemek istemiyorum...
+542 347 ****: Seni benden o abinler bile iyi tanıyamaz Çiçek.
+542 347 ****: Şu an bile deli gibi korkudan titrediğini hissedebiliyorum.
+542 347 ****: Korkma küçüğüm. Sana son kez zarar verdim ben o gün.
+542 347 ****: Ya da buradan anlatmayacağım. Okuduğunu görüyorum. Sesine ihtiyacım var, cevaplarına ihtiyacım var...
+542 347 **** gelen çağrı...
Çok korkuyordum nefesim kesiliyordu. Öksürdüm hafifçe. Daha çok titriyordu artık vücudum. Telefonu tutmak zordu görüntüm bulanıklaştı. Göz yaşlarım telefonun ekranına damlıyordu. Tutamadım kendimi daha fazla içime atamadım göz yaşlarımı. Sesini duymak istemiyordum, söyleyeceklerimi duymak istemiyordum, beni bu kadar iyi tanımasını da istemiyordum. Ben sadece hayatımdan çıkmasını istiyordum.
Telefon ısrarla acı acı çalmış daha sonra kapanmıştı. Tam kurtulduğumu sandığım da tekrar çalmaya başlamıştı. Bitmeyecekti, vazgeçmeyecekti aramaktan. O an kaçacak yer aradım saklanacak bir sığınak. Yer yarılsa beni içine alıp saklasaydı. Yavaşa çağrıyı cevapladım. Uzun bir sessizlik karşıladı ikimizi de onun nefes seslerine benim hıçkırıklarım karılıyordu.
"Ellerim kopsaydı..." diye mırıldandı. Korkudan keşke kopsaydı, diyemedim. Nefesim gittikçe kesiliyor öksürüklerim çoğalıyordu.
"Nefes al yalvarırım sana bir şey yapmayacağım. Sadece son kez dinle beni. Ben buradan anlatmak istemiyorum. Gözlerinin içine bakmak istiyorum. Yemin ederim seni rahatsız etmeyeceğim." dediğinde cılız bir tonda yine cesaret edemedim içimdeki yangını ona püskürtmeye.
"Bak aklım başımda artık. Sen o gün bana..." devamını getiremedi. O şeyi söylemeye cesareti yoktu çünkü ama benim vardı.
"Babana benziyordun Aral. Sen hiç tanımadığım babama benziyordun. Attığın tokat beni mahvetti evet ama gözümün önünde yaptığın o şey beni öldürdü!" dedim zar zor. Bağırmamak için zor tutuyordum kendimi. "Neden arıyorsun beni! Neden bana bunu yapıyorsun! Seni kendimden sildikten sonra neden hayatıma girip her şeyi mahvediyorsun. Yalvarırım yapma! Bak deli gibi titriyorum korkudan."
"Mahvettim seni... Ben seni paramparça ettim. Ama ben seni sadece sevdim Çiçek."
"Sevgin bana korku veriyor Aral. Annen gibi olsun istemiyorum sonum. Ya da annem gibi hayatım başıma yıkılsın istemiyorum. Gün sonunda kendi elini kestiğin bıçakla beni kesmeni istemiyorum. Arama beni Aral, mesaj da atma. Ben seninle yüzleşmek istemiyorum sende uğraşma dön evine. Bizim meselemiz yıllar önce kapandı." Sesim her cümlenin sonunda kısılıyordu. Sonra tekrar cesaret toplayıp devam ediyordum.
Ağlıyordu, sesi öksürüklerimi bastırıyordu ama ben ona sadece üzülüyordum. Film çekmiyorduk burada kötü insanlar değişmezdi. Onu babası böyle büyürmüş belki buna zorlamıştı ama ben deneme tahtası değildim. İçinde bir umut iyilik vardır diye kendimi feda edemezdim. Şiddetin güzellemsi olmazdı. Onun için ve yaşadıkları için üzülüyordum. Belki o gün bana tokat atarak büyük bir hata yapmıştı ama telafi şansını o kütüphane de kaybetmişti. Ben onu aylarca çekmiştim. Kendimi parçalamıştım. Küçücük yaşımda omzuma kendimden büyük yükler almıştım. Ne için? Kimin için? Dayanamıyordum artık! Göğsün sıkışıyordu.
"Peki o çocuk, çok seviyor mu seni? Benden çok sevebilir mi seni? İncitmesine izin verme benim seni incittiğim gibi. Ona olan bakışlarını gördüm Çiçek. Ona çok güveniyorsun, seni kendimden iyi tanıyorum. Umarım daha fazla kırılmazsın..." daha fazla dayanamadım kapattım telefonu.
Yalın'ı anlamıştı, ona gerçekten öyle mi bakmıştım. Peki Yalın beni seviyor muydu gerçekten?
Ya da onun değimiyle sever miydi beni ondan daha fazla?
Oturduğum yerden kalktım zar zor. Midem artık içindekileri istemiyordu. Yere çöktüm ve klozetin kapağını kaldırdım. Daha sonra içimdekileri istifra ettim. O sıra lavabonun kapısı hızla çalındı. Cevap veremedim. Ta ki içimdeki zehir bittiğinde sifonu çektim ve ağzımı çalkalamak için suyu açtım. O sırada kapı ısrarla çalıyordu ama ses yoktu. Abimler olsaydı kırk kere seslenirdi. Aslında Emre'nin seslenmeye cesareti olur muydu ki?
"Abi çıkıyorum tamam sorun yok..." diye seslendim ve ellerimi kurulayıp kendime çeki düzen verdim. Dağılmış saçlarımı düzeltirken yüzümdeki kanın gittiğini fark ettim. Yüzümdeki kanların hepsi gözlerimde toplanmıştı sanki. Kızarlıklar aşırı dikkat çekiyordu ama umurumda değildi herkes nasıl olduğumun farkındaydı. Derin bir iç çekerken duyduğum sesle çektiğim nefes kesildi.
"Abin sayılmam aslında. İyi misin ufaklık?" Sesindeki şefkat beni o güne götürdü. Ağlamamak için dudağımı dişledim.
"Değilim desem ne yapabilirsin ki Yalın."
"Gerekeni." dediği şeyle ufakça kıkırdadım. Beni güldürdüğünü fark edince o da güldü. Yavaşça kapının kilidini açtı ve burukça ona gülümsedim. Beni süzdü daha sonra gözlerimde tutuklu kaldı.
"Gerekeni yapmak için geç kalırsan yapacak hiçbir şeyin olmaz..." dedim ve yanından geçerek holden salona geçtim. O da bir süre orada durdu ve daha sonra peşimden geldi.
Eğer geç kalırsa bir tek beni değil o çok sevdiği anonimini de kaybederdi. O zaman anlardı dünyanın insanın başına nasıl yıkıldığını. Sadece bugün haber alamadığı için geldiği hali görmüştüm. Elini sıkı tutsa iyi olurdu çünkü gerçekten artık daha fazla kaldırmıyordum bu yaşadıklarımı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçeğim / Texting
Teen FictionBilinmeyen Numara: Ama niye böyle oldu? Bilinmeyen Numara: Nerede kalmıştık canım? Yalın: En son bana aşıktın ben orada takılı kaldım Bilinmeyen Numara: İŞTE ÖYLE KALIRSIN ZORT Bilinmeyen Numara: DURURAMIYORUM AMK YA Bilinmeyen Numara: Büyü mü yaptı...