3. Anemon's King

17 4 32
                                    

  Gün geçtikçe neye şaşıracağımı bilmiyordum artık... Çocukluk arkadaşım yıllar sonra karşıma çıkıyor, hamile oluyor ve olacak çocuğun babası da bizzat benim abim?!?

  "Bunun şaka olduğunu söyle Madeline, lütfen..."
Yüzünde bunun şaka olduğuna dair hiçbir iz yoktu. Boşa çabalıyordum... O gerçekten abimden hamileydi ve bu yüzden idam edilecekti.

Bizim kurallarımızda -babamın koyduğu kurallarda- bir prens ya da prenses tahta geçmeden çocuk sahibi olamazdı. Güya Krallığın itibarı zedelenirdi... Daha çok böyle saçma kurallar koymuştu babam denilecek kurbağa suratlı Kral.

"Sizce yalan söylüyor gibi mi duruyor Majesteleri? Basbayağı hamile Prens'ten." dedi sinirle General Leonard. Ona yan gözle bakıp susmasını işaret ettikten sonra gerçek cevabı ne kadar istemesem de duymak istedim.

  "Madeline, yalvarırım..."

  "B-ben tekrar özür dilerim Ashley... Fakat bu doğru Prens'ten hamileyim. Sonuçlarına da katlanacağım."

  Sonuçları derken idam'ı kastetmesini bir kaç saniye sonra anlamıştım. İdam edilemezdi, bu olanaksızdı.

  "Hayır, saçmalama Madeline. Hiçbir şey olmayacak bu olay sadece dördümüzün arasında kalacak. Sen, ben, Felix ve Diana. Duydun mu? Duydunuz mu?"

  Arkamı döndüğümde Leonard dibimdeydi.
"Öyle bir şey olmayacak Prenses. Sadakat yemini ettim ve bu kızı Kral'a götüreceğim, çekilin."

Beni ittirip kızı tutmak istemişti fakat izin vermiyordum. Beni ne kadar ittirse de yerimden kıpırdamadım. Normalde olsa yere yapışacağım bu ittirmelere karşı ayakta durmam ne kadar normaldi bilmiyorum fakat artık hiçbir şey normal gelmiyordu bana.

  "Sana emrediyorum General Leonard beni çekiştirmekten vazgeç, bunu bir Kraliyet mensupu olarak söylüyorum eğer bana bir adım daha atarsan, rütbenden men edilecek ve bu vadiden kovulacaksın. Dışardaki yaratıklarla umarım iyi anlaşabilirsin."

Beni son kez ittirecekken durdu. Kolumdan tutup beni çekti, bahçenin kenarına gidince kolumu zorla da olsa bıraktırdım. Bana iyice yaklaşıp gözlerimin içine sertçe baktı.
  "Siz ne kadar beni kovmakla tehdit etseniz de, ben bu kızın Prens'ten hamile olduğunu söyleyeceğim."

Sinirden kaşlarımın arasında çizgi oluşmuştu artık.
Ona diklenerek bağırdım.
  "Sen ne laf anlamaz bir insansın be. Bu olanlar burada kalacak Leonard. Aksi takdirde sen daha bu olanları Kral'a söyleyemeden öleceksin. Buna da razı mısın?"

  Bana daha da yaklaşınca gerilmiştim. Nedensizce nefesimi tuttum. "Gücünüzü bana karşı kullanmayın Prenses. Pişman olursunuz."

Bir dakika ne? O şimdi beni? Prensesi? Kraliyet Ailesinden birisini? Beni ya beni Ashley'i? Tehdit mi etmişti?

  "Sen, kimsin de beni tehdit ediyorsun General?"
Suratımı iyice kaldırmıştım. Ben başımı kaldırınca Leonard yüzüme odaklandı. Salondaki gibi inceliyordu suratımı. En son bir şeyde takılı kalmıştı.

  Dudaklarımda.

Üzerime doğru bir adım attı ve ben geri adım attım. Bir daha adım attı ve ben de attım. O bir daha adım attığında artık benim adım atacak yerim yoktu. Çünkü lanet olası bahçe duvarına yaslanmıştım.

  Bu duruma sevinen Leonard'ın dudağının kenarı havaya kalkmıştı. Son kez gözlerime bakıp, dudaklarıyla benim dudaklarıma yöneldi.

Son kozumu kullanacaktım artık. Bana başka çare bırakmamıştı ki. Ne demek bir Prenses'i tehdit etmek ve ardından onu öpmeye çalışmak? Sen nerenin Padişahısın General?

𝐆ö𝐥𝐠𝐞𝐥𝐞𝐫 𝐕𝐚𝐝𝐢𝐬𝐢 //𝐕𝐚𝐥𝐥𝐞𝐲 𝐎𝐟 𝐒𝐡𝐚𝐝𝐨𝐰𝐬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin