Koltuğa yerleştim yavaşça, arkamdan da Yalın oturdu yanıma. O an Emre ile göz göze geldim. Karşımda oturmuş bana bakıyordu. Bir şey demedim deyip de daha fazla rezil olmak istemedim. Tunahan da çaprazımızdaydı, o da bana bakıyordu ama daha nazik. Emre Yalın'a bakarken Tuna bana bakıyordu. Sinirle güldüm, cidden düştüğüm durum sinirlerimi bozuyordu.O sıra da Safa girip Yalın'a selam verdi. "Hoş geldin, teyzem yemek için gönderdi beni. Herkes masaya dedi." Yalın'a ima yaparak. İstemsizce güldüğünde bende güldüm onunla. Cidden bakışlarımdan fark ediliyor muydu bazı şeyler? Q aqYüzümdeki gülümseme silinir gibi olduğundan bana döndü. "Yemekten sonra konuşalım..." dedi sadece benim duyabileceğim tonda. Başımla onayladım ve kalktım. Hep birlikte kalktığımızda en son kalkan Emreydi. Gözlerim istemsizce ona takıldı, adımların yavaşladı. Her mutfağa geçerken ikimiz kalmıştık. Yüzümdeki ifadeyi bozmadım.
"Yemekten sonra konuşalım mı?" dedi utana sıkıla, güldüm.
"Bizim konuşacak bir şeyimiz kalmadı. Ben seni yeterince dinledim. Sen daha fazlasını hak etmiyorsun. Ben hiçbir şeyi hak etmedim, bana söylediklerini, bana yaşattığın utancı. Daha neyi konuşacağız?" sinirle yanında geçerken beni kolumdan tuttu, bileğim sızladı. Hızla kolumu ondan çektim. "Ne yapıyorsun sen!"
Sesim istemsizce yükselmişti. Telefonuma gelen sayısız bildirimden sonra ikimizin de bakışları telefonuma kaydı. Hızla sessize aldım cebime attım. "Çiçek, sakladığın şeyler en sonunda hepimizi yakacak! Paramparça olduk farkında değil misin? Annem bir köşeye çekildi, Tuna ve ben aramıza uçurumlar girdi. Safa herkesi toplamaya çalışıyor ama yoruldu. Sen ve ben, aramıza ülkeler koydun!"
"Ben yaptım değil mi? Her şey benim suçum! Lanet olsun ki herkes melek ama ben suçluyum. Üzgünüm abi beni arkamdan bıçaklayıp hayatımın en büyük utancını yaşattığın ve bu yüzden aramıza mesafe koyduğum için. Yine üzgünüm ki korkudan ölürken hiçbiriniz beni düşünmek zorunda olmayın, benim derdim size dert olmasın diye her şeye katladım! Ama yine üzgünüm ben hayatımda yaşadığım her şeyi hak etmişimdir çünkü bir aileyi paramparça ettim değil mi!" diye bütün sinirimle ona bağırdım. Yeni kuruyan gözlerim yine görüşümü bulanıklaştırdı.
"O gün o işi bitirmeliydim. Paramparça bir aileye sebep olmaktansa ölmeliydim değil mi abi? Belki de babam haklıdır, ölmem gerekiyordu. Benim gibi kimle mesajlaştığı belli olmayan bir kaltağa kardeşim demek istemezdin değil mi?" dedim dişlerimi sıkarak. İşte bu sefer Tuna'dan önce dakikalardır bizim dinleyen Yalın hışımla girdi odaya. Hızla bana döndü ve daha önce bana hiç kullanmadığı bir tonda, "Sakın! Çiçek sakın bir daha böyle bir şey söylemeyeceksin kendine! Duydun mu beni?" diye azaladı beni. Şaşkınlık içerisindeydim. Yalın'ı hiç bu kadar sinirli görmemiştim. O sırada annemin ve Safa'nın Tuna'yı tutmaya çalıştıklarını duyuyordum.
"Lütfen sakin ol Tuna..." diye ona seslendiğini duyabiliyordum Safa'nın. "Sakin falan olmuyorum!" diye haykırdı içeriden. O sırada aklı başına gelen Yalın Emre'ye döndü. "Sana o çeneni kapatmanı ve bu konuşmayı yapmamanı söylemiştim..." dedi sabırını korumaya çalışan bir ses tonuyla. Emre'nin bütün üzgünlüğü Yalın'ın ona olan tavrıyla uçup gitmişti. "O burnunu her boka sokmayı ne zaman bırakıcaksın. Bende sana karışmamanı söyledim!"
"Ah ben karışmayayım sen de ağzına geleni söyle utanmadan öyle mi? Yetti anladın mı? Yaşattıkların da sözlerinde yetti! Yemin ederim bir kez daha senin yüzünden kendine bir şey yaparsa işte o zaman-"
Emre sinirle üstüne yürüdü ve bağırdı. "O zaman ne! O zaman hangi sıfatla bana ne yapacaksın Yalın!" Korkuyordum bu şeyin büyümesinden deli gibi korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Çiçeğim / Texting
JugendliteraturBilinmeyen Numara: Ama niye böyle oldu? Bilinmeyen Numara: Nerede kalmıştık canım? Yalın: En son bana aşıktın ben orada takılı kaldım Bilinmeyen Numara: İŞTE ÖYLE KALIRSIN ZORT Bilinmeyen Numara: DURURAMIYORUM AMK YA Bilinmeyen Numara: Büyü mü yaptı...