3. Yabancı

601 81 141
                                    

3.Bölüm | Yabancı

Kim olduğumu unuttuğum çok fazla an oluyordu.

Bana kendimi hatırlatan şey annemle olan küçüklük fotoğrafımdı. Elime aldığım mikrofonu dudaklarıma yakın tutarken bir elim annemin yanağını okşuyordu. O kadar güzel fotoğraftı ki, annemle müzik sevgimin bir bütün olduğu bir fotoğrafın varlığı bana kendimi iyi hissettiriyordu. Abartısız bir şekilde o fotoğrafın en az on kopyasını çıkarmıştım çünkü kaybetmekten korkardım. İnsanları, eşyaları, hisleri. Belki de insanlara uzak olmamın sebebi buydu. Birini hayatıma alırsam hayatımdan çıktığında alacağım darbeden korkuyor olmalıydım.

Annemin ölümü bana çok şey öğretmişti.

İlk önce ölümün geride kalanları yaşatarak öldürdüğünü öğretmişti. Bunun sonucu olarak ailem dışında birilerini hayatımda tutmakta zorlanıyordum. Kaybetmekten çok korkuyordum, yalnız kalmaktan da öyle. Yalnız olmak ve yalnız kalmak çok farklılardı. Yalnız olmak değil, yalnız kalmak acı verirdi. Yalnız olursam yalnız kalmak beni korkutmazdı.

Başımı masadan kaldırarak önümdeki kahveden bir yudum aldım. Dün gece uyuyamamıştım. Başta bunun nedeni Ateş'ti. Kafamın içindeki sesi bir türlü susmamıştı, bunun yanı sıra gözlerimi kapattığımda göz göze geldiğimiz o ilk âna giderek gözlerini görüyordum. Güç bela uykuya daldıktan sonraysa birden bir kâbusla uyanmıştım. Kardeşim Ece'yi görmüştüm ve hiç de iyi bir durumda değildi. Bir endişe kaplamıştı içimi. Gecenin kaçında olduğumuzu umursamadan abimi aramıştım. Uyuyor olduğunu, bir sıkıntı olmadığını söylemişti. Yine de ona inanmamıştım çünkü bana yalan söylemek isteyemeyeceğini bilsem de korkutmamak için yalana baş vurabilirdi. Sabah erkenden aradığımda da sesi kötü gelmiyordu.

"Eve gidip uyu, ben senin yerine de imza atarım."

Aslı'nın sesiyle gözlerimi ona çevirdiğimde başımı olumsuzca iki yana salladım. "Gerek yok, sağ ol." Tek başıma otururken birden yanıma gelmişti. Onu elbette kovacak değildim. Sadece fazla garipsemiştim bu davranışını. Tanışalı birkaç gün olmuştu ancak o fazla samimiydi. Numaramı bile almıştı. Vermeye bilirdim, o an bunu düşünsem de kendimi telefonuna numaramı yazarken bulmuştum. Ondan çok kendimi garipsiyordum.

"Kahven bittiyse yenisini alıyorum," diyerek kalkmıştı ki, birden geri oturdu. Birkaç saniyenin ardından yanımızda duran Cihan başıyla bize selam vermişti ki Aslı eline para tutuşturdu. "Bebeğim, bize iki kahve alsana." Cihan elindeki paraya bakarak Aslı'nın önüne geri bıraktıktan sonra, "Başka?" diye sorarak ikimize bakmıştı.

"Kahvem var benim," dedim, Cihan göz ucuyla bardağın içine baktığında dibinde olduğunu gördü. İkinci bir kahveye hayır diyemezdim ama onun almasına gerek yoktu. Cüzdanımdan para çıkardığım esnada Cihan çoktan yanımızdan ayrılmıştı. Parayı masanın üzerine bırakarak cüzdanı çantaya geri koydum. Aslı'ya baktığımda Cihan'ın arkasından bakıyordu. "Sevgili misiniz?" Bir an dudaklarımın arasından dökülen soru ikimizi de afallattı. Aslı gibi ben de bunu sormuş olmamı beklemiyordum. İnsanların hayatlarını merak ettiğim söylenemezdi, bu yüzden bir başkasına beni ilgilendirmeyen şeyleri sormazdım ancak şimdi bunu sormuştum. Çünkü merak etmiştim.

Aslı şaşkınlığından kurtulduğunda kafasını iki yana salladı. "Yok, arkadaşız sadece." Hafif bir tebessüm etti. "Üçünün de annesi gibi davranıyorum. Doruk'u olmayan kardeşim yerine koyuyorum mesela, Ateş'i de abim yerine. Cihan'a ne abi diyebiliyorum ne de kardeş çünkü arkadaşlığı hepsinden daha güzel hissettiriyor. Aynı zamanda hepsi oluyor bana." Kıkırdayarak ekledi. "Ateş'i küçük kardeşim olarak düşünemem mesela."

BEYAZ IŞIK KIRINTISI | KIRMIZI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin